- 2029 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Anne Yatırım Bir Baba Üretim Bir Çocuk (Biriken) Bir Tüketicidir...
Bahçe kapısını açıp içeri girdiğinde başını kaldırıp neşe içinde gökyüzüne baktı önce. Sonra bakışları kocaman olan evine düştü birden. Üç yıl önce, eşi Tülay için trubleks olan bu evi alıp doğum günü hediyesi olarak sürpriz yapmıştı ona.
Çeşitli çiçek kokuları,gencecik ağaç dallarında söyleşen kuş sesleri ve dalları sallayan rüzgâr, onu inanılmaz mutlu ediyordu. Yuvasıydı onun eviydi burası. Önce göz gezdirip baktı ağaçlara ve sonra kapıya yöneldi hızlı adımlarla.
Karnı çok acıkmıştı. Akşam eşi Tülay"a karnıyarık yapmasını söylemişti. Ailece yemek yemek için can atıyordu Ahmet Efe. Aç olan karnını çocuğu ve karısı ile doyuırmak istiyordu bir an önce.
Bir kaç adım ilerleyip kapının zilini çaldı. Ancak içeriden ona doğru bir ses gelmiyordu. Yardımcı kadınında izin günüydü. Tekrar denedi ancak sonuç aynıydı. Tek bir tıkırtı yoktu.
Son günlerde bu olayı çok sık yaşıyordu. Bir süre bekledi ancak durum yine değişmedi. Siyah çantasının otra göz fermuarına dokunup çantanın ağzını açtı. Elini kara boşulğa daldırdı.
Kısa bir gezintinin ardından şıkır şıkır sesler eşliğinde anahtarı alıp kapının kilidine taktı. Bir çevirdi, bir iknci defa daha çevirip evinin kapısını açtı nihayet.
Soğuk bir sıcak okşayıp geçmişti yüzünü. Ev durgundu. Oğlu Buğra"nın sesi yoktu. Son zamanlarda eve geldiğinde eşini genelde evde bulamıyordu. Evleneli tam yedi yıl olmuştu. Hayatları biraz durağanlaşmıştı sanki.
İlk yıllardaki çoşku ve heyecan yoktu artık. Elindeki çantasını kırık beyaz fayansın üzerine koyup, ceketini fort manto"ya astı. Ellerini beline koyup bir kaç adım yürüdü sonra.
Attığı her adımda ayakları halının içine gömülüyordu. Yumuşacık ve şefkat dolu bir zemindi. Bir an kendini salonun tam orta yerinde buldu. Derin bir nefes alıp omuzlarını bir kaç santim yukarı kaldırdı.
Off!!! dedi tatlı sert bir his içinde. Sitemli bir bakış ile sessiz bir çığlık tadında avurtlarını şişirdi sonra. Ve dudaklarından akan yorgunluğunu evinin içindeki oksijen ile buluşturdu.
Kendi içindeki Ahmet Efe ile dış zemindeki Ahmet Efe buluşmuştu.
Ve bu derin soluğun ardından siyah benekli kanpesine uzandı boylu boyunca. Elleri taş toprağa hiç dokunmamıştı ancak yinede parmaklarında bir ağrı hissediyordu. Yorgundu elleri.
Ekmek aslanın ağzında olarak bilinen dünyada evine ve çocuğuna bakmak için durmadan çalışıyordu.
Kendi "Röprezant" olduğundan maddi olarak çok rahat bir durumu vardı. Ancak manevi olarak ruhu çok derin bir yorgunluk içindeydi. Kısa bir düş bulaştı kirpiklerine.
Neden böyle olmuştu diye düşünüyordu kendince. Telefonun tuşlarına dokunup aradı karısını. Cevap sürekli aynıydı. "Sinyal sesinden sonra mesajınızı bırakabilirsiniz." "Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar deneyin."gibi.
Daldırıp gözlerini pencereye doğru aklını yokladı. Acımsı bir soğuk hisseti salonun içinde. Dışarıda sıcak bir sevgi esintisi vardı. Evin içinde gri bir sevgi dalgası. Gözlerini çevirip başucunda ki sehba da duran kumandaya dokundu yorgunca.
Elleri ile tutyordu bu aleti. Kırmızı düğmenin tv yi açtığını biliyordu. Çok iyi biliyordu hemde. İşaret parmağını kaldırıp düğmeye bastığında koca cam ekran tam karşısındaydı işte.
İnsanın bildiği bir şeyi anlayıp yapması çok kolaydı. Koca bir ekranda saysızız insanlar koşturuyordu. Saysız insanları, sayısız bir düşünce ile tanıyordu. Sayısız anlamsızlıklar içinde sayısız anlamlar arıyordu kendine.
