- 3619 Okunma
- 37 Yorum
- 0 Beğeni
DOSTLUK BU MU?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Genç adamın biri,
Dermiş babasına her gün;
’Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi’
Baba, itiraz eder,
Olmaz öyle çok dost, hakikisi
Belki bir, belki iki,
Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki...
Devam eder durur konuşma...
Aralarında başlar bir tartışma,
Karar verirler bir sınava,
Dostun hakikisini anlamaya...
Bir akşam bir koyun keserler
Ve koyarlar çuvala,
Baba der ki oğluna,
’Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna’
Çuvaldan kanlar damlamakta,
Sanki öldürmüşler de bir adamı,
Koymuşlar çuvala,
Dıştan böyle sanılmakta,
Delikanlı sırtlar çuvalı,
Gider en iyi bildiği dostuna, çalar kapıyı,
O dost, bakar ki bir çuval, hem de kanlı,
Kapar hızla kapıyı delikanlının suratına,
Almaz içeri arkadaşını,
Böylece tek tek dolaşır delikanlı,
Kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını,
Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır,
Evlat geriye döner,
Ama içten yıkılır...
Babasına dönerek; ’haklıymışsın baba’ der,
Dost yokmuş şu dünyada ne sana, ne de bana,
Baba ’hayır Evlat’ der, ’benim bir dostum var bildiğim,
Hadi, çuvalı al da bir kere de git ona’,
Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar,
Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar...
Gider, baba dostuna,
Kabul görür, sevinir,
O dost, delikanlıyı alır hemen içeri,
Geçerler arka bahçeye,
Bir çukur kazarlar birlikte,
Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye,
Üzerine de serpiştirirler toprak,
Belli olmasın diye dikerler sarımsak...
Genç adam gelir babasına;
’Baba, işte dost buymuş’ diye konuşunca,
Babası; ’daha erken, o belli olmaz daha,
Sen yarın git Ona, çıkart bir kavga,
Atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona,
İşte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi,
Sonra gel olanları anlat bana...’
Genç adam, aynen yapar babasının dediğini,
Maksadı anlamaktır dostun hakikisini,
Babasının dostuna istemeden basar iki tokadı,
Der ki tokadı yiyen DOST;
’Git de söyle babana,
Biz satmayız sarımsak tarlasını
Böyle iki tokada’
—alıntı—
Şimdiye kadar sayfamda hiç alıntı yazı asmamıştım. Şimdi niye diye sorarsanız eğer; belki öyle icap etti, belki bu yazıyı çok sevdim, birçok ders çıkardım ve başka ders çıkarmak isteyenler olabileceğini düşündüğüm için yazdım. Bu yazıyı internetle tanıştığım yıllarda bir dostum bana mail olarak yollamıştı. Ben dostluğa önem veririm. Sürekli dostum çok diye kendi kendime kasım, kasım kasıldığım da oluyor çok zaman ama kimin gerçek dost, kimin geçici dost olduğu işte bu yazıda olduğu gibi iki tokat atınca meydana çıkıyor.
Gün olur insanın en sevdiği, canım, cananım, sevdiğim dedikleri, sıkı sıkıya kucak açtığı evlatları bile bir bakmışsın terk etmiş gitmiştir. İşte o zaman insanın yanında kalan tek kişi omzunu dayayıp ağlayabileceği gerçek bir dosttur. Bu kişi bazen bir bay, bazen de bayan olabilir. Bana göre, dostluğun cinsiyeti yoktur. Yeter ki yüreği sevgiyle dolu olsun. Yukarıdaki yazı örneğinde olduğu gibi dostunu iki tokada satmasın. Bu tokat bildiğimiz şamar değildir tabii ki, dostun istemeden yaptığı hata ve ya kusur olabilir. Onu istemeden incitip kırmış olabilir. Eğer hatasını anlayıp özür diliyorsa, dostunu istemeden incitip üzdüyse bence affedilmeli. Yoksa sarımsak tarlasını iki tokada satıp dostluğu bitiren bir kişinin gerçek dostluğundan şüphe edilmez mi?
Her zaman dostumun çokluğundan bahsedince, rahmetli anneciğim; “İnsanın öyle kolay kolay çok dostu olmaz evladım” derdi. Ben ısrarla; “benim var ama” dediğimde, “Sen onları dost sanıyorsun… Çünkü ağladıklarında ağlıyorsun, güldüklerinde gülüyorsun, anlattıklarında dinliyorsun, sırlarını saklıyorsun ve bütün bunları yaptığın içinde çevrende toplananları dost zannediyorsun.” Derdi.
