- 1053 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Mürettebat
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
‘Birazdan canlı yayına bağlanacaksınız. Size ne soracaklarını bilmiyoruz. Ama programı sunan Wayne Gale’i tanıyorsunuz. Bazı soruları can sıkıcı ya da kışkırtıcı olabilir. Hemen tepki vermemeye çalışın. Ne yazık ki onun kanalı bu uzay programının en büyük destekçilerinden biri. Hepimize bol şanslar!’
Gertrude Hawk uzanıp bağlantıyı kesti. Birazdan Houston sinyal gönderecek ve Mars 101 ekibi Wayne Gale’in programına katılacaklardı.
‘Sence niye bu kadar acele ediyorlar? Daha yola yeni çıktık. Çıkmadan da zaten bir basın toplantısı yaptık. Nedir bu Gale’in derdi?’
Vereceği cevabı duymak üzere Abigail’e baktı. Diğeri fütursuzca omuz silkti.
‘Anlaması güç değil. Evet, kalkıştan önce basın toplantısı yaptık ama oradakilerin hepsi Nasa’nın ehlileştirdiği gazetecilerdi. Yanlış bir soru sorarlarsa bir daha Kennedy Uzay üssünün kapılarının kendilerine açılmayacağını biliyorlardı. Wayne ise insanları zor durumu düşürmesiyle prim yapan biri. Şovunu çok izleyen olacaktır. Bir an önce yapmak istemelerinin sebebi ise gittikçe dünyadan uzaklaşıyor olmamız. Şimdi bile bir saniye geç gelip gidecek sözlerimiz.’
Diğer modülden Veronica’nın sesi duyuldu:
‘Canları cehenneme! İsterlerse desteklerini kessinler. Yola çıktık bir kere.’
‘Sorun biz değiliz!’ diye geri bağırdı Abigail, ‘Bizden sonraki uçuşlara kaynak bulmakta.’ Sonra alçak sesle kendi kendine devam etti:
‘Bu yüzden kıçlarını yalamaya devam edeceğiz.’
Uzanıp mikrofonu alıp dahili sistemden anonsunu yaptı:
‘Lütfen herkes komuta modülüne. Yayına girmek üzereyiz.’
Komuta modulünde üç kişiydiler. Aralarında aldıkları kararla rasgele düzende oturmuşlardı. İzleyicilerin dikkatini dağıtmamak için hiç biri yatay ya da başaşağı konumda durmuyordu. Ekranda önce Houston’dan bir görevli belirdi, sonra şova bağlanıldı. Karşılarında hafif akşamdan kalma bir havası olan Wayne Gale duruyordu. Stüdyoda, her zaman oturduğu masanın bu sefer önünde, ayaktaydı.
‘Evet, şimdi Mars 101 e bağlandık. Bana kolejdeki ilk senemi hatırlatan bir ismi var bu seferin.’
‘Öyle de bir amacı var’ diye söze girdi Abigail. ‘Tabi sizi kolej yıllarınıza geri döndürmekten bahsetmiyorum. Mars 101 adı insanlık için yeni bir öğrenme ve keşif döneminin başlamasını simgeliyor.’
Hataydı. Gale sözünün kesilmesinden memnun gözükmüyordu. Gertrude dudaklarını ısırdı. Yapacak bir şey yoktu.
‘Umarım, dedi Gale, benim 101 maceralarımdan daha başarılı olursunuz; ben hepsinden kalmıştım çünkü.’
Stüdyodaki seyircilerin gülüşmeleri duyuldu. Bunun üzerine sözü Veronica aldı:
‘Merak etmeyin, yanımıza bira ve ot almadık. Büyük olasılıkla biz 101’den kalmayacağız.’
Uyuşturucu imasıyla Wayne Gale’in gözleri kısıldı.
‘Ama yanınıza kız almışsınız, biraz geçkince de olsa. Tarihin ilk, tamamı kadın olan mürettebatısınız ve belki de aya gidilmesinden daha büyük bir başarıya imza atmak üzeresiniz. Sizce üçünüzün de kadın olması doğru bir seçim mi? Tuvalet kuyruğu filan sorun olmuyor mu?’
