Çocukta
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yerdeyim, nerdeyim?
Çocuktayım…
Sekiz dokuz yaşlarında, üstünde sıcak tutsun diye giydiği, toplasan bir tane tam kazak etmeyecek dört paçavra. Kirden siyaha çalmış kahverengi her tarafı lekeli bir pantolon. Ayaklarında terlik, çorap siyah, siyahın içinden fırlayan iki gri ayak parmağı. Elleri boya lekeleri içinde. Yanında bir çeto gezdiriyor. Kendisinden birkaç yaş küçük, onun farkı başındaki kocaman yüzünü, gözünü kapatan siyah fesi. Boyacı ve yamağı iş ciddiyetiyle;
—Boyim mi, boyim mi ?’ dolanıyorlar.
Yaklaşıyor boyacı;
— Boyim mi? Boyim mi abi?
—Yok istemez!
—Ağabey boyim yâv!
—Yok, şimdi değil. Yarın gel.
Çocuk boyatma niyetimin olmadığını görünce maçın sonuna gelmiş oyuncu gibi boş-boş öyle bakakaldı. Çetosu da fesinin arasından siyah gözlerini çıkarmış bir bana bir boyacıya bakıyor. Boyacı çocuk aniden;
— Ağabey üç lira versene!
Şaşırdım, duraksayıp çocuğun yüzüne döndüm. Çünkü boyim diyen bir ısrarcı çocuk görmüştüm karşımda.
—Neden ?’ dedim.
—Ya ver işte.
—Nasıl ver işte, neden üç lira?
Boyacı çocuk duraksıyor bir an. Sonra kararsız ve titrek bir sesle, güven vermeyen yalancı çoban ağzıyla;
— Eve her akşam beş lira götürmesem evdekiler mahveder beni. İki liram var aha burada. Elinin içinde tuttuğu iki lirayı göstererek. Üç lira versen tamam olacak. Hadi versene, valla borcum olsun hem. Çok iş yaptığım bir gün öderim. Söz!
—Ulan oğlum bu numaralar eskidi, biraz yaratıcı ol’.Çocuğun yalan söylediğinden emin alaycı, yemezler havalarında.
Para isterken utanmayan çocuğun yüzü aniden kırmızıya kesiyor. Bir şey içimden cız ediyor. Yoksa diyorum kendi kendime…
Sonra boyacı çocuk hiç bu olay olmamış gibi yaramaz ve arsız bir şekilde sağı solu kurcalıyor, türkü çığırıyor ve yanındaki çetosuyla boğuşmaya başlıyor. Gelip alaycı sırnaşıyor.
- Dur oğlum yeter! Ya kime diyorum! Zübeyd ! ‘ bağırınca duruluyor.
Çık dışarıya!
Çocuk tamam deyip dışarı koşuyor. Şaşırıyorum yine, normalde on ikazdan sonra yola gelirdi bu edepsiz diyorum. Zaman geçiyor akşama doğru sigara almak için büfeye uğruyorum, montumun cebinde olacaktı bozuklar diyorum. Bakıyorum yok. İçine, dışına, sağına, soluna yok ağabey! Yok işte! Bir yere verdim mi, yok, bir şey aldım mı yok, nerede o zaman bu para?
Sonra beynimde bir şimşek çakıyor, kalbimin cız ettiği yerden görünen şüphe ayyuka çıkıyor.
—Ulan oğlum az önce bir hırsız yarattın .’ diyorum kendi kendime. Haydi, hayrını gör!
Yerdeyim. Bir vicdan ayrımını yapamayacak kadar kendiliğini kaybettiğim utancın ve azabın göbeğinde.
Çocukta.
Nerdeyim?
Yerdeyim….
Ufuk Ataman
YORUMLAR
Yazı güzeldi evet.
Ama yazıyla aynı fikirde değilim.
Çalma fikri kalpte bir noktadır, kiminde ne yaşarsa yaşarsın ortaya çıkmaz, kiminde ilk tökezlemede açığa çıkar.
Hırsız olunmaz, hırsız doğulur.Versen dilenci olacak, vermesen hırsız. Ne yazık ki...
Davidoff
Gözünüzden yaşda akar ama bazen AĞLAR, bazen de SOĞAN DOĞRARSINIZ.