Aklım oldukça karışıyordu ve anneme, “peki, gerçek dostu nasıl seçmeliyim?” diye sorduğumda, yüzüne ciddi bir ifade takınır, derin bir nefes alır; “bak evladım; insanoğlu durgun su gibidir. İlk baktığında pırıl pırıldır. Berraklığı gözünü kamaştırır… Kendine hayran bıraktırır… Ah ne mükemmel insan der ve hemen kendine dost edinmeye çalışırsın. Oysa olay öyle basit değildir; suyun ne kadar temiz olduğunu anlamak için eline bir sopa al, suya bütün gücünle bir kez vur su dalgalanır. İkinci kez vurduğunda çamurlar suyun yüzüne çıkmaya başlar. Üçüncü kez vurduğunda artık o berrak sudan eser kalmamış, çamur deryasına dönmüştür az önceki berrak su göledi. İşte böyledir evladım; dostuna bir taş atmadan gerçek dostunu asla seçemezsin. Seçtiğini sanıp kendini kandırırsın.”
Annemin bu sözleri kulağımda küpedir her zaman; ama hiçbir dostuma bilerek ve isteyerek taş atıp onları sınamaya kalkmadım. Belki yeterince cesur değildim, belki dostlarıma kıyamadım, belki çekip gitmelerinden korktum (!) Evet evet… Dürüst davranmak gerekirse, çekip gitmelerinden korktum. Belki sahteydi, belki gerçekti ama bir iki dostum vardı, bana yetiyordu.
Ben hiç kimseye gerçek sırlarımı vermedim ama onlarca sırrı alıp heybeme doldurdum. Asla o heybeyi boşaltmayı düşünmedim. O heybe benimle birlikte mezara kadar gidecek. Ne kadar ağır olursa olsun… Peki, sen kimseye güvenmiyor musun da sırlarını vermedin, senin rahatlamaya, konuşmaya ihtiyacın yok mu diyenleriniz olacaktır mutlaka. Elbette var ama ben dostlarımı sınayıp gerçekliğini ölçmediğim için sırlarımı vermeye de yanaşmadım. Onları da sırtımda taşımaktayım; tıpkı dostlarımınki gibi…
Bir gün bir taş attım. Amacım; kuş vurmaktı. Taşın nereye gittiğine hiç bakmadım. Sonrasında baktım ki bir dostum dalgalanıyor. Alışkın değildim dostlarımın dalgalanmasına. Merak ettim, “ne oldu, ne var, neden dalgalısın?” dedim. Aldığım cevap beni çok şaşırttı… Meğer kuş vurmak için attığım taş dostumun başına düşmüş, onun için dalgalanıyormuş. Hemen açıklama yaptım, “ben o taşla kuş vuracaktım, ya hedefi tutturamadım, ya da gücüm yetmedi ki taş senin gölede düşmüş” dedim. Binlerce kez özür diledim. “Ben sana hiç kıyabilir miyim, bu mümkün mü” dedim ama dostum hâlâ dalgalanıyor. Ne dediysem dostumu ikna edemedim.
Oysa ben annemi dinleyip o taşı bilerek atmamış ve dostumu teste tabi tutmamıştım. Olay kendiliğinden gelişip taş hedefine ulaşamadan dostumun gölüne düşmüştü. Şimdilik dalgalanıyor… “Çamuru çıktı mı?” diye sorarsanız; henüz çıkmadı. Ben ikinci taşı atmadım ki, dostumun sakinleşmesini bekliyorum. Tabii dostum ise…
20.04.2011/ Emine UYSAL
YORUMLAR
Değerli Emine Hanım
Yazınızın başında verdiğiniz “misal-şiir”, vermek istediğiniz mesaj adına biraz uç bir örnek olsa da, belli; bahsettiğiniz mevzu ile canınız bayağı yanmış belli. Geçmiş olsun.
Lakin sanal ortamı ayrı reel ortamı ayrı değerlendirmek gerekir sanırım. Bir dostum söylemişti; “sanal ortamda yazıların rengi yok, jesti, mimikleri, kokusu yok!” diye. Bence çok doğru bir tespit. Doğru değil mi?
