- 2094 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KRALİÇE LİSA
Lisa, ailesiyle birlikte İtalya’nın güzel bir sahil kasabasında, mutluluk içinde yaşayan bir kızmış. Bir gün arkadaşlarıyla, yakınlardaki bir ormanda çiçek toplarken kendini rengarenk kelebekler sürüsünün içinde bulmuş. Kelebekler Lisa’yı ne olduğunu anlayamadan döndüre, döndüre içlerine alarak, hep beraber göklere doğru savrulup gitmişler.
Havada Lisa’yı bir süre gezdirdikten sonra kızcağızın hiç görmediği bilmediği yemyeşil bir ormanın içindeki sarayın bahçesine indirmişler.
Hayatında böyle bir yer göreceğini hiç beklemeyen güzel Lisa, şaşkınlıktan ağlamaya başlamış. Ayrıca ortada ne bir insan ne de bir canlı varmış kelebeklerden başka...Evet çevre çok güzelmiş bülbüller ötüşüyor, rengarenk kelebekler yedi renkte güllerle dans ediyorlarmış ama,Lisa çevrenin yabancısı olduğu için çok korkmuş..
Hele bahçede öyle bir havuz görmüş ki, fıskiyelerinden billur gibi mavi sular çağlıyor, etrafındaki yemyeşil yapraklı güller de devamlı renk değiştiriyorlarmış üstelik yapraklarıda zümrüttenmiş . Lisa bir süre şaşkın, şaşkın, etrafı gezinmiş. ’ Kimse varmı? ’ diye seslenmiş. Fakat hiç kimseye rastlayamamış. onun seslenmesine etrafta uçuşan, mor, kırmızı pembe hareli rengarenk kelebekler eline yüzüne konarak sevgi gösterilerinde bulunmuşlar. Bir süre sonra Lisa acıkmış. Sarayın altını üstüne getirmiş. Sonunda bodrum katındaki kileri bulabilmiş. Kurutulmuş etler, peynirler velhasıl yiyecek herşey bulmuş.
Akşama doğru Lisa’nın canı sıkılmış.İnsan sürekli güzel yiyecekler yiyerek çevreyi seyrederek yaşayamazki bir kere kendisinden başka insan yokmuş. Artık sıkılmış annesine kavuşmak, evine gitmek istiyormuş ama, nerede olduğunu bile bilmiyormuşki. O gece korku içinde, üzülerek sarayın en güzel kırmızı ipekli yataklarından birinde uyumuş. Ertesi günü erkenden uyanıp etrafı gezerken, sürekli çevresinde uçan mavi ve mor desenli bir kelebek dikkatini çekmiş. Kelebek Lisa’nın saçlarına, sonunda da burnunun ucuna konmuş. Yalnızlıktan iyice duygusallaşan Lisa’cık, onu burnunun üzerinden baş parmağına alıp, yumuşacık bir şekilde hafifçe öpmüş.
Aman Allahım oda ne, öper öpmez, kelebek ay yüzlü bir delikanlı olmasın mı. ? Yakışıklı genç Lisa’nın önünde eğilerek : Dile benden ne dilersen, güzel kız demiş. Ve sözlerine devam etmiş. Yıllar önce babam ve üvey annemle beraber yaşardık. Babam öldükten sonra, üvey annem sarayı ele geçirip, beni ve adamlarımı yok etmek için, bütün saray halkını sihirle kelebek haline getirdi.Benim eski halime dönebilmem için, masum bir genç kızın kanatlarımı öpmesi lazımdı, emret ne istersen vereyim demiş. Lisa’cık delikanlıya bir görüşte aşık olmuş ama nasıl söylesin ? Bu arada bütün saray halkı kelebeklikten kurtulup insan olduğu için, etraf cıvıl cıvıl olmuş. Lisa üzüntüyle yutkunmuş : ’ Siz artık sarayınıza halkınıza kavuştunuz. Beni de ailemin yanına gönderin ’ demiş. Kelebekler kralı yakışıklı genç, gülerek : ’ İşte onu yapamam güzel gözlü kız, ’ demiş. Lisa şaşkınlıkla : ’ Neden ? ’ demiş. Delikanlı sevinçle ellerini tutarak, insan hiç hayallerinin kraliçesini bulunca onu bırakır mı diye cevap vermiş. Lisa mutluluktan konuşamadığı için ağlamaya başlamış.
İki genç o kadar mutlu olmuşlar ki, halk aylarca onların düğününü yapmış eğlenmiş.Gün gelmiş şirinmi şirin minik bir kızları olmuş . Yıllarca kralın ve kraliçe Lisa’ nın mutlu evliliklerini anlata anlata masal yapmışlar. Beni de sizin için masalcı...
RabiaBelgin
Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcisine aittir