YALNIZLIK
Dirseğimi masama koyup,başımı bir model olurcasına açtığım avucuma bırakıyorum. Donup kalıyorum öylece. Kafamın içi odun ambarı sanki. Kapkalın odun ambarı. Sizde de olurmu bilmem hani balyozla vursan başını hissetmeyecekmişsin gibi.
Kapkara bir yalnızlık toplantısındayım. Açıp bütün dosyaları,birbir masaya diziyorum. Bedenimin harareti yükseliyor. Cebimden çıkardığım paketimden bir dal sigaraya veriyorum çakmağın alevini. Derinden bir nefes çekiyorum. Alevi dudağımda hissediyorum. İlk nefeste odam duman doluyor. Kafam duman.
Bu yalnızlık zorbalık be doslar.
Yalnızlık insanın yalın hali değildir. Binbir yalnızlık tarifi okuyorum. Bin çeşit yalnızlık şiiri. Anlıyorum ki her insanın bir dünyası var. Evet evet insan sayısı kadar dünya var bu evrende. Eğer 80 milyonsa insan, 80 milyonda dünya. Her bakış, her insan, her dünya bir renktir de, bu rekleri görmesen,göremezsen? Birbirimizi anlamamamızın sebebi işte.
Yalnızlık denince ne canlanır bilincinizde? Örneğin ben yalnızlık desem, ilk olarak kapkara bir kelime atlar önüme, frene basmasam kapkalın, içi dolu,pürüzsüz bir silindire çarpacağım. Çapça genişlemeye basınçlı mat bir silindir. Hiç de tek başına kalma durumu anlamı taşımaz yalnızlık.
Bu yönetenler- yönetilenler konumu ve ilişkileri sizinde kafanızı kurcalarmı örneğin? Sizde mavi için yanıp tutuşurmusunuz? Kırmızıya artı paha biçermisiniz(manen)?
Biliyormusunuz kelimeler artık zıt anlamdaşıyla anlamlaşır oluyor. Bir nevi paradigmalaşıyor yaşamlar
Yalnızlık, düşüpte bir türlü sonuna ulaşamadığın bir uçurum yolculuğudur. Ulaştığınızda ikinizden biri biten.
Ayağa kalktığım gibi sıçrıyorum yerimden. yalnızlığı silkelercesine silkeliyorum bedenimi. Çevremde anlamını taşımayan güleç yüzlü insanları farkediyorum. Masalarına uzanıp, avuç dolusu kelime düküyorum önlerine. Kelimeleri bir ben diziyorum, bir onlar. Ne onlar benim dizdiklerimi anlıyorlar, nede ben onlarınkini. Masama, yalnızlık modelini oluşturmaya devam ediyorum.
Yalnızlık, kendini anlatamadığın ve başkasını anlamadığın oluş halidir. Birde kendi kendini anlatamıyor ve anlamıyorsan, şeytanla karşılıklı "Bul karayı Al parayı"yı oynuyorsundur demektir.
İnsan, içindeki yaşam gazıyla 7,5 şiddetinde deprem yaratabilir kendinde diyorum.gölüyorsun. Gölgede 40 derece bir aşktan bahsediyorum. Sen ağzını tavana kadar açıp elinle kapamaya çalışıyorsun. Uykunmu var diyorum. Yok diyorsun. Ve bu yok kelimesi hiç bu kadar acı anlam taşımıyordu diye geçiriyorum içimden. Sana şiir okuyayımmı? diyorum. Evetini beklemeden
"Seviyorum desem tüm duygularımla
Sevebilirmisin tüm duygularınla
Hiç konuşmasam bile anlayabilirmisin beni
Duygularım ki hiç söylenilmeyen
Sırlarım ki hiç açıklanılmayan
Tüm bunlarla sevebilirmisin beni"
Diyorum. Sen çok romantiksin diyorsun.
Uçurumun üst kotundan, alt kotuna doğru,kapkalın,pürüzsüz,mat bir silindir gibi iniyorum sanki bir asansörden. Alt kotuna geldiğinde ikinizden biri yok olacak. Eğer yüreğinizde Mavi-Kırmızıdan bir deprem varsa, uçurumun alt kotunda dışarıya fışkıracaktır. Oracıkta bir ağaç bitecektir. Yaprakları yemyeşil. Ağacın üstüne Kırmızı-Mavi duyguların havai fişekleri atılacaktır.
Biliyorum anlatamamışım ve dolasıyla da anlaşılmayacağım.Ama yazmasam da olmuyor ki