Ortamın gerginleşmesinden kendisini sorumlu tutan Abigail diğerlerinden önce davrandı:
‘Bu üzerinde uzun süre araştırılmış bir konu. Nükleer denizaltılar gibi kapalı ortamlarda kadın mürettebatların performansı ve uyumu daha yüksek oluyor. Bu yüzden Mars gibi uzun soluklu bir projede sadece kadınların yeralması gayet doğal. Hem zaten tarihin de bize bu konuda epey borcu var.’
‘Yine de bana garip geliyor. Üç kadın. Aylarca bir konserve kutusunda kapalılar. Gerilim üst düzeyde olmalı.’
‘Niye gerilelim ki Bay Gale? Neyin kavgasını yapalım? Marsa her şeyden önce kavga mı götürelim?’
‘Ben de bunu merak ediyorum. Kız arkadaşımla her kavga etmemizden sonra oturup niye kavga ettiğimizi düşünüyorum ve bulamıyorum. Ama o her seferinde kavga etmenin bir yolunu buluyor.’
‘Bu sizinle onunla ilişkinizin bir dinamiği Bay Gale. Bizim aramızda sizin gibi renkli similar yok. Bu yüzden de kavga edecek bir sebep bulamıyoruz.’
Gertrude’un yanındaki ekranda Houston’ın mesajı belirdi: Adamın oyununa geliyorsunuz. Tansiyonu düşürün. Gerekirse laflarının altında kalın. Gertrude ekranı kapattı.
‘Belki de, dedi Gale, belirli bir yaştan sonra kadınlar gerilim yaratacak bir konu bulamıyorlardır. Tabi, eski kayınvalidemi düşününce bunun o kadar da doğru olmadığını anlıyorum ama şimdilik bunu bir yana bırakalım. Siz Altın Kızların dünyada şimdiden özlemeye başladığı birileri var mı?’
‘Benim torunum Robin var’ diye atıldı Gertrude.
Abigail kameranın görüş alanı dışında kalacağını düşünerek Gertrude’u dürttü. Karşılarındaki adam onlara saldıracak hassas noktalar arıyordu ve Gertrude da büyük bir saflıkla ona istediğini veriyordu.
‘Torununuzu mu özlüyorsunuz?’ diye gülümsedi Gale. ‘Doğru tabi, özleyecek koca ya da sevgili kalmamıştır.’
Abigail elinde olmadan ekibe bir göz attı: Kendisi ekibin en genciydi ve elli sekizindeydi. Veronica altmış iki, Gertrude ise yetmiş yaşındaydı.
‘Yaş ya da cinsiyet uzayda bir sorun değil Bay Gale. Burada kas kuvveti ya da çevikliği gerektiren bir ortamda bulunmuyoruz. Tabi ki hepimiz dünyada bıraktığımız ailelerimizi, sevdiklerimizi özlüyoruz. Bu özlem de giderek artacak. Ama kendimize yeni bir yol seçtik ve seçimimizi yaparken de sonuçlarının ne olacağının bilinciydeydik.’
Wayne Gale’in gözleri daha da kısılmış gibiydi.
‘Yeni yolunuz sizi Mars’a kadar götürecek. Ama geri dönmenize izin vermeyecek. Bu kararı almanız kolay oldu mu? Özlediğinizi söylediğiniz sevdiklerinizi bir daha göremeyeceksiniz. Bunu bilmek nasıl bir duygu?’
Bam teli! Bildikleri ama yokmuş gibi davrandıkları bir gerçek: Nasa onlara tek yönlü bilet kesmişti.
