- 557 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İDİL'İN GÜNLÜĞÜ
İDİL’İN GÜNLÜĞÜ – 1
…havadan mı kendi duygu düşünce karmaşasından mı çözemediği kararsız ve sıkıntılı davranışlarını günlüğüne yazmak istedi vazgeçti aynanın karşısına geldi şöyle bir baktı hiçbir düzeltme yapmadı göz göze geldiği kendine olan kızgınlığı çözemedi söylenmeye başladı “..İnsan bazen kendini, küçük bir akvaryumdaki yapayalnız japon balığı gibi hissedebiliyor..dön dolaş aynı yerdesin…yukarı çıksan uçamaz, dibe dalsan batamaz bir haldesin…” mırıldanmaktan da vazgeçti eşyalarına göz gezdirdi kitaplarına terliklerine duvar resimlerine dağınık çalışma masasına baktı kapıları açık elbise dolabının düzensizliği canını sıktı karalama kağıtları buruşuk atıl kağıtların saatlerdir oldukları yerde çöpe atılmayı bekleyen görünümleri ne kadar rahatsız ediciydi odaya vuran ışığın hak etmediği bu kalabalık ruhunu incitiyordu kendini ve sırlarını paylaştığı çekyat divan en sevdiği köşesiydi cam vazo içinde günlerdir ilgilenmediği çiçeklerin solgun hali dikkatini çekince içindeki kırılmalar arttı elini gezdirdi konuşur gibiydi “..canlarım benim..beni affedin..nasıl unuttum nasıl terk ettim sizleri..güzel kokularınız renkleriniz ruhumu açan enerjinizi ne hale getirmişim..inanamıyorum kendime nasıl bir karakterim mizacım olmalı ki size kıymış olayım..ahh çok üzgünüm “..büsbütün canı sıkıldı keşke her şey berbat gidebilir ama çiçekler asla onları soldurmamalıydım diye geçirdi içinden bütün bu kalabalığın içinde çiçekleri hiç olmazsa anlamlı durmasını sağlayabilirdi her şey kötü ve ters mi gidiyor yoksa kendisi mi değişiyordu yoksa görünmez çizgilerle kendisini hiç anlamadığı şekilde mi hapsetmiş oluyordu ? bu kararsızlıklar bu tereddüt med-cezirleri aklını karıştırdı nasıl bir kıskaç yoksa bir rüya da mı ? merak etti akşam yarım kalmış tuzlu kurabiyelerden birini eline aldı hissetti aynaya tekrar koştu dişleri arasındaki kurabiyenin sesini ve tadını gayet güzel alıyordu ( tabi ya neden rüya olsun ki ) keşke bir kuş olsaydı kanatları olsaydı canı sıkıldığı yerde istediği anda istediği yerlere uçabilse yer değiştirse ruhuna iyi gelecek mekanlarda şarkılar okutan güzelliklere şahit olsa hiç olmazsa yaşarken ölü gibi hissetmeyecekti kendisini ( burada haksızlık yapıyordu hiç de karamsar olacak bir durum bir hayat şartları içinde değildi pekala her şey çok yerinde ama neden ?..neden iç barış ve mutlu hissetmiyordu kendisini ) ne tuhaf değil mi ? en güçlü en güzel en rahat standardı yakalamış hayat şartlarında bile insan kendisini çok çaresiz çok çelimsiz çok kırgın ve mutsuz berbat hissedebiliyordu “şehir yalnızlıktır “ isimli şiir kitabı dikkatini çekti eline aldı herhangi bir sayfa ( shf:33 ) kendisini mi anlatıyordu ne !!”..bu yalnızlığım ceza bana /alışık olmadığım huylar çarpıyor / şehrin şaşırmış sokaklarında kayboluyorum /her şey anlamını yitirmiş geliyor bana /umutsuz dertlere düşmüşüm /ayaklarıma dolaşıyor / çocukluğumu acıtan anılar / bilinmez serüvenlere düştüm / kendi içime çekildim..” yok hayır bu kendisi değil şair çok umutsuz duygularla çırpınıyor fazla karamsar bir tablo başka bir sayfayı açtı ( shf : 29) “..çalınmış düşlerimi topluyorum tam ortasında günün / gören oldu mu beni bilmiyorum / yaşadığım şehir hiçlik akıyor /bin maskesi olmalı yüzlerin / gözyaşları ile geçiyor gündüzü gecesi /tek sevincim içinden geçen mavi su “ hayır bu şiirden de sıkıldı bıraktı kitabı dışarıda nisan yağmurları cama vuran damlalara yöneldi yağmurlar bile değişmiş diye düşündü gök siyah karamsar sıkıntılı ve hava soğuk gibi bak bugün hava bile kendinden yana değildi uff ne kadar sıkıcı bir durum nasıl bir şey olmalı ki bu stres bu saçma gel git duygulardan kurtulmalıydı pencerenin önünden tam ayrılmak üzereyken bir kuşun gelip cama yakın konduğunu o iki mini siyah nokta gözleriyle buluştuğunu bir an içinde farklı fakat mutlu sıcak huzur dolu duyguların hızla ruhuna aktığını hissetti şimdi ne yapacağını anlamıştı hemen o tuzlu kurabiyeleri bir kağıda ufalayıp sessiz sakince ağır adımlarla pencereyi açıp dışarı bıraktı kuşun tekrar geleceğine emindi ve az sonra kırıntıların başındaydı birazdan ikinci bir kuş daha ah harika müthiş güzel bir duygu olmalı bu işte hayat işte sevinç işte en güzel sevgi çok ama çok değişti birden odasını seviyor eşyalarını seviyor dağınıklığını seviyor havayı yağmuru seviyor kendini seviyor aynaları seviyor buruşuk yırtık kağıtları seviyor ödev yapmayı ders çalışmayı kitapları seviyor zayıf aldığı dersleri seviyor başarmayı seviyor sevmediği ne varsa hepsini seviyordu içi içine sığmaz oldu “…-İDİİİİLLLL…!! ah annesininin sesi annesini çok seviyor hem her zamankinden daha çok.. kendini bunaltan hangi huyları varsa onları bile çok özlüyor seviyor her sözünü mukaddes bilip sevgi saygıyla dinleyeceğine sözler vererek “..geliyoruuummm anneee …çıkmadan önce odasının gözle görünen dağınıklığını toplamaya başladığına kendisi bile inanamıyordu ve o minik kuşun gözleri biricik gerçeği olmuştu güne iyi güzel umutla bakmayı öğretmişti ..
28.04.2011/ Çengelköy
Mustafa kaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.