GİDEMEM
GİDEMEM
Yasaklı bir dünyaya yazmanın kaygısı bu.Dünyanın ve insanın uçsuz yoksunluğunu kucaklayan bir yazma arzusu .Yazının yalnızlığına giden bir kadın.
Aylardan Aralık .Kışa inat bahar gibi güneşli bir gün.Bu deniz şehrinde yolumu bekleyenin yanında olmalıyken bu kurak,sevimsiz,sislerin içinde güneşle avunmaya çalışıyorum.
İçsel bir yoğunlaşmayla hep kendime yol alıyorum.Her yol bana çıkıyor umarsızca.Hele bedeninde doğmamış bir çocuğu ağırlıyorsan nereye gidebilirsin ki?Zaman sonsuzluğuyla,dünya o hiç olmayacağını bildiğim sevgisiyle örtse üstümü,saklanıp kalsam orada ummasam beklemesem hiç bir şeyi.
Şimdi sadece hışırdayan kağıt ve yazarken kalemimin çıkardığı ses var kulağıma gelen.Farklı bir hayata hazırım.Alışılagelmişin,kalıpların ,sınırların dışında ,ötesinde bir hayata.Ön yargıyla bakan gözlere aldırmamalıyım.O zaman yenilgi kaçınılmaz olur.Güçlü ve kararlı olmalıyım.
Karanlık bir kuyuya dönüşüyor gece.Havasız bir mağara sanki odam.Canım ne kadar acısa az,kan içinde kalsam acıdan kıvransam ama unutsam bütün o yılları geçen zamanı.Biriken tüm anıları silsem.Tutunacak bir dünyam yok artık.Rengarenk gökyüzünü süsleyen çocukların uçurtmalarında bize yer yok.Gökyüzü de sarmıyor beni artık tanrım.Yok edilmişlik bu olmalı.Azaldığımı hissediyorum.
Seni dışlayan ,seni bir çırpıda silen ,seninle konuşmayan dünyayla konuşmaya devam et sen.Hücreleri bozulmuş,aykırı bir türsün sen.Koca dünyanın bünyesine sığdıramadığı amansız bir ur.
Dışarda kararmış bir hava ,soğuk ,donuk.Sadece yazmak yetmeli diye düşünüyorum ama nereye kadar.Yaşamak istediklerimi yazarken bunca sitem neden dökülüyor kalemimden anlayamıyorum.Hayatım ,yazarken direncini kaybediyor kelimelerin oyunuyla.
Kaç öykü bitiriliyorken şimdi,şu anda ben içimdeki küçük gel-git’lerle bir ıssızlığı büyütüyorum sadece.Yalan dolanla ,ihanetle,samimiyetsizlikle kuşatılmış bir ıssızlık.O akşam giderken anlattığı hikaye bir başkasının gibiydi sanki.Araya koyduğu mesafenin o farkında mıydı bilmem ama hissetmiştim dönüşsüz gidileceğini.Elimdeki meyve bıçağının delip geçtiğini damlayan kanla farkedebilmiştim.Canım yanmıyordu.Dikişler atılırken elime,buz gibiydi tenimde oda da.Bir karar vermiştim o anda.Bilmeyecekti, söylemeyecektim.
Varlığından yeni haberdar olduğum bebekten hiç bir zaman haberi olmayacaktı.Çünkü gitmeye karar vermişti ve birlikte bir hayatımız olmayacağını ikimizde anlamıştık.Son görüşmemizdi.Bitmişti.
Yine bir ıssızlık işte tüm solukluğu renksizliğiyle.Öykülerine istediği sonları veren o yazarın duygularını hissetmeye çalışıyorum onun kaldığı bu minicik odada gezinirken.Bir çok hikayesiyle girdi hayatıma,dünyanın gerçekliğini onlarda gördüm pek çok defa.Baktığın şey olmayı da.Gelmesine alıştığım bir telefon sesi gibi bekliyorum sabahı.Sabahı neden bekliyorum.Gitmek için.Vazgeçiyorum sonra.Sonra yine gitmeye karar veriyorum.Bu ikilem ne kadar sürer.
Geçmişi elinden ustaca alınmış insanların zayıflığını yaşıyorum.Ne zavallıca.
Günlerdir düşünüyordu oysa ."Konuşmamız lazım,gelmelisin,bekliyorum her zaman ki yerde" diyen o mesajdan sonra.Soğuk ve mesafeli bir cümle.
Oraya gidemem.Sözünün arkasında durmayanların olduğu yere nasıl gidilir?
Korkup gidenlerin arkasından gidilir mi?
Gidemem.
Bunu bir bakkal defterinin sarı sayfalarına ucu kör bir kalemle yazarken ,yüreğime de yazdım kazır gibi.
Gidemem.
Bu gerçeğe daha çabuk alışırım gitmezsem,inanırım ve kim bilir belki doğmasını beklediğim bebeğime bu gerçeği bütün ayrıntısıyla anlatma cesaretim olur birgün.
Gidemem,gitmeyeceğim....
F.YALÇIN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.