- 851 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dünya yaşlandı mı?
Geçmekte olan zaman, gerginlikleriyle ünlü bir sanatçıya benzemekte ve sanatını en iyi şekilde dile getirip değerlendirmektedir. Dünyanın başına gelen en büyük zarar belki de para olsa gerek, para ve insanlar çoğaldıkça duygu, düşünceler değişim görmekte ve bu değişim insanların içindeki sevgileri barındırmayı bırakıp kin dolu, nefretin pekiştiği ortamlar yaratmaktadır. İnsanlığın varoluşundan bu yana sürekli değişik döngüler hüküm sürmektedir. Farklı düşüncelerin büyüdüğü bu zamanda dünya kendiliğinden değişime uğramasının günü geldiğini düşünmektedir. Dengeler gittikçe bozulup, mevsimler kendi başının çaresine bakar gibi zamansız yağmurlar, tufanlar ve güneşli havaları sergilemekte… Bu zamansızlığın tek nedeni ise insanlığın çoğaldığı, artık toprakların taşıyamaz hale geldiğidir…
Sevgiler bile eskiden olduğu gibi değil, farklı bir zalimlikle sürdüğü görülmektedir. İnsanlar eskiden aşkları uğruna her türlü acıya katlanırlardı ve bu acılar çok derin olabiliyordu. Bu derinlikler içerisinde de kayıp gidercesine, yön değiştirmeksizin hayatın belki güzelliklerine belki de karanlıklarıyla yol buluyorlardı…
Gün geçtikçe seçeneklerin, ulaşımların daha yakın olduğu zamanda ihanetlerin, kötü duyguların azdığını gözlerimizin önüne sermektedir. Hayatı güzel yaşayacağım, kimseye karışmadan geçireceğim hislerine kimsecikler kapılmasın. Çünkü istesen de istemesen de içinde olacaksın her şeyin. Her mutluluk seni alacak, her kötülükler izini sürecektir. Kesiştiğimiz noktalar hep aynı olacaktır. Elde olan bir şey olmayacak zamanda ilerlemek!..
Bunlar oldukça evren yüreğini değiştirip zamanın geçmekte olan her kelimesine engel olacaktır. Evrende dağılmalar, değişiklikler yaşanacaktır. Dün neler için gülümsediğimizi bile anlamayacak hale geleceğiz… Aileler dağılıp, sürgünler yaşanacak her yeni günün içinde, sürgünler kimi zaman ölümlerle, bazen de güzelliklerle geçecektir ama bunun da son nokta olduğunu kimse düşünmemeli, yarın başka şeyler izleyecektir bizleri. Ta ki ‘hadi vakit geldi’ diyene dek…
Dünyada savaşlar gittikçe çoğalacak, özellikle iç savaşlar devam etmeye başlayacaktır. Her ülke hakim duygusuyla yenilikler peşinde olacaktır ve bu dönüşümler her zaman savaşı tetikler durumda, ölümlerin önünü açar hale gelecektir… Kim bilir belki yeni bir dünya savaşıyla karşı karşıya geleceğiz. Bunun gerçeklik payını şu an komşu ülkelerin iç savaşlarından, tahtan indirme kavgalarından çıkarmak mümkündür… Orta doğuya hakim olmak isteyen kuvvetler en sonunda bu daireyi tamamlayıp dünyaya sahip olduğunun meşalelerini yakacaktır!. Tabi yıllarca sürülecek savaşlar gerçekleşebilir ve bunun sonucunda dünya kendini yenileyip, insanların yine baştan başlamasına neden olacaktır. Belki çağı aşmış bir kavim yeşerecek belki de çağ dışı, taş devrinden kalma bir hayat yeniden başlangıç noktasında olacaktır…
Savaşların, depremlerin, felaketlerin ve kötülüklerin sürekli ön planda olması, hayatın gittikçe zorlaştığı, dünyanın giderek yaşlandığı ve yaşlandığında yeniliklere ihtiyaç duyduğu anlamalıyız. Dünyanın genç bir kimliğe bürünmesi içinde mutlak bir şeyler olması gerekir bu da felaketlerin, savaşların çoğalacağı ve ölümlerin daha da artacağıdır. Eski gücünü alabilmesi için var olan yeniliklerin, kısalan ulaşımların, ihtiyaçların kesilmesi olabilir. Yani dünyanın sonu demeyelim ama dünyanın değişim göstereceği kesin olabilir. Bu her an gerçekleşmeyebilir ama ev ev, köy köy, şehir şehir ve ülkelerden başlamakta olacaktır… Buna Japonya, gelişmekte olan iç savaşları örnek verebiliriz…
Umarım insanlık için en güzel geçmekte değil, gelecekteki zaman olur… Eskiden böyleydi demek yerine, yeni akan zaman ne güzel diyebilmek olur…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.