Uzaklardan, yakınlardan
Birkaç gün önce, çeşitli işlerim nedeniyle ufak bir seyahatim oldu. Anamur’dan Mersin’e ardından da, memleketim Niğde’ye geçtim. Birkaç gün sonra da İstanbul’daydım. Bu seyahatimde ülkemizin üç bölgesinin iklimine de tanık oldum.
Yolculuğu, çok ama çok sevdiğimi daha önce söylediğimi hatırlıyorum. Belki bir radyo programında, belki bu köşede başka satırlarda…
Ülkemde seyahat etmek, bu temiz havayı teneffüs etmek hoşuma gidiyor. Güvenliğimden endişe duymadan, sağlığımdan tedirgin olmadan gezinmek ne güzel! Bir yerde, mavi ile yeşilin arasında özgürce dolaşmak, başka bir yerde uçsuz ovalarda gözlerini dinlendirmek…
Niğde’den, Ankara üzeri İstanbul seyahatim; gece olmasına rağmen gözümü yummadan sabahladığım bir seyahatti.
Hafif yağan yağmur eşliğinde, gecenin karanlığını ikiye biçerek hızla kuzeybatıya tırmandık.
Baygın gözlerim geçtiğimiz şehirleri, titrek sokak lambalarını gözlüyordu. Ne köprüler geçtik, ne tüneller aştık sayamadım. Uzun zaman olmuştu bu yolu kullanmayalı. Yol kenarlarındaki petrol istasyonlarının, büfelerin çoğunun tabelası değişmiş; ancak değişmemiş insanların ekmek tasaları.
Vefalı, cefalı Anadolu insanları…
Kazandığı ile fazlasıyla yetinen, daima şükreden…
Aşina oldu artık kulağım bu ifadeye:
"Allahın verdiğine bin şükür kardeşim.”
Elimden geldiğince, durduğumuz her tesiste bolca sohbet ettim. Hiçbir şey almasam da, en azından bir bardak bayat çay içtim, onlarla muhabbetin hatırına.
Dedim ya; Seyahati çok severim! Ne için olursa olsun fark etmez, benim için fırsattır gezmek. Gördüğünü değerlendirecek, düşünecek ve paylaşacak ayrıntılar gizler. Ve ani olsa da samimi muhabbetleri saklar içinde. Çok kısa süren, muavinin izin verdiği otuz dakikaya sığan, kocaman, unutulmaz samimi bir muhabbet. Saatlerce telefon görüşