BAŞLANGIÇ
Sizi bilmem ama başlangıç dendiğinde benim aklıma ilk gelen AŞK oluyor. Hani o çoğumuzun balıklama atladığı, sonunun nasıl olacağını düşünmeksizin yaşanılan , karşı tarafı keşfetme arzusunu kamçılayan, onunla birlikte kendimizi de tanımamıza katkıda bulunan, tarif etmeye çalıştıkça anlamını yitirmekten kaçındığımız, yok oluşun başladığı ve bir şekilde sona eren o muhteşem duygu.
Başlasın diye can atan AŞK nasıl da bitiveriyor? Kalbimizi heyecanlandıran AŞK nasıl da canımızı acıtıyor? Aşka kapıları kapattıktan sonra bile başka bir surette nasıl da tıklatıveriyor? Bu çelişkiler yumağını çözmekte bizleri oyalıyor. Ama inanın AŞK bizlerden akıllı. Aşkı bilme ve tanıma arzusu kamçılayıp duruyor bizleri. Yaramaz bir çocuk gibi oynuyor bizimle. Kah sobeleniyor, kah yeniyor, kah ağlatıyor, kah güldürüyor. Bu oyuna katılmaktan başka bir seçenekte kalmıyor. En çok da “ Ben aşka inanmam” diyenlerle oynamayı seviyor. Neden mi? Çünkü böyle diyenlerin kalbinin derinliklerinde mutlaka ve mutlaka bir aşk acısı olduğunu biliyor.
Ben yine de AŞK ın dürüst bir tarafının olduğunu biliyorum.”Benim bir sonum var” diyenlerden o.Üzülmeyelim diye…Üzmeyelim diye…AŞKtan akıllı olmak lazım.Onun arkasında kalmamak lazım.Onu seyretmekle kalmayıp yaşamak lazım.
Bir gün biteceğini bilsek bile…….