Sanal ortamda hepsi de yüzünüz dönükken gerçekleşen “sırtından hançerleme, başından kaynar su dökme, ayağına çelme takma, böğrüne tekme, boşluğuna dirsek” gibi faullü birçok hareket, gerçek ortamda arkanızdan kulis yapılmasından daha ağır gelmez insana. Velev ki sanal ortamda yapılanlar arkanızdan olsun. (Ha burada sanaldan gerçeğe dönüşen dostlukları konu dışında tuttuğumu belirteyim.)
Bu gibi durumlar için genellikle Sezar ve Brütüs’e atıf yapılarak “Sende mi?” şeklinde bir soru-sitem karışımı standart bir kelime kullanılır. Devamında kullanılan kelimenin içeriği, şiddeti, ağırlığı, ebatları kişiden kişiye değişir.
Her ne kadar hükmi irade, âdemoğlunun sahteliği ve samimiliğini test hususunda anlayana rölyef baskı, emniyet teli, mikro yazı, kılcal çizgiler, optik emniyet, fosforlu seri numaraları, filigran resim, elyaf kâğıt gibi bir sürü ipucu vermişse de; benim de naçizane bir iki tespitim vardır bu konu ile ilgili tecrübe ile sabit:
Önce mevki-makam ver, sonra da para iste. Belli olur, belli olur. Olur, olur !
Tebrikler, saygılar, selamlar
Oysa ben annemi dinleyip o taşı bilerek atmamış ve dostumu teste tabi tutmamıştım. Olay kendiliğinden gelişip taş hedefine ulaşamadan dostumun gölüne düşmüştü. Şimdilik dalgalanıyor… “Çamuru çıktı mı?” diye sorarsanız; henüz çıkmadı. Ben ikinci taşı atmadım ki, dostumun sakinleşmesini bekliyorum. Tabii dostum ise…
Gerçek dostluk üzerine yazdıklarınızı beğeniyle okudum.Çok güzel mesajlar veriyordu.
Paylaşım için teşekkürler.
Gerçek dostu bu zamanda ara ki bulsın.Kaleminiz daim olsun emine hanım.Selam sevgiler.
Gerçek dost samimidir; içiyle dışı birdir, kalbinde ne hissediyorsa dilindeki de aynıdır. Dürüst, açık ve nettir; düşüncelerini hiç saklamadan, kendisini olduğundan farklı göstermeye çalışmadan gerçek karakterini açıkça ortaya koyar. 10 kez de vursanız ne bulanır ne çamur ortaya çıkar. Gerçek dost, arkadaşının dünyada da ahirette de mutlu olmasını hedefler. Gerektiğinde dürüst ve açık konuşup, varsa ona imani yönden hata ve eksiklerini hatırlatır, öğütle uyarır. Yapayalnız, yardımsız ve dostsuz kalmaktan, yanlış dost edinmekten ve ahirette "Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim." (Furkan Suresi, 28) demekten Allah esirgesin… Teşekkürler...
Sevgili Emine,
Ben bu güzel siteye yeni katılmış bir kişiyim. O yüzden henüz ne çok yazı, öykü okuyabildim ne de şiirlere göz atabildim. Ama her gün belirli bir zamanı ayırıp bunu yapmaya çalışıyorum. Yazınız günün yazısı olduğu için ve başlığı dikkatimi çektiği için okudum. "DOST" ağır olduğu kadar, sımsıcak bir kelimedir. Bir çok şeyden kendimizi mahrum ederek yaşayabiliriz, ama dostsuz yaşanmaz.
İyi de günümüzde "DOST" dendiğinde bir elin kaç parmağı kadar vardır hayatınızda? Eğer 5 parmağınızda, 5 dost oturuyorsa, şanslı insanlardan birisinizdir. Bundan fazlası zaten "DOST" değildir ve gerekli de değildir zaten. Arkadaşlarımızı çoğu zaman başkalarının seçimiyle buluruz.
İş yerimizde mesela. Orada çalıştığımız için onlarla arkadaş oluruz veya mecburiyetinde kalırız. Ancak, kaç tanesi günlük yaşamımıza dahil olabilir? Çünkü çoğu herkesi kendine rakip görür. Aynı kulvarda olsa da, olmasa da.. Yada okul arkadaşlarımız.. Aynı okulu, sınıfı, sırayı paylaşırsınız, arkadaş sanırsınız. Ama ya başarınızı, ya fiziksel görünümünüzü, ya da aile yapınızı kıskanarak, her fırsatta size çelme atmaya çalışır.
