- 2036 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ESKİ SEVDALAR
Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Çamlıbel böyle bir şiirinde aşk için.
Sevmek, karşılıksız, tertemiz, sevgiden taviz vermeden sevmek. Böyle sevgiler şimdilerde olmaz mı, gerçekten? Şimdilerde Leylalar, Mecnunlar, Keremler, Aslılar… olmaz mı dersiniz?
Peki, çağımız neyi değiştirdi de o eski selvalar tarih oldu?
Düşünüyorum, büyüklerimin anlattıkları geliyor aklıma. Rahmetli dayımdan dinlemiştim. Gençliğinde -kızların pek sokaklarda görülmediği yıllarda- bir kadın, belki de bir kız görüyor. Bu kız evine giriyor, girerken o örtüler altından eli ile kapıyı örtüyor, örterken de bembeyaz elini dayım görüyor. “ O kadar güzeldi ki elleri, o elin sahibi de güzel olmalıydı.” diyor dayım ve o kıza aşık oluyor. Sonrasını bilmiyorum. Yengem Çorumlu olmadığına göre dayım o kızı ulaşamamış demektir.
Bu olayı neden anlattım? Şimdi durum çok farklı da ondan, bir kız istediğinden çok erkek görebilirken, bir erkek de aynı şekilde kızları görmekte zorluk çekmiyor.Sokakta güzel bir kız gören oğlumuz ondan daha güzelinin olduğunu biliyor, basında, televizyonda hatta internette görüyor. Hepsinden önemlisi de içi boşaltıldı sevdanın. Gençlerle konuşurken bunu daha iyi anlıyorum. Onların, karşı cinse olan bakışları değişmiş. Biri olması biri daha görüşündeler. İşte maymun iştahlılık budur.
Sonra tahammülsüzlük var insanlarımızda, özellikle gençlerimizde. Babasına, annesine, öğretmenine tahammül edemeyen bir gençten, karşı cinsin cilvelerine, farklı görüş ve davranışlarına tahammül etmesi elbette beklenemez. Tahammülsüzlük de ardından terk etmeyi getiriyor. Artık gençlerin dillerinde aşk, sevda, tutku yok, çıkmak diyorlar, ilişki diyorlar.
Ne dersiniz gerçekten sevda var mı, yoksa eskide mi kaldı?