13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2041
Okunma

Kış soğuk geçer dediler Erzurum’da.
Gitmeden nerden bilebilirim ki?
Gidince gördüm ki söylenen koca bir yalanmış.
Erzurum’da kış denilen bir mevsim yok.
Öyle kar yağsın kızaklarla kay,kartopu oyna,kuzinenin üzerinde kestane kızart.
Başka memleketlerde kış mevsimi yaşanırken Erzurum Kuzey Kutbu ile yarışıyor adeta.
O soğuklardan kısa süreliğine kaçıp geldiğim İstanbul’da, mecburi ricat’ımda üşümemek için iyi bir deri mont almaya karar verdim.
Bir arkadaşımın bahsettiği derici dükkanından içeri girince burnuma vuran kokudan isabetli olduğumu hissettim.
Bir müddet değişik modellere bakıp denedikten sonra siyah ve bel altına kadar uzanan içi yünlü modeli beğendim.
Tezgahtarlar "Bu size yakıştı" diyerek içimden geçenleri adeta kalbime ve cüzdanıma perçinlemiş oldular.
Deriden anlamadığım için "Bu ne derisi?" diye sorunca,tezgahtar çocuk yaş ve tecrübe olarak kendinden daha büyük olduğu her halinden anlaşılan diğer adama dönerek "Fuad abi bu ne derisiydi abi?" diye sordu.
Adam deriye bile hiç bakmadan benim gözlerimin içine bakarak "koyun" dedi.
Genç çocuk da " Koyun dedi abi" diyerek tekrarladı.
"Yani iyi mi?" diye sorunca çocuk bir kaşını yukarıya kaldırarak " en hem de" dedi.
Uzun bir pazarlıktan sonra deriyi söyledikleri ilk fiyattan almak zorunda kaldım.
Zira onlar emanetçi olduklarından indirim yapamıyorlarmış.
Aradan bir ay geçmeden Erzurumun soğuğuna dayanamayan koyun derisi soyulmaya başladı.Yer yer dökülmeler olunca bazı arkadaşlarım "senin koyun deri değiştiriyor " diyerek alaya başladılar.
Erzurum!da deri satan bir Dadaş abi vardı.
Doğruca ona koştum.Aslanım bu deri değil imitasyon.
Önce daha iyi olduğunu zannettim gururlu gözlerle Dadaş’a bakınca deri mont’u suratıma yaklaştırıp "Gardaş ahan bu sehte anliysen?" diye sordu.
O zaman aklıma o dükkanda "koyun" derken beni ilham alarak söyleyip sölemedikleri geldi.
Ya da "koyun " derken..Ne koyun ? Nereye Koyun ?
Az önce bir arkadaşım geldi üzerinde kahverengi bir deri (imitasyon) ceket.
"Bu hakiki deri mi?" Diye sorduğumda bana " Manda" dedi.
Kim manda anlamadım..
Deri mi?
İçindeki mi?
Erzurumlu işadamı bir arkadaşım İstanbul’a gelmişti.Bir toplantıda sıkışınca doğruca otelin tuvaletine koşar. Bir önceki akşam beraber dışarda yemek yediğimizde bana rahatsız olduğunu söylemişti. "Üsten sağlık Gardaş ele bi cırcır olmişem ki el olir yani" demişti.Tuvaletin kapısını açmadan pantolonu sıyırmıştır belinden.Hızla tuvalet kabininin kapısını açar ve klozete oturur ve...
Ve dedim ya gerisi zor bir miktar...
Üzeri başı batmıştır çünkü.
Meğer klozetin kapağı kapalı pozisyondadır ve o sıkıntı ile anlamadan üzerine oturup ceketinden ayakkabılarına kadar batırmıştır.
Tuvaletten beni aradı.
Demek ki cep telefonuna bir şey olmamış.Bu iyi.
Kaldığı oetele uğrayıp çamaşır ve yeni elbise aldım.