Filmler, haberler, magazinler... Hepsi zihinlerde ezber ezber. "Bir dünyayı tanıyan bir makina mı daha üstün, kendi evine yabancı bir insan mı?" diye geçirdi aklından.
Gözlerini koca cam ekranda gezdiriken "neredesin Tülay?" diye sessizce söyleniyordu kendi iç sesi ile. Bir süre gezindikten sonra açlığını unutmuş ve yorgunluğunu uykusunun şefkatli ellerine bırakmıştı .
Rüyasız bir uyuklama halinde renksiz dakikalar ilerlemiş ve epey bir zaman geçmişti.
Bir an, Buğranın sesi ile gözlerini fal taşı gibi açtı birden. Tülay elindeki poşetlerle yukarı kata çıkan merdivenlerin üçüncü basamağında ilerliyordu.
Buğra gürültülü bir ses ile bozmuştu bu tatsızlığı. Adamın kollarına atılıp "biz geldik baba" diye seviniyordu. Sonra yeni aldığı papuçları gösteriyordu babasına heyecan ile.
Son zamanlarda evde ciddi anlamda sık sık değişikler yapıp, gördüğü her şeyin en son modelini alıyordu Tülay. Üç katlı trubleks evin değişmeyen tek bir yeri kalmaıştı. Her gün yeni bir renk ve yeni bir yabancı eşya ile tanışıyorlardı. Daha birine alışmadan bakışları, bir başka renge bulaşıyordu gözleri.
Kısa bir süre sonra aşağı inen Tülay, "hoşgeldin Ahmet" dedi ve geçip karşısına oturdu.
Heyecanlı bir halde, arkadaşları ile yaptığı alışveriş ve eğlencelerini anlatmaya başladı. Zihninde tuhaf bir dalgalanma yaşıyordu Ahmet Efe. Son günlerde sıkca duyduğu tek söylem, Tülay"ın "Ahmet "şunu şöyle yapıp bunu böyle" değiştirelim mi? sözleri olmuştu..
Buğra daha dört yaşındaydı. Tülay, onun odasınıda değiştirmek istediğini Ahmet Efe"ye anlatıyordu. Buğra elindeki sarı arabası ile oynarken bir yandan da anne-babanın konuşmlarını dinliyor ve zihninde hızlı hızlı değişimlere uğruyordu.
Bir an sesini yükseltip "hayııır...!" diyerek bağırdı. "Ben odamı vermek istemiyorum" diye devam etti sonra. Ortaya konuşuyordu Buğra. Ahmet Efe telaş ile Buğra"ya dönüp, "tamam oğlum, sen odanı verme" dedi ve yanağına içli bir buse kondurdu.
Akşam yemeği ve karnı yarığı unutmuş gibiydi Ahmet Efe. Dilinin ucuna bir kaç defa almıştı sormak için ancak sözünü derhal geri yutmuştu. Ve her yutuşunda biraz daha karnı doymuştu.
Bir kaç zaman daha böyle devam etti bu durum. Tülay, alışveriş ve evdeki değişikliklere inanılmaz bir hız katmıştı. Sürekli değişim içindeydi.
Bir gün, Ahmet efe elinde siyah çantası ile zile bastı yine. Buğra hızlı adımlarla koşup kapıyı açtı. Gelen babasıydı. Siyah takım elbise ve siyah bir çanta ile karşısında duruyordu işte.
Salonun orta yerinde duran Annesine dönüp seslendi çocuk... "Anne..! "babamı da değiştirelim mi?"diye...
Evde tık yoktu...
YORUMLAR
bizleşmeden sizleş,,ahh o gözün gördüğüne gönül koyması
ahmet efe ye acıdım şimdi eşyaya ruh değmeden anılara bulaştırmadan değiş
sürekli yabncılaşmak galiba
halbuki...yaşanmışlık kokmalı sinmeli yaşamın kokusu
sevgilerimle çok güzeldi belki ben yorumla dillendiremedim
ama sen desem olur değil mi;
çok ama çok güzel anlatmışsın ruh katmakla, ruhunu esirgemenin sancısını sevgilerimle
Mehtap Yıldız
çok sevgili ve çok kıymetli bildiğim kalem ustası güzel insan
öncelikle sayfama hoş gelip safa bularak dönmüşünüzdür gönül hanemden dilerim.
bu yazı tümüyle gerçek hayatta şahit olup çok etkilendiğim bir olaydan sonra karaladığım bir kaç duygularımdan ibaretti.
ve bu evlilik boşanma ile sonuçlandı çünkü kadın bu kadar olayın ardından birde eşini eve gelen en yakın arkadaşı ile aldatıp ayrıldı...
mesaj açısından böyle bağlamak istedim ama çok çok üzüldüğüm bir durumdu...vakit bulursam olayın devamındaki sürecide yazmayı düşünüyorum inş...geçekten ibretlik bir durum ve ders alınası.....
sevgilerimi sunuyorum ve dua ile sizi Alemlerin sahibi olan Rabbi Rahime emanet ediyorum....