Ama çocukken birlikte büyüdüğünüz mahalle arkadaşlarınız, Yada ülkenin dört bir köşesinden gelip aynı çatı altında toplaşmış, sıla hasreti, aile, sevgili, evlat hasreti çeken askerlerin arkadaşlıkları öyle mi ya? Onların varlığı "DOST" ilişkisini geçer, bir kardeş gibi olur insana ve eski ama eskimeyen "DOST"lar olarak yazılırlar hayat hanenize. Kıymetlidirler her daim, yıllanmış şaraplar gibi.
Son olarak, bir dost daha vardır ki insana eşi benzeri olmayan, oda o “ANA”dır. Koşulsuz, şartsız sever sizi. Hiç bir kusurunuz, eksiğiniz onun sevgisini azaltmaz. Başarılarınız, fiziki görünümüz onu kıskandırmaz göğsünü kabarttır daima. Annenizin verdiği örnek çok güzeldi ve çok sevdim.
Benim annemde ne der biliyor musunuz? "Bir çok insan bir Nilüfer Çiçeği gibidir, görüntüsü yanıltır. Suyun üzerindeki saflığı temsil eden beyaz rengiyle, görüntüsü ne kadar harikada olsa, tutup çektiğinizde, altı karmakarışık ve saçlıdır" Gerçek "DOST"larımızın kıymetini bilmek ve onlarsız kalmamak dileklerimle.
Sevgiler.
Cok güzeldi ssevgili Emine
Yazida denildigi gibi ben de hep öyle derim dost bir iki kisiyi gecemez.
Insan olarak elbette ki insan iliskilerimiz var arkadas cevremiz var saygiyi korudugumuz.
Birseyler paylassak da bu mesafelidir.
Demissin dost edinmeye calisiriz hayranlik duydugumuz birini.
Dost edinmeye ben kendim örnegin hic calismadim birini bu yine özel bir gönülbagidir benim gözümde.
Bu his her insana karsi hissedilemez.Kalp kalbe karsi derler dedikleri gibi.
Askta da bu böyledir dostlukta da.
Ve en önemli sey dostlukta evet paylasilan seylerin yürege gömülmesi.
Güven vermeyene güven de duyulamaz sonucta.
Hep güzel insanlar ciksin karsina dilerim.
Yüregine saglik ve tebrikler
Sonsuz sevgimle
hicbitmez tarafından 4/22/2011 12:19:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
ANA BABAYI KADER TAYİN EDER, DOSTLAR İSE SEÇİLİR
DERTLERİNİ DÖKECEK DOSTLARI OLMAYANLAR, KENDİ YÜREKLERİNİ KEMİRİRLER
DOST, RAHATLIK VEREN BİR MERHEMDİR
......
VE HERKESE İYİ DOSTLUKLAR.... GÜNE GELEN YAZIYI VE YAZARININİ YÜREKTEN TEBRİK EDİYORUM..
SEVGİYLE KAL...
canandemirel tarafından 4/22/2011 10:27:24 AM zamanında düzenlenmiştir.
Oooofff yine enfes, mükemmel yüreğinden inci taneleri dizmiş benim can kardeşimden... Her konuda ustasın ustam, kaleminden öpüyorum can kardeşimin...
Yahu sen bu yazıyı ne zaman astın, ben bi gözlükçüye mi gitsem acep? :)))
Kız sen iyi bir yazarsın... Sitede yüreğimde sakladığım sayılı yazarlarımdan bitanesisin, biliyon de mi? :)))
Tebriklerimi 9 yıldızlı kırmız kurdelemle sunuyorum yazarım.... iyi ki varsın...
Uzaklardaki gariban kankandan selamlar ve saygılar karanfillere sarılarak jet hızla bisikletimle yola çıkardım :)))
direnis tarafından 4/22/2011 12:27:34 AM zamanında düzenlenmiştir.
