- 1086 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YUNUS EMRE'NİN KALICILIĞI
Yunus Emre; sevgiyi felsefe haline getirmiş, Türk kültür ve medeniyetinin oluşumuna büyük katkılar sağlamış bir gönül adamıdır. Tüm bu özelliklerinin yanında Yunus Emre Türk Milletinin kalbine ve beynine kendini silinmez bir mürekkeple kazıtmayı başarmıştır.
Yunus dönem itibariyle Anadolu halkının buhranlar içinde yaşamını idame ettirmeye çalıştığı yıllarda yaşamıştır Bir yandan Moğol istilası, bir yandan bölücü Batıni hareketleri ve diğer yandan Anadolu Selçuklu devletinin yıkılmaya yüz tutmasının getirdiği sıkıntılar Anadolu insanının yaşamını güçleştirmekteydi. Yunus tüm bu olumsuzluklara rağmen halkını düşünmüş ve halkın zararlı faaliyetlerden etkilenmemesi için yoğun çaba sarf etmiştir.
Yunus Emre kelimenin tam anlamıyla Hak aşığıdır. O din, dil, ırk, mezhep fark etmeksizin tüm insanlara karşı muazzam bir sevgi beslemektedir. Hiç şüphesiz bu sevgisinin ana kaynağı Allah’tır. Herkesin Allah’tan bir parça olduğu düşüncesi Yunus’u böyle bir fikir akımına yöneltmiştir. “Yaratılanı hoş gör/ Yaratandan ötürü” dizelerinden de anlaşılıyor ki Yunus insanlar arasında hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm insanlara eşit gözle bakmaktadır. Çünkü o kalbini Allah ve insan sevgisiyle doldurmuştur.
“Gelün tanışuk idelüm işün kolayın tutalım
Sevelüm sevilelüm dünya kimseye kalmaz”
Dizelerinden de anlaşılacağı gibi tüm insanların kardeş olduğunu, insanların hepsinin Adem’in çocukları olduğunu belirtiyor. Tüm bunlar Yunus’un gönlünün son derece saf ve temiz olduğunun en güzel örnekleridir. Gönlünde bu derece saf ve temiz hislerini işleyerek yazdığı şiirlerin vefatından yedi asır sonra bile kalıcılığını yitirmemesi bundan dolayı olsa gerek.
Yunus’un halkımız için bu denli önem arz etmesinin belli başlı unsurları vardır. Bunlar; Allah aşığı olması ve eserlerini didaktik tarzda yazarak insanlara iyinin ve doğru olanın yapılması gerektiğini hatırlatmasıdır. Duygu âlemini tamamen sevgiye, barışa, hoşgörüye, yönlendirerek eserler vermesidir. Ona göre Herkes ayıbını ve kötü davranışlarını görüp; bunları düzeltmek için çaba sarf etmelidir. “Bir kez gönül yıkdun-ısa bu kıldığın namaz değül /Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değül” dizelerinden anlaşılıyor ki Yunus Emre gönül konusunda çok hassastır. Gönül yıkan birinin gerçekten namaz kıldığına inanmamaktadır. Yaşamını iyi ve doğru olanların ötesine geçmeden, kalp kırmamayı kendine hedef olarak belirleyen, muazzam bir duygu atmosferiyle yüklü Allah aşığının Türk Milletinin kalbine işlemesi son derece doğaldır.
Yunus’un dili kullanışını incelersek yaşanılan dönemin diline göre çok sade olduğunu ve en ince duyguları dile getirebilecek kadar güçlü olduğu dikkatlerimizi çekmektedir. Yunus yaşadığı dönem itibariyle Sultan Veled , Hoca Dehhani ile çağdaştır. Aynı zamanda Mevlana ve Şeyyad Hamza dönem şairlerindendir. Bu büyük insanlar eserlerinde ağır ve yüklü bir sanat dili meydana getirmişlerdir. Anadolu Selçuklularında Arapça ilim dili, Farsça edebiyat diliydi. Bunlara rağmen Yunus’un Türkçe’nin bütün güzelliklerini kullanarak o güzide şiirlerini meydana getirmesinin Yunus’un kalıcılığı yakalamasında çok büyük etkisinin olduğu barizdir. Mısralarında yalınlık, açıklık, saflık, içtenlik mevcuttur. Hiçbir yapmacık öğe bulunmamaktadır.
Yunus Emre vefatının ardından yüzyıllar geçmesine rağmen günümüzde manen yanımızdadır. Çünkü günümüz dünyasının refaha, barışa, huzura ulaşabilmesi için onun hayat felsefesinin örnek alınması gerekmektedir. O varlığını halkımızın gönlünde bu güne kadar nasıl koruduysa bundan sonrada koruyacaktır.
ibrahim KILIÇBAY