‘Doğru, dedi Abigail, yolculuğumuz tek yönlü. Geri dönmeyeceğimizin farkındayız. Ama bu program başlamadan önce de geri dönüşü olmayan bir yolda olduğumuzu biliyorduk. Hepimizde tedavisi olmayan kanser vakaları var. Bu da bizim bir anlamda en büyük şansımız. Belki bu sayede insanlık Mars’a gidebiliyor. Gönderilen kişileri geri getirmek zorunda olmamak işi yarıya yarıya, hatta daha fazla kolaylaştırıyor. Gelecek sonbaharı zaten görmeyecektim. Şimdi ise Mars’ı göreceğim. Yol arkadaşlarımın da benden farklı düşündüğünü sanmıyorum.’
Hem Veronica, hem de Gertrude, Abigail’in açıklamasını başlarıyla onayladılar.
‘Bu durumda herkesin aklına gelen bir soru var’ dedi Wayne Gale. ‘Ama kimse cesaret edip de soramıyor. Madem programımdasınız, bu konudaki merakımızı gidereceksiniz. Oraya vardığınızda, kendinize önceden birer mezar kazacak mısınız?’
Ekiptekiler birbirine baktı. Bu sefer Veronica Abigail’in kendini kontrol etmesine izin vermedi.
‘Hayır Bay Gale. Oturur durumda bir sonraki ekibi karşılayacağız. Geldiklerinde yalnızlık hissetmesinler.’
‘Peki, size çok teşekkür ediyor ve yolculuğu…’
Abigail bağlantıyı kesti. Kimseye bakmamaya çalışıyordu ama ister istemez Gertrude’un mırıldanmasını duydu:
‘Torunum bunları seyretmemiştir, değil mi?’
YORUMLAR
mürettebat denince nedense aklıma direk gemi mürettebatı geliyor benim ...
şimdi diyeceksin ki benimki de gemi zaten :)
tamam seninki de uzay gemisi işte, okuyunca anladım ..:)
üstelik yine merakla ve zevkle okudum diyalogları...
hatunları sevdim, yürekli hatunlar...
Gale" e gıcık oldum...:)
sen çok sabırlısın, ben olsaydım yerinde Abigail"e neler söyletmezdim ki.?
kutlarım...
dostça...
İlhan Kemal
Hatunlar yürekli mi? Evet. Uzaya gittikleri için değil, son zamanları sevdikleriyle geçirmemeyi göze aldıkları için. Yoksa yakın zamanda (İki yıldan az bir süre içinde) ölüme mahkum kişilerin bir uzay yolculuğuna çıkmaları o kadar cesaret gerektirmiyor.
Gale, Aybur Hanımla yorumlaşırken de bahsetmiştim, aykırı bir programcı. Böyle olarak varolabiliyor. Hatta daha program başlamadan hem Nasa'nın, hem de gemidekilerin tedirgin olması Gale'in işinde ne kadar iyi olduğunun bir göstergesi. Abigail ise susmak zorunda; Mars yolunda ilkler ama tek değiller.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Saygılarımla.
İlhan Kemal
ne olur şu uzay gemisine 1.7 milyon öğrenciye kan kusturanları al ,bilinmeyen bir tarafa doğru götürsen ,ne olur..
saygılar.
O qué
Gidiyorum zatenn, gururlu bir genç kızım ben.
Mutlu kal:D
lacivertiğnedenlik
İlhan Kemal
Amerikalıların bir esprisi vardır:
Denizin dibindeki elli tane avukata ne denir?
Güzel bir başlangıç!
Bence bu tarz çözüm daha hesaplı (Hem adamları da Mars kahramanları yapmaz). Öte yandan da denizlerin kirlenmesini hızlandırırsınız. O da gülün dikeni.
Saygılarımla.
Güne gelmeyen yakışan güzel öykünüzü tebrik ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum. Saygı ve selamlarımla.
İlhan Kemal
Abigail elli sekizinde, Veronica altmış iki, Gertrude ise yetmiş yaşında ve üçü de tedavisi mümkün olmayan kanser hastaları. Cinsiyetleri hesaba katmazsak bana da biraz “Uzay Kovboyları” filmini hatırlattı, ne yalan söyleyeyim., Tommy Lee (Jones) ellibeş, Donald (Sutherland) altmışbeş, Clint (Eastwood) yetmişbir yaşında. (Filmin çevrildiği yıl itibari ile) ..
