- 651 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kurtuluşun Felsefesi 55
55] Bu öğrenmeleri yapmadığınızda da, grup aidiyet onanmasının dışlanmasını birçok kez hissetmişsinizdir. Babalarımızın bayramlarda bizi öpüşü ve harçlık verişi de, bu bağlamda, daha damak tadımızdır. Babalarımızın ölümlerinde, babalık ilişkilerinin değişmelerinde duyulacak olan karmaşma da, bir travmadır, bunlardandır.
2-İkinci şekildeki sosyal öğrenmelerin alışılması içinde de, bilinçli bir anlatımın, kişiselliğimizi etkilemesi veya grupsal olan tutumlarımızın bizi şartlandırması vardır. Bu türden tutumlaşmalar egemenlik sel çıkarları, gerçeklerler. Bu tür alışmalar, bir koşullu tutumlaşmalardır da. Bir demokratikliği savunur tartışmalar içinde olursunuz. Karşınızdakiler, demokratik tavır ve tutumlu yaşantılaşamadıkları halde, sizi de demokrat olmamakla suçlarlar.
Böyle suçlayıcı kişiler, özellikle inançsal belirlemeli grupların içindeki insanlardır. Bu insanların direkt ya da endirekt, şartlanmalar ve alışmalar içinde olduğunu siz, bilirsiniz. Ama onlar kendi alışmalarının farkında olmadığından, demokratik olmayan bu alışmalarını; bir tür ön yargı ile sizden, kendi kuruntularını, bir toplumsal demokratik talep gibi isterler.
Burada sorun şudur. Kendisi demokratik talep olmayan bir konunun, talepleş ilmesi, demokratik bir hak mıdır? Ya da tersten sorayım. Demokratik talepleşmelerimizde, demokratik olmayan istemler cari olacak mıdır? Yani ’komşunun evini yakabilme talebimi, demokratikçe yerine getirebilecek miyim? Herkesin, İngiliz, ya da Fransız olması, demokratik talebim yerine getirilecek mi? Tabi frensiz bir talep, frensiz yaptırımı gerektirir! Tüm frende sistemi durdurur. Yani hem talepleşeceksiniz, hem de talepleşemeyeceksinizdir.
Koşullu öğrenme ve alışmaları olan bu kişiye ilkin dersiniz ki: ’komşunuzun evini yakabileceğinizi söyleyeceksiniz bu demokrasidir! Ama komşunun evini yakmayacaksın! Yakmamakla, yerine getiremediğim talep, nasıl demokrasi olur, bunu da anlamak, çok güçtür? Oy kullanma demokrasidir diyebileceksin. Ama sen yine de oy kullanma diyeceksin!
Toplumsal bir sağlanışın olmadığı istemlerin toplumda demokratik talep olmayacağı açıktır. Toplumların sizin kişisel kuruntunuz olan, komşunun evini yakmak gibi heva ve heveslerinizi sağlayan bir girişmesi olamaz. Kişisel talepleriniz kuruntusal olmayıp, yükümleşen taleplerinizin karşılanmasıdır.
Girişmesi olmayan bir şeyin de, talebinin söylenmesi dahi, demokratik olamaz. Anca saçma, abuk sabuk deli hezeyanıdır. Hâlbuki sosyal yaşamda, talepleriniz olmayacaktır. Olursa da talebinizin muhatabı yine sizsiniz. Bazen bir gruptur. Bazen bir cemaattir. Ama bunlar halkın tümü değildir. Oysa demokratik talep özelden genele doğru toplumun tümünedir.
Yine koşullu öğrenme ve alışmaları olan bu kişilere siz; inançlara karşı kişilerin bir irade özgürlüğü koyamadığını söylersiniz. Açıkçası inançları tartışamazsınız. İnançları, tartışarak değiştirip kiminin yerine başka bir anlayışı koyamazsınız. Siz, inançlarınızı yeğlerken, karşılaştırmalı bir şekilde siz; inançları seçerek, yeğlemeyip, çeşitli alışmalı baskılarla tutumlaşırsınız. Bu da size, sizin; sanki özgür bir seçiminizmiş gibi belirir.
Bu tür antidemokratik tutumları, koşullu öğrenen kişilere hatırlatırsınız. Karşı taraf da, bu alışmayı savunmak için bazen bir grup önderini ya da kanaat önderini dahi, koruyabilmek pahasına didinirler. Bu gibi sosyalci şartlanmalı tutumlaşmaları, yalancı şekilde ve sadakatle savunursunuz. Ve futursuzca dersiniz ki; ’bana hiçbir baskı olmadı, böyle bir şey yok ki’! Hâlbuki grubun kendisi bir baskıdır.
Buradan da, halk iradesinin ve halk oylamasının, yanıltıcı bir şekilde kullanılabilir olması vardır. Alışmacı ve sosyal etkilenmeci olan öznel tutumlaşmalarınız sizde körlük yaratır. Böylesi körlükler içindeki alışmalarla oy verilir olması, parti programlarına göre oy verilir olmasının önüne geçişte, kendisini ele verir. Siz ne bulmak istiyorsanız, halk iradesi o şekil gelişir! Bir yanıltma kolaylığı hemen kendini açık eder! Yani böyle bir demokratiklikte, bulmak istediğiniz şey, aradığınıza bağlıdır!
Burada aradığınızı şeyi erk olarak siz var edersiniz. Halkta bunu, kendi istediği gibi kabul etmiştir zaten. Yani şeyhin isteği, müridin isteği gibi tecelli etmiştir. Bunları belirlemek demek, halk her şeyi bilmez, demek değildir. Doktorun teşhis koyması sizi hasta etmez. Birileri oyunun kuralını belirlesin, halk da, bunlara uysun, demek de, değildir.
Her şeyi sistemin eğilimi belirler. Nasıl bir sistem ilişkiliğinde iseniz, eğiliminiz ve demokrasiniz de, bunların okunmasından çıkar. Siz de onu kurallarsınız. Bu kuralların uygulaması ve buna uygun talep ve davranışlarınız da, demokratik hakkınız olur. İlke budur. Değilse alabildiğine yalnızlaşan süreçler ne özgürlüktür, ne de demokrasidirler.
Başınızı siz mi örttünüz, yoksa bir telkinle mi oldu? Sorusuna verilecek cevap; kesinlikle kendi isteğimle oldu gibi bir cevap olacaktır. Hiç kimse bana cebir uygulamadı! Demek olacaktır. Bu yanıtı örtünen kesimlerde %100 yaklaşıklıkla alırsınız!
Bu tür kurnazca, istediğinizi almaya matuf sorunuza, alacağınız cevap, tam istediğiniz gibi olacaktır. Bunun nedeni de, iki bakımdan çok basittir.
Siz ne bulmak istiyorsanız, halkın iradesi o şekil gelişir. İşte bir örnek: ’Başınızı siz mi örttünüz, yoksa bir telkinle mi örttünüz?’ Türünden bir sorunun bilimsel cevabını, bu tür soru ile ortaya çıkarmak oldukça zor ve çok girişenlidir. Bu tür soruya verilecek cevap; kesinlikle kendi isteğimle öttüm, olacaktır. Ki bu aradığınız bulmak istediğiniz sanal bir cevaptır.
sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.