Aristoteles demiş ki;''Dostlarım dünyada dost diye bir şey yoktur.'' Evet bu sözü Üniversitede Türkçe Öğretmenimiz söylemiş ve bizler o zaman kültürel anlayışımıza uymadığını ifade etmiştik. Hatırlayın, Alman usulü diye bir kavram vardı o zamanlar ve yabancılar bir bardak çayı bile ikram etmezlermiş bir birlerine.Halbuki biz de durum hiç öyle değildi...Hocamız aradan yıllar geçtikçe anlayacaksınız ne demek istediğimi demişti ve sizden istediğim şey her sırrınızı vermeyin dostum diye bildiklerinize. Çok güvenirseniz eğer yanıldığınızda çok üzülür ve kızarsınız kendinize...
Her şeyden önce dostluk üzerine kaleme aldığınız bu yazınızda hocamızın söyledikleri çınladı kulaklarımda. Çok dikkat çekiciydi ifadeleriniz ve umarım her şey yine istediğiniz gibi olur. Hepimizin dersler alacağı bir yazıydı.Hayat dostlarla güzel derim hep...
Yazınızı en kalbi duygularla kutluyorum Emine hanım.Gönül dolusu selam ve saygılarımı sunuyorum...
Değerli arkadaşlarım; sayfamda öyle güzel paylaşımlar yaptınız ki, inanın şu an ağlıyorum ve hepinize tek tek cevap yazamadığım için kusuruma bakmayın. Dilerim dostluk kazanır.
Dilerim dostumun ayağına diken batacağına benim ayağıma çivi batar. Ben bu yazıyı dostluk adına yazdım, başka bir amacım ve gayem yoktur.
Dostumu gerçekten çok seviyorum, o benim için çok önemli ve değerli buradan bir kez daha söylüyorum. Umarım beni duymuştur.
Hepinize çok teşekkür eder, sevgi ve hürmetlerimi sunarım.
sevgili Emine Ablacığım
yazı anlamlı ve kıymetli bir paylaşım. dostluk üzerine çok şey yazılabilir elbet. ama ben okuynca Mustafa İslamoğlu hocamın kaleme aldığı bir yazıyı hatırladım...izninizle yorum olarak onuda düşmek istiyorum ve bu bir ilk tabi.....saygılarımı sunuyor Rabbime emanet ediyorum...
Dostum, güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak; fakat, arkana bakma.. Kimin geldiği önemli değil, kimin
gelmediği de… Unutma, yolcu değişir, yol değişir, ama menzil değişmez.
Yolcuya bakıp, yolu tanıma.Yola bak, yolcuyu tanı, yolcu hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver. Vahim olan,
yolun yolcusuz olması değil; Asıl vahim olan yolcunun yolsuz olmasıdır; Yolsuz, hedefsiz, amaçsız, şaşkın, hercai ve
seyyal…
"En doğru yol : en dikensiz yoldur" diyenler seni aldatıyorlar. Onlar, karanlık evlerinde kaybettiklerini sokak
lambasının altında arayan şaşkınlardır. Aldırma…
Ayağına batan dikenler, aradığın gülün habercisidir. Dikenine katlanmaktan sözedenler, aşıkmış gibi davrananlardır.
Gerçek aşık olanlarsa, dikenini de severler.
Dostum, yollar yürümek içindir. Fakat, şu gerçeği de hiç unutma : Yürümekle varılmaz, lakin varanlar yürüyenlerdir.
Yol boyunca; Yola çıkıp da yürümeyenleri, yola oturup, gelen-geçenin ayağına çelme takanları, yolda metafizik
uyuşturucularla keyif çatanları, tel örgülerle çevirdiği yolu, kendisine zindan edip volta atanları, maratona 100 metre
koşucusu gibi hızlı girip, 50. metrede yola yatanları, yürüşün uzun ve yolun zahmetli olduğunu görünce, yolculuk üzerine
zar atanları , yürümeyi bırakıp, yol-yolcu ve menzil üzerine kalem oynatanları, ayağına batan tek bir dikenin faturasını
çıkarıp, ömür boyu tafra satanları, beyaz atlı kurtarıcıyı gözlemek için ufka bakıp bakıp dağıtanları, yanlış kılavuzlara
kızıp yolu satanları göreceksin.
Aldırma, yürü. Göğsüne yüreğinden başka muska takma. Vahiy haritan, Nebi kılavuzun, akıl pusulan, iman sermayen,
amel azığın, sevgi yakıtın, ahlak karakterin, edep aksesuarın , merhamet sıfatın, şeref ve izzet adın olsun. Doğru yol :
insanların çoğunun gittiği yol değil, düşünen öz akıl sahiplerinin yoludur.
