- 670 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Almanyadan gelen Alman ARDAHAN ÖYKÜLERİ 182
Sapsarı adam usulca geldi, altına istolu çekti, oturdu.
Omuzunda sarısaçları sapyığını gibi pulullanmıştı. Siyah bandla alnını dolamıştı.
Ringo Star, Beatles’ın üyesi Ringo.
Onların modası dünyayı sarmış. Batı’da Hippy dalgası esiyor. Ardahan Köprübaşına da geldi. Allaha şükür... bu eksikti. Sonunda oldu.
Eğninde Blue-Jean. Sırtında açık mavi sırt heybesi. Düzeltiyorum sırtçantası. Tişörtü bordo renkti. Bu turist gibi birşeydi ilkağız yorum yapınca buna hükmederdin. Bot ayağında kahverengili, yirmiyi aşan boğum bağcıklı. Kolunda dalgıçların saati kronometreli, dakikalı, saniyeli, alarmlı, saat değil de insan evladı sanki.
Sinurtalı Lele’nin Çayocağı; mezar daha şerefliydi. İçerde oturulmazdı. Eşikten toprak zemine kuyuya taş atarsın çuppp! diye ses çıkartırsın. Her girişte tap,tup! Sesi çıkardı. Hendeğe taş salınca çıkan ses gibiydi.
Karanlıkta tekçe ocağın ateşi alarenkti. Alakeyf aydınlıkta... Lele girer çıkardı. Milletin üstüne başına çayı dökerdi.
Lele: " Sakarlığımı mazur gör Bala!" derdi. Kocaköylü ters birine aynı özrü öne sürem deyince: Kocaköylü:
- Lele kor musun? Bardağın anasını sen s...... tabağı çayın altına versene! Az kalsın hayamı yakacaktın! diye galiz bir cevapla yanıtlamıştı.
Lele haksızdı canım. Tamahkar adamdı. Tabaksız çay servis edilir miymiş? Bugün olsa Lele ve gibilerine inanın Belediye ruhsat vermezdi.
Neler vardı daha neler? İnsan yeri gelince anlatmak istiyor.
Bu başı bantlı Sarı Alman, koca Ardahan’ı elek-felek et. Gel Lelenin çayocağında otur. Kapıda istolda kurul.
Rüzgar esiyor... toz kalkıyor. Toz havadan sortileyip aniden çay bardağına kamikaze dalıyor. Bize öyle intiba veriyordu belkide. Toz çiçeklere... manavın meyvelerine de işlemi birtamam uyguluyordu. Herkes kendi cephesinden toz’a anlam biçiyordu. Sarı Alman arkadaş hiç kıpırdanmadı ya. Sorsan? Bunlar başka adamlardır. Cevapları da başka tevür olur.
Toz’a bunlar organiktir diyer; sorudan sıvışır.
Fezo Emi’nin otelde kalmış bir Belçika’lı bilimadamı. Sabahtı, heybesini hurcunu almış giderdi. Bahçenin kapıdan çıkmıştı. Körpübaşı’na varacak sen demeli! 23 Şubat’ın kaldırımda rastlaştık. Şavşet Yazıhanasına kadar eşlik ettik. İngilizcemiz artsın diye. Turist’in Adı Alvin idi böcekbilimciymiş sen deme. İhtiyar köylüler merakla etrafını sardı.
- Altun mu arıyormuş yeğen bir sor kitabın seversin, dediler.
Alvin böcekbilimci olduğunu söyledi. Cebindeki sakızkutularına benzer saydam kutulardan birikisini çıkarttı. İhtiyarlara görsetti. Böcekleri yüzük kutuları gibi kadife zeminliydi iğneyle kurutmuş saplamıştı. Bizden söylediğini çevirmemizi istedi.
- Ardahan tabiatına has bu böcekler endemiktir. Yani sadece Ardahan’a mahsus. Bunlar dünya tarafından ilk benim vasıtamla bilenecektir. Ardahan ve benim ismim duyulmuş olacak. Bu sonsuzluk kıyısında birkaç zevkten birisidir.
İhtiyarların dediklerini çevirmemi istedi.
Nasıl çevireyim ki söylenenleri:
" Ola bu mu aradığı, bokböceği arıyormuş? Kavatbaşına hele büyüklüğüne bak yaptığına bak! Sor ev almış mı Brüksel’de? Arabası var mıymış?"
Ben yinede erkekliğe leke sürmeden, izn-i Hüde, çevirme çevirdim:
- Bay Alvin İnsanlar sizi tebrik ediyor. Ne yaman adammış diyorlar. Bilim dünyasında envanterde Ardahan böceklerine Ardahanlinus ismini vermenizi dahi istediler, dedim.
- Tabii, tabii neden olmasın, dedi Alvin Bey.
Halbuki nerde! Tövbelerin tövbesi. Herifi dögmedikleri kaldı. İhtiyarlar Alvin Efendiye sögdüler. Posoflunun deyişi:
- FERAYİZ DADA DÖGİYEN DÖGİYEN DAHA NE: KÖTÜ KÖTÜ SÖGİYEN!
Alvin’e iki işlemli çözümü uygulasalardı. Ferayiz Dadanın hışmına uğramış Posoflunun gününe kalacaktı. Allahtan tek işlem basamaklı çözümle uğurlanmıştı.
"Büyük Allah büyüktür!" Atalarımız bunu bildiklerinden söylemiştirler. Bunun garip ama tuhaf örneğini bu olayda gördüğüm için söyleyeceğim.
Gel zaman git zaman: İhtiyarların torunları; hepsi istisnasız. Gençler Ziraat Fakültesini okudular. Erzurum Üniversitesinde. Gençler çil çil lira sayarak Beyaz Saray Kitapevinden Alvin Holmeister’in Kars Erzurum ve Ardahan, Flora ve faunası isimli kitabını satınaldılar.
Büyük Allah ihtiyarlara ibret vermişti. İhtiyarların hepsi ölmüştü. Olayın şahidi bir adam vardı. Bu adam gıjıt vermeyi severdi. O gençlerin hepsinin olduğu bir okey masasında şap diye marifet-i ecdadi yüzlerine çarptı!
Alvin Efendi, ihtiyarlar, Fakülte Mezunu aydın gençler!
ETME BULMA DÜNYASI: DÜNYA!
yalçıner yılmaz
25-04-2011
gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.