Burada bahsi geçen hırsızlığın, sizin bahsettiğiniz hırsızlıkla hiç ilgisi yok.Biz bu çocuklara hiç arzu ettikleri yaşamların sağlandığını gördük mü ?
Birgün bile olsa iyi bir banyoda, güzel bir şampuanla yıkanabildiler mi ?
Evlerinde kaygısız, tasasız bir kış geçirebildiler mi ?
Ekmek kavgası olmadan büyüyebildiler mi ?
Hiç bir çocuk hırsız doğmaz hanımefendi.
lacivertiğnedenlik
O qué
Öyle bir gen yok , fakat kendi için her yaşta her zamanda en iyiyi isteyen nefs var , bunu bu çocuk için değil genel olarak söylüyorum.
İnşaallah bütün çocuklara hak ettikleri güzel hayatları yaşatabiliriz.
Sevgiler ikinize :), öyle ünlem falan yapıp beni korkutamazsın lacivert :p
lacivertiğnedenlik
O qué
lacivertiğnedenlik
insanca yaşama duygusu.
norbi büyüsü )
Çocuklara, çocukluğunu yaraşatmayan, onların hayallerinin, geleceklerinin katili olan insanlara ne demeli bilmiyorum. Ama bunlardan o kadar çok var ki... Temizlemekle bitmez. Evlat hasretiyle yanan onca insanlar varken, o, onları haketmeyenlerin eline doğan çocuklara da çok yanarım. Bu hikayedeki boyacı çoçuk da suçlu değil. Onu bu hale getirenlerden hesap sormalı..
Saygılar...
Neredeyiz? Tabii ki olmamız gereken "YerdeyiZ...!"
Çünkü çocuklarımızı da, zavallı hırsızlarımızı da Allah'a isyan olmasın ama " kendi ellerimizle yaratıyoruz ".Alın size gariban bir çocuk işte, akranları keyif içinde kolejlere giderken O MASUM üç kuruş için hırsızlık yaptı ve biz ona yorum bile yazma cesareti gösteremiyoruz.
Yıllar önce bir nineden öykü dinlemiştim.
-Bak kızım şöyle geç karşıma da sana birşey anlatayım.Bilir misin herkes Hacca gitmeyi ister ama kimi manen gidemez, kimi de madden.Fakat her giden de Hacı olamaz.
-Neden nine, dedim.
-Dinle de bak.Çok zengin bir karı-koca Hacca gitmişler, bütün ibadetlerini yerine getirip sıra eve dönüş vaktine gelmiş.Aile bireylerine büyük, küçük birer hediye almak istemişler.Bulundukları yerin en güzel mağazalarını gezip, en güzel hediyelerini seçmişler.Sıra torunlarına hediye almaya gelmiş, fakat beden ölçüsü gerekmiş.Adam eline aldığı kıyafetin olacağını ısrar ederken, kadın diğerinin olacağını ısrar ediyormuş.Derken kapıda bir simitçi çocuk görünmüş, tamam işte torunumuz tam bu çocuk kadar.Giydirelim bakalım, eğer bu çocuğa olursa torunumuza da olur.
Giydirmişler...Çocuk;aynaya baktığında kendisine gülümsemiş, satıcıyla gözgöze gelmişler.
Zengin kadın sevinmiş, tamam oldu işte alalım da kirlenmesin,demiş...
paket yapılmış.
Simitçi çocuk tam dükkandan çıkmak üzereyken satıcı onu çağırmış,
-Oğlum, kıyafetini unuttun.
**
ve Ninem birşey daha demişti,
-kızım Cenab-ı Allah bir küçük paket yüzünden o yıl ne kadar Hacca giden varsa hepsinin Hacılığını da O SATICIYA VERMİŞ.
SEVGİYLE KAL heredot
lacivertiğnedenlik
büyük laf söyledin Davidoff sen bilmez misin ,al gülüm ver gülüm edebiyatı var bu yazılarda...
...
asran
En azından güne gelmek için al gülüm ver gülüm beklemez hiç bir cesur kalem. ;)
Yorumlar içinde zamana ihtiyaç var demek :)) Zamanla tüm ütopyalar gerçek olur ...