Yolda vereceğin her molayı özeleştiri durağında vermelisin. Unutma, tevbe özeleştiridir. Kendisini hesaba çaken,
başkalarınca hesaba çekilmekten kurtulur.
Her molada yolda olup olmadığını, yürümen gereken menzil istikametinde yürüyüp yürümediğini kontrol etmen, pişman
olmaman için elzemdir. Yön tayini sık sık gerekli olabilir. Haritayı saklayabile-ceğin en güvenilir yerin yüreğindir. Bir
şey daha : Pusulayı sahte manyetik alanlardan, paraziter nesnelerden uzak tut; İbreyi saptırırlar da haberin olmayabilir.
Yol emniyetin için gerekli olan şartların başında bilinç gelir. Bilincini tahrif edecek her türlü uyuşturucudan uzak
durmalısın. Hobilerinin, fobilerinin, korkularının bilincin üzrindeki saptırıcı etkisini iyi hesap etmelisin. O'ndan
başkasından korkarsan , korktuğunun başına musallat edileceğini kesinlikle bilmelisin.
Yolda düşeceğin en büyük tuzak, yersiz korkularının tuzağıdır; Yani, kendi benliğinin sana kazdığı tuzak.
Hayırlı yolculuklar dostum.
Mehtap S.Hümeyragül DALLI tarafından 4/22/2011 12:29:27 AM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Mehtap Yıldız
bende Rabbime sayısız teşekkür edeceğim
hem verdiği ilim ve bilgiye
ve hemde senin ve senin gibi samimi olarak yüreğini bana çeviren siber ve gerçek dünyadaki her dostuma..
cuman mübarek olsun engin dost(d)aşım....sevgimlesin....uyumaya gidiyorum ve duada unutma kardeşini....
SU, kendine SIRDAŞ arıyordu. Önce BULUTA verdi sırrını.
Ağır geldi sır buluta. Sağanak sağanak döktü suyun tüm sırlarını.
Sonra GÖLE gitti su. Ona anlattı derdini. Bu arada bulut suyun sırrını yağmur yapıp, dolu yapıp, kar yapıp savurduğu için, zaman zaman taşıyordu göl ve çıkıyordu suyun sırrı iyice açığa.
Sonra NEHRE verdi su sırrını. Nehir de aldı suyun sırrını çekti gitti.
DEREYE verdi. Dere biraz daha yavaş olsa da nehirden, o da götürdü suyun sırrını bir başka bilinmeze...
ÇAĞLAYANLAR, ŞELALELER, AKARSULAR... Hepsi kayboluyordu bir anda.
Sonra bir gün su takip etti dereyi. Dere okyanusa kavuşunca farketti su: bütün sırlarının akarsularla, çağlayanlarla, ırmaklarla... OKYANUSA taşındığını.
Karar verdi su. Sırrını okyanusa verecekti. Öyle de yaptı zaten.
Tüm sırlarını okyanusa verdi. Artık suyun sırrını okyanustan başkası bilmiyordu. Ne taştı okyanus, ne bir başkasına taşıdı suyun sırrını, ne de kurudu....
Geçenlerde karşılaştık suyla. Bir bardaktaydı. Suskundu.
Çok uğraştım konuşturamadım.
Ben tam giderken ''Dur !'' dedi su. Durdum!
''Okyanus yürekli dostlar bulmadan sakın konuşma!
Taşıyamazlar, kaldıramazlar senin yükünü, canını yakarlar, utandırırlar....'' dedi.
Çevrenizde hep "okyanus yürekli" dostlarınızın olması dileğiyle ...
ALNT..
bencede günün yazısı. kalemin daim olsun...
koca yürek sevgiyle kal.
Der alınacak öğütler ve anlamlı dolu bir yazıydı dostluk adına her zaman ki değerli kalem ve dolu yürekten düşenler... Affınıza sığınarak canım .
Dostluk adına okuduğum bir alıntı yazıyı da yorumuma eklemek istedim saygı ve sevgiler canım..
Dost Dostluk nedir ,dost nedir,dostluk ne demektir, dostun anlamı nedir, dostumuzu nasıl seçeriz,dostluk üzerine, gerçek dostluk nedir? Tanımı tarifi varmıdır? Yoksa kişilere göre değişirmi?