“Mars 101 adı insanlık için yeni bir öğrenme ve keşif döneminin başlamasını simgeliyor(muş) ......................................... Belki bu sayede insanlık Mars’a gidebiliyor.”
İnsanlık için, insanlık adına. Peh, peh! Gözünü sevdiğimin Amerika’sı. Dünyanın yeterince ağzına zıçtınız, birazda Marsınkine zıçın değil mi?
Vallahi eğer o üç teyze bir hayır işlemek istiyorlarsa (ki insanlık için olması hiç mühim değil) biraz açıldıktan sonra direksiyonu başka bir istikamete kırarlar. Belki bu sayede insanlık Mars’a gidebilemez (inşallah).
Tebrikler, saygılar, selamlar
İlhan Kemal
Dünyadakiler zaten kendi kendilerine her şeyi berbat etmeyi beceriyorlar; kimsenin bu konuda Amerikan yardımına ihtiyacı yok. Ama tabi ki uluslararası alanın baş oyuncusu da bu sürece az katkıda bulunmuyor değil.
Bana da bu görüşmeden sonra üç kadın geriye kırıp şu şovmenin ağzının payını vermek üzere dünyaya geri döneceklermiş gibi geliyor.
Ben hüzünlü buldum. Bir daha geri dönemeyecek insanlar...Belki alakasız ama aklıma "120" filmi geldi. Onlar da geri dönmeme kaydıyla gitmişlerdi..
Kadınların sayısı beş mi üç mü? Bay Gale bir yerde "beş kadın diyor" başka bir yerde "bir konserve kutusuna kapatılmış üç kadın."
Yine farklı bir çalışma. İnsanı yormayan okumayı sevdiren bir tarz...Kutluyorum sizi. Saygılar.
İlhan Kemal
Tüm uzay yolcularının akıllarının bir yerinde geriye dönememe fikri vardır. Öyküde bunu biraz daha yüksek sesle ifade etmeyi denedim.
Saygılarımla.
Aynur Engindeniz
Hiz uzaya giden birini görmediğim için bir şey diyemeyeceğim. Ama dediğim gibi sonu hüzünlüydü. Bay Gale' de sinir oldum. Neden o soruları sorduğunu anlamakta güçlük çektim, hatta anlayamadım. Şimdi ben bunu da alaturkalaştırırım ama sayfanızı işgal etmek istemiyorum :) Biz de olsa o gemi gözyaşından batardı. Sunucu da ağlamaktan konuşamazdı. Bir köşecikte imamımız kesinlikle dua ediyor olurdu. Seviyorum milletimin ağlayan yanlarını ya...Amerikalılara bakar mısınız dünyayı ağlatıyorlar kendileri ağlamıyorlar.
Her yazınızı keyifle okumaya devam edeceğim. Sizin sayfanızda yanlızca edebiyat var çünkü...
Saygılar ve tebrikler.
İlhan Kemal
Bence bu öykünün alaturkası da iyi gider. Reha Muhtar'lı bir versiyonu olabilir, üzerine Hıncal Uluç 'Su testisi Mars yolunda' diye yazı yazabilir, hatta siyasi karakterlerin bunlar üzerine polemikleriyle öykü zenginleşebilir.
Size tekrar teşekkür ediyorum. Saygılarımla.
Beni yine gülümsettiniz..ve sözünüzde durdunuz, çok teşekkürler..
ve final: torunum bunları seyretmemiştir değil mi?
Nasıl yazdınız bu öyküyü.. farklı bir senaryo , kendimi uzay üssünde sandım, ama oraya gidecek yolcuların ilki ben olacağım..
Tebrik ediyorum.. Sevgilerimle...
canandemirel tarafından 4/26/2011 11:38:08 PM zamanında düzenlenmiştir.