- 1054 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SENSİZ GEÇEN BİR GÜNÜN ANATOMİSİ
Seni özlediğim gecenin sabahında,tüm gece kahrımı çeken kağıtlar ve kalemler gibi tükeniyorum adeta...Odamdan içeri süzülen güneş bile ürkütmüyor beni;yeni bir güne başlamaya cesaret edemiyorum. Filmler seyrediyorum, hikayeler kuruyorum kafamda bin bir çeşit...Ama hiç bir senaryo uymuyor içimde büyüyen hasrete.
Birden telefonun zili çalıyor. Halimi, hatırımı soruyorsun;beni sevdiğini söylüyorsun. İçimi dolduruyorsun huzurla. Çocuklar gibi mutlu oluyorum. Sana hep bir ’telefon’ kadar yakın olduğumu bilmek bile ’korumanda’ hissettiriyor içimdeki çocuğu her gece...
Hayatı ’toz pembe’ görmemi sağlayacak gözlüğü bana hediye ettiğin günü hatırlıyorum, yüzüme kondurduğun o masum tebessümle...
Sonra yalnızlığımı düşünüyorum, sensizliğimi...İçimi acıtıyor sensizlik. Uzaklara bakıyorum boş gözlerle...Penceremin önünde duran iğde çiçeklerinin yavaşça odamı saran kokusuyla hissediyorum ’ gerçek yalnızlığı’ belki o an ilk defa içimdeki çocuğun korku dolu çığlıklarını bastırmaya çalışıyorum bu kez ’kendime’ söylediğim yalanlarla...
Güneş batarken, pembe gökyüzünün gecenin karanlığına teslim oluşunu seyrediyorum umutsuzca...Elimden hiç bir şey gelmiyor. Oturup bir güzel ağlıyorum.
YORUMLAR
Keşke bir ses duysam koşsam telefona uzatsam ellımı o sesı duysam ölumsuzluge yol alsam onla süslü cümleler varsin kurmasin hal hattir sorsun kapatsin..belki bi 9ay kadar yeter bana..Belki bilinmezliğe yol alsam sebebsiz hickirikliklara bogulsam,varsin uzak olsun mesefeller aski kucultmez devlestirir...Böyle bir umutla yasiyoruz biz de işte..:(
Bu satirlar dugumlendı bı an parmaklarımı durduramadan yazdım...k.bakmayın..yazınız guzeldi...