çok saygımla....
Esmize - Perihan Kılıç
Yazılarınızı özlemişim. Tek kelimeyle muhteşemdi. Tebrik ederim. Sevgilerimle.
Mehtap Yıldız
sevgilerimi sunup dualarınızda var olmayı diliyorum.
muhabbetle Aysel hanım....
Sayın Dallı,
Değerlerimiz kaybolurken birer birer aslında kaybolanın kendimiz olduğunu farkedemiyoruz.
Güzel yazmışsınız. Nihayetinde anahtara kilidi vurup bırakmışsınız.
Aslında ben başlarken isminizi yazacaktım da...
Bizim uzaylı akrabaların ismi gibi ,uzun birazcık.
Acaba var mı akrabalık diye düşünmedim değil.
Selam ve dua ile.
Mehtap Yıldız
vardır sanırım kıymetli erolabim. uzayla bir bağlantımız vardır...
kanıtlanmamış olsa da hepimizde bağımsız bir taklavari boşluk var bunu kesinlikle biliyorum...bu mutlaka işaret ettiğiniz nokta omalı...(.
uzayla aşırı ilgili bir sanatçımızda vardı hatta ama ismini anımsaymadım şu an...
hayırlısı artık...
gönül haneme safa geldiniz inşaAllah...dua ile...saygılar....
Mehtap Yıldız
svegili N.B.Ç
yüreğime hoşgeldin...sevgimlesin dua üzre kal
daularda unutulmamak arzusu ile...
Mehtap Yıldız
ekledikten sonra ne hatalara rastlıyorum bir bilsen
canımsın...hoşgeldin yüreğime
sevgimlesin dua ile kal....
Tebrikler değerli kalem,yine etkileyici bir yazı okudum ...konu ve anlatım çok ama çok güzeldi...Selam ve hürmetlerimle
Mehtap Yıldız
saygı ve hürmetler bizden olsun...dua ile....
Çok değiştirmeye meraklı olanlar sonunda gün gelir onu da yaparsa şaşırmamak lazım..
Güzel gönlüne bereket gülüm..Sevgiyle..
Mehtap Yıldız
kesinlikle haklısın
gönül haneme safa geldin sevgili Hürrem
dua ile...
Usta işi bir yazıydı.
Daha farklı anlatılabilirdi ama daha güzel anlatım olamazdı her halde.
Final de yazıya yakışır etkinlikteydi.
Tebrik ve teşekkürler.
10 numara az bile.
Selamlar.
Mehtap Yıldız
kocaman kıymetli Engin abim gönül haneme safa geldiniz hoş geldiniz inşaAllah...
özledik yazılarınızı dedikten sonra, evet kesinlikle haklısınız. daha güçlü ve daha başarılı olabilirdi vurgularım...ama bu benim en büyük eksikliğim ve hatamdır yazı ve tüm şiirlerimde ayrıca bunubda farkındayım ve ifade etmek isterim...beklemeyi bilmiyorum...başladığım gibi bitirip ekliyorum...
üzertinde çalışmam lazım ama aşamadım bir türlü
zamanla umuyorum...
saygı ve duamla....dualarınıza talibim
Mehtap Yıldız
tekrar saygılar....yazılarınızı ve sizide dört gözle bekliyoruz....
Salonun orta yerinde duran Annesine dönüp seslendi çocuk... "Anne..! "babamı da değiştirelim mi?"diye...
çok anlamlıydı yazınız çok dikkatli olmak lazım çocuk dememek lazım herşeyi görüyorlar inanın belki bizim düşünemediklerimizi bize anlatıyorlar çocukça duygularıyla yüreğinize sağlık saygılar
Mehtap Yıldız
dilerim gözlerin daim gülsün
gönül haneme hoşgeldin
dua ile....
pes be.....yazının içinde kaybolurken.....final ile sersemliyorsun....çok değişik ve güzeldi.....saygılar
Mehtap Yıldız
hoşgeldiniz gönül sayfama
saygılar sunuyorum çok...dua ile...