Sevdiklerimiz vardır, bizi sevenler. Belki günlerimiz hiç boş geçmez arayanlar, soranlar, kendilerini yanımızda hissetmemizi sağlayanlar, arkadaş görünenler, birlikte yaptıklarımızdan keyif alıp sonrasında belki bir kaç gün geçince sizi unutanlar.
Benim bildiğim dost can olandır. Can bilendir. Sevincimi paylaştığımda onu çoğaltan,sıkıntılarımı anlattığımda onların ağırlığını benimle birlikte yüklenendir dost. Ağlamak istediğimde yaslandığım omuz, eliyle gözyaşımı silendir.
Gözlerinin içine sımsıcak bakıp aldırma bunlar hayatın cilvesi diyerek duyduğu acıyı kendi içine atıp seni avutma telaşına düşendir dost. Tüm zamanının dolu olmasına rağmen seninle bir bardak çaya zaman ayıran bundan zevk alandır. Belki defalarca anlatmışsındır aynı fıkrayı yada hikayeyi, yine de seni kırmayıp dinleyen seninle gülendir dost. Seni kırmayan ancak yeri geldiğinde seni incitmeden gerçekleri ortaya koyup senin canının yanmasına engel olmaya çalışandır. Çıkarsızdır, yanında olmaktan menfaat sağlamayı düşünmez. Karşılıksızdır, ne verdiklerinin hesabını tutar ne de bir gün bunları yaptım diyerek yüzüne vurmayandır.
Günler konuşmadan görüşmeden geçsede, uzaklığını hissetmediğin yanında bulacağına inandığındır dost.
Dostluk yeri geldiğinde gül uğruna dikeni tutmaktır.
ALINTIDIR...
EEE hayat bu.
Dost lafı öyle kolay gelmez dile.
Dost dedimmi önce burnunun direği sızlayacak..
Kendine kıyamadığın tüm kutsallıkları ona vereceksin..Al yada alma
Mühem değil mühim olan senin içindeki vericiliğin..
Ama karşılığı olduğunda daha güzel olmazmı.?
Neden taşıyasın göynündeki yükleri ..Azıcık hafifletseydinya.
Sende hissetmişsin demek güvenilecek kadar dost olmadığını..
Yinede buna rağmen alışmışlık var..Onun için geri gelsin dilersin..
Sadece bekle....Gelirse sevdiği için sen olduğun için gelsin..Gelmiyorsada zaten hiç dostun olmayı bilemediği için bırak kalsın orada..
Sevgimle...
Merhaba Emine Hanım,
Size verdiğim yanıtla epey düşündüğünüzü sanıyorum. Yanılgıya düşmemek için yazılarınızla ilgili görüşlerimi hep erteledim. Artık kesin bir kanıya vardım. Emine hanım; siz, PROFOSYONEL BİR DÜZEYDESİNİZ.
Başarılarınızın devamını diler saygılar sunarım.
Dost kavramı nedir önce onu bilmek gerekir Üç günlük muhabbetler dostluk yolunda kum tanesidir.Dost kavramı kolay lokma değildir insanın boğazına düğümlenir.Dost dedimse ölüme kadar gider ona duyduğum muhabbet düşüncemde değişim olmaz.Sürçü lisanı batmaz kurşununa göğsüme gererim dostum bana bir gül dahi atmaz incitmez berelemez sözle sataşmaz kusurumu sevgisiyle kapatır yüzüme vurmaz.Dardayken bir gül dahi atsa ok olur bana dostum onu yapmaz.Değerli şaire siz dost değilmişsiniz dost olsaydınız.taşı denemezdiniz.Dostunuz üstüne alındıysa mutlaka aranızda vuku bulan bir mesele vardı.önce onu tamir edebilirdiniz.Ben dostuma zaman ayırırdım aceleci davranmazdım.Dost deyince biraz hassasımdır bu konuda.Adını koyduğunuz dostluk sohbet arkadaşlığıymış. yoksa onu dahada incitecek bu yazıyı kaleme almazdınız.Keşke bu yazı dostunuza hitaben kaleme alınmamış olsaydı.Ben dostuma gül atmam taşı bırak.Pir sultanAbdal diyorya İlla dostun gülü yareler beni yazı olarak başarılı işlenen konu mükemmel keşke dostuna hitap etmeseydi diyorum saygılarımla
Sabah sabah "tarhana" çorbası gibi geldi bu yazı...