Toplantının yapıldığı otele gittim.
Yıkandı paklandı.
Salona gülücüklerle ve az önce tuvaletin araladığı kapısından bana "medet ya efendim" bakışları fırlatan adamdan eser kalmamış halde döndü.
Dikkat ederseniz hiç isim kullanmadım.Alınıyor zira. İsmini değil zikretmek,isminde bulunan bir harfin geçtiğine bile tahammül edemiyor.
Kırılıyor,darılıyor,sonra İstanbul’a gelince barışyoruz.
E bir daha aynı hale düşerse arayacağı ketum bir dosta ihtiyacı var.
Bizim kuşak birazcık" Yeşilçam" kuşağı.O kadar da olsun artık.Bizim zamanımızda sadece sinemaların revaçta olduğu ,en büyük ve kıymetli eğlence olduğu düşünülürse bu değerlendirmenin haklılığı daha iyi anlaşılır.
Biraz cicili bicili,duygusal,alıngan,kırılgan ve eski kafalı.
Nerde bizim zamanımızın lafları,deyişleri,nidaları,bütün kavramlar değişti daha doğrusu dönüştü.
Eskiden sinemalarda örenilen bir sürü söz vardı artık kullanılmayan.Biz oyunlarımızda bile bu sözleri kullanırdık.
Filimcilik oynarken kötü roldeki kız arkadaşımıza "kahpe" der tokatlardık yalandan.
"Kahpe " söyleniyor mu artık?
Zannetmem.Nede o eski khapeler diyesi geliyor insanın.
Sonra kahpe dedin mi eski kaşarlı o..pular anlaşılırdı.
Şimdi fahişe veya direkt o...pu diyorlar ya...
Sanki daha tazecik,pek işi bilmeyen, acemi ya da pişmemiş .
Hanımın Çiftliği dizisinde Zaloğlu’nun meyhanesinde şarkı söyleyen "Asuman"hanım gibi olmalı biraz.
Biraz şive,biraz harbi kelime hazinesi ,işve ( bu her ne ise) olmalı ki olsun.
Söz buradan açılmışken Erzurumlu iki teyze İstanbul’a gitmek üzere Erzurum’dan uçağa binerler.
Hostes "ehram" giyinmiş iki teyzemizin yüzüne bakmaz.Diğer teyzelerimize göre daha sosyete olan hanımlara "Bir şey ister misiniz?" diye on dakika arayla sormalarına rağmen bizimkilere bakmazlar.
Çok içerleyen erzurum’lu teyzelerimiz uçak İstanbul’a inince,uçağın kapısından inerken hostes’e döner ve " Hele bak kızzz sen Erzurumli Sedo’yi tanir misen?" diye sorar.
Şaşıran hostes " Hayır tanımıyorum..Niye ki?" diye sorar.
Erzurum’lu teyze yolculuk cefasının intikamı kokan keyf ile " Yok bütün orospiler oni tanir da" der.
Buradan da "cinsellik" konusuna değinmek istiyorum,haddim olmayarak (!)...
Önemli bir konu olmasına rağmen ailelerde bu yöndeki eğitim eksikliği ve bu eksikliği dolduran kulaktan dolma,arkadaş sohbeti ve hikayelerle tamalanlmaya çalışılan bir alan olduğu kesin.
Gerçi bu eksiklik bizim zamanımızda had safhadaydı ya...
Şimdi ise "internet" denilen ve ucunun nerde olduğu,kuyruğunun nerden çıkacağı belli olmayan bir tehlike de var.
Bizim zamanlarımızda insana dair "cinsel " bilgiler eksik ve kulaktan dolma verilirken,hayvanlara ait olanı ise köylerde tatbiki ve teorik olarak bilinse de şehirlerde yaşayanlar için "ayıp" sayılan ve utanma sebebi olan meselelerdi.
Erzurum’u bilenler Dadaş sinemasının kentin bizim zamnaımızda doğal "merkezi" olduğunu da bilirler.
