- 555 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NOT DEFTERİM ' DEN
Hazel’in günlüğü - 6
…silik bir aynanın karşısındaymış gibi duruyordu düşünce denizi öyle karmaşık ki kah şaşırıyor kah hüzünleniyor kimsenin bilmediği o ağlamaklı duygular yine gelip gelip boğazına düğümleniyordu kimseye benzemek istemeyen israrı yüzünden mi başına geliyor yaşadıkları yoksa kendi kendine ürettiği yersiz kuruntular mı ( tabi ki çoğu gereksiz ayrıntı hak etmediği düşünceler ) Kadıköy yine çok kalabalık ve bu kez sahile yakın denizi karşısına alan bir noktada temiz havayı denizin kokusunu derin derin içine çekmek istedi yağmurlu yağmursuz arası gri gök altında istanbul’da olmak nasıl bir avantaj hangi farklı özelliği ile mutlu olabiliyordu insanlar bunu düşündü oysa hırçın dalgaları ve dalgaların yaşatacağı korkulara benzeyen rastlaştığı binlerce yüz vardı insanlarda ve büyük bir kentin insanını her gün şaşırtan kabusları insana rahat nefes aldırtmıyordu şehrin zengin insanlarını düşündü kim bilir ya bir kedi alıp tüm sevgilerini acı ve sevinçlerini onunla paylaşıyor veya bir köpek ya da farklı yelpazelerde açılan derneklere üye olarak oyun-eğlence-proğram türü aktivitelerle günlerini gün ettiklerini düşünüyordu ki az önce zengin bir arabadan indiği belli hatta özel şöförü olduğuna iddiaya gireceği orta yaş üstü bir kadının kucağında minik kıvırcık tüylü bir köpek seviyor olduğu halde gezintiye çıktığını bu hali ile gayet rahat mutlu kendinden emin biraz kibirli bazen kucağından yere indirdiği köpekciğini uzun zarif yuları ile ağır ağır sahilde yürüttüğüne hayretle bakmaya başladı sadece kendisinin dikkatini çekmiyordu insanlardan bazılarının da dönüp dönüp bakıyor olmaları birbirlerine fısıldaşmaları yorumlar yapıyor olması bunu gösteriyordu aslında içinde yaşadığı şehre ve topluma daha fazla vakit ayırsa bir çok insan hikayelerine davranış biçimlerine sosyo ekonomik ve sosyo kültürel ve ahlak fotoğraflarını görmek mümkün olacağını düşünmeden edemedi ..dikkatini insanlardan kanatları beyaz kuşlara çevirdi hazel daha ne kadar burada vakit geçireceğini bilemedi kağıt helvası bitmişti ama yeterli değildi uzun zaman neden yemediğine şaştı iki tane daha alarak martılarla ilgilenmeye devem etti birbirleriyle iletişim çığlıkları kendilerine mahsus sesleri insan seslerine karışırken hiç usanmadan dönüp durdukları göğü papatya bahçelerine çevirdiklerini düşündü hayat devam ediyor ve müthiş bir dinamizm bir enerji akışı vardı martıların iskeleden kalkan vapurların peşini bırakmayan sabırlı dirençli uçuşları suya dalışları dalgalarla baş edişleri seyirlik bir film gibiydi onların dünyasında olmak istedi ..gökyüzüne kuşlara insanlara denize istanbul’a bakmak iyi gelmişti dinlenmiş başının ağırlığı olan duygu düşünce kargaşasını boşaltmıştı yerinden kalktı otobüs durağına yöneldi şehrin yaşlı adamlarını düşündü önünde bastonuyla ağır ağır giden yaşlı insanın geçirdiği onca yıllarının rengini merak etti gençlik ve sonrası yıllarını sorumsuzca mı yoksa akıllıca mı geçirdiğini bilmek isterdi “..hastalık gelmeden sıhhatin , yaşlılıktan önce gençliğin , fakir düşmeden önce zenginliğin , iş-güçten önce boş vaktin kıymetini bilmek..” peygamber sözünü zihninden geçirdi kolay değildi kent hayatı evinde köyünde bağ-bahçesinde çoluk çocuk torun akraba yakınları ile mutlu dolu dolu geçirmek daha iyi değil miydi içi acıdı ama hayat devam ediyor ve hiç durmadan doğruyu hakikati çalışmayı üretmeyi güzel ahlak sahibi olmayı hatırlatıyordu kalkmak üzere olan otobüse yetiştiğine sevindi …
Mustafa kaya
Çengelköy/22.04.2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.