Hem damağımıza hem aklımıza dokundu tadı...
Ben de çok yanıldım bazen arkadaştan yana..
Çok ezildim...
Üzüldüm.
Dedem uzun yıllar dağlarda "eşkiya" lık yapmış adamdı.Rahmetli.
Yüz yaşını geçmişti vefat ettiğinde.
Bana bir gün "okulda kaç arkadaşınvar?" diye sordu.
Ben de Üniversitenin binlerce öğrencisinden bir çoğunu tanıyorum.Diğer kalan kısın da beni tanıyor.
"Ooo dede ..benim binlerce arkadaşım var" dediğimde bana ,"hayır oğul arkadaş kaç tane " deyince "var bi yüz kişi" dedim..
Güldü..."Yok oğul arkadaş....Haydi dediğin zaman Nereye? diye sormayan kaç kişi var?"
Düşündüm...düşündüm...düşündüm...."bir kişi" dedim,üzülerek.
dedem gülerek bana " Oooo çok eyiii oğul senin sırtın yere gelmez" dedi.
Bu yazıyı siz üç ayda bir yayınlayın..
Unutursak hatırlayalım..
Selam ve saygı ile..
Çok güzel bir nasihat olmuş...
Çok.
Çok şükür hayatımda hiç bir zaman dost bildiklerim beni yanıltmadı. "Dost olma salonunda bekleyenler" hep kalabalıktır bende...Sınavlarım çoktur, ama sezdirmem...Bekleme müddeti uzundur ama sıkmam...Bazıları da var ki yüksek bir mevkinin torpiliyle aniden giriş yapar kalbime...Ne bekler, ne sınava tabi tutulur. Bilirim ki o Rabbimden gelmiştir o yüzden katıksız güvenirim yine de pişman olmam...
Adresine bir sitemdi bu yürek kelamı...Ben öyle hissettim. Dilerim "Dalgalandım da duruldum, kaçtım senden ama yoruldum, binlerce dost sevdim de, en çok sana vuruldum" der o dostun her kim ise...
Çünkü sen hakikatli bir kadınsın...Senin dostun olmak güzeldir vesselam...
Kutlarım.
Bazen, öyle bir zaman gelir ve öyle şeyler yaşanır ki Dostumuz, incinir ya da incitir. Şu günlerde, ben de bu konuyu düşünüyorum. Zamanda çakışmışız. Bir yanıt bulmaya çalışıyorum: Neden? Dostumla yaşadığım şeyin, bir açıklaması olmalı. Böyle bir şeyi yaşamamızın, onun ya da benim açımdan bir sebebi olmalı. Asıl sorun, o sebebi bulmakta. Bize, dostuma ve bana, anlatılmak istenen bir şey var. Çıkartmamız gereken bir ders var. Sürekli bu soruyu soruyorum: Bunu neden yaşadım / yaşadık? Yanıtı, mutlaka gelecek... Sadece biraz zaman...
Biraz Kuantum, biraz Reiki ile benim yaklaşımım bu. Her yaşananın bir anlamı vardır, mutlaka...
Sevgilerimle...
Hikaye yıllardır bildiğim ve ne zaman dost edinmeye kalksam aklıma gelen bir hikayedir.Yıllar önce bir arkadaşımın hediye ettiği kitapta vardı.Hep sevmişimdir ve birçok yerede eklemiştim.
Belki yapım gereği belki de yatılı okulda okumanın verdiği alışkanlıkla sizin tersinize çevremdeki insanları ve hele dost diyeceğim insanları muhakkak sınarım.Bu iyi bir özellik mi derseniz değil.En güzeli sizin yaptığınız.Çünkü etrafınızdakileri çok incelediğinizde yalnız kaldığınızı görürsünüz.İnsanları oldukları gibi görüp,öylece kabul edebilirseniz hayatınız daha kolaylaşıyor.Kusursuz insanda bulmak mümkün değil.
Yanlış anlamalar her zaman olur ve en iyi ilacı konuşmaktır.Dosttan çok arkadaş olmak en güzeli.İnsanlar sizi dost görebilir ama önemli olan sizin onları nasıl gördüğünüzdür bence.
Annenizin öğüdü çok güzeldi.
Sevgiler