İşte tam orada bir dişi ve bir erkek köpek "cinsel işlemi" bitirdikten sonra tabiatları sebebiyle ters dönmüşler ve bekliyorlardı.
Ben de ne zamanlama ise tam o anda oradan geçmek zorunda kaldım.Yanımda bir bayan arkadaşımla.
Bu hususlarda gayet saf olan arkadaşım köpeklerin haline acımış olcak ki , etrafta gülerek bakan onlarca insanın içinde " Ayyy..Zavallıcık..Ne olmuş bunlar böyle..." demez mi?
Birden yaşlısı genci bir bölük insan ne olduğunu anlatmak için atlayınca,elinden tutup oradan uzaklaştım.
Giderken " Ama yazık değil mi..Ayırsaydın sen de" demez mi...
Vesselam öğretmek lazım çocuklara karşılaşacağı değişimleri de yaşayacaklarını da.
Zaman hızla değişiyor.Biz hala iki ayaklı kaldığımız için zamanın bu artarak yükselen hızına erişemiyor,arayı daima açıyoruz.
Bakıyorum her hal değişmiş.
B,z,m zamanımızdaki o içten ,mahcup ve tevafuken buse’lerden eser kalmamış.O "Yeşilçamvari" ,önce bazen cebri fakat yapışınca bayanların kendini kaybettiği adeta sarhoş olduğu "öpüşmeler" (ki.biz o sahnelerde başımızı geriye doğru çevirir büyüklerimizden aferin alır ve doğruca sinemanın büfesine koşar gazoz pasta alırdık) artık silindi hayatımızdan.
Bu arada ben o sahnelerin etkisiyle sağlık memurunun kızını dudaklarından öpüp Türkan Şoray gibi ayılıp bayılmasını beklerken,yediği çubuk makarnaları biraz eritilmiş halde halının üzerine çıkartınca, senemada olan her şeyin doğru olmadığına kanaat getirdim.
Yine de eski buse’lerin yerini saçma sapan "dalaşmalar" almış.İnsan seyrederken rahatsız oluyor.İçinden "Hayıırr ! Öyle değil bi dakka ..az çekil o yana gösteriyim" demek geliyor.
Her şey değişime uğramış dedim ya...
Biz de değiştik galiba.
Beşiktaş Yıldız Parkı’nın girişinde sol tarafta üzeri kirden renk değiştirmiş aslında mermer olan bir taş görürsünüz. Nedense Belediyeler "Tarihi Mirasa Sahip Çıkma" konusunda atıp tutarken eski ve üzeri kirli değerli taşları ve materyalleri bu miras kapsamına almıyor.
O kirli beyaz mermer taş’ın ne olduğunu merak edip yanıma yaklaşan üniversite öğrencisi iki bayana "bu Osmanlı Padişahı’nın atlama taşı’dır" dediğimde...
Esmer olan "Hürrem Sul..." demeden sözünü kesip..."Padişah burada bir müddet gezinti yaptıktan sonra hizmetçileri atını bu taşın yanına getirirler ,Sultan da taşın üzerine basarak at’ın üzerine atlarmış" demeyi yetiştirebildim şükür.
Erzurum ile bitirmek istiyorum...
Erzurumspor’un maçlarını sağlığı yerinde olduğu müddet içerisinde hiç kaçırmayan Merhum Naim Hoca,bir maçta Hakemin Erzurumspor lehine penaltı vermediğini görünce sinirlenir.
Yanındaki delikanlılara " Uşağlar az bi degge..Hele bak,ben Hocayam sögemiren dedeen rahmet an bu haççeme -anani arvadıni s...m - de bi zehmet gardaş" der.
Gençler de basak kalayı hakeme..
Naim Hoca " Hay sağolasan kardaş,geçmişen rehmet" der.
Gençler de " Amin hocam ecmain" derler.
Yine Erzurum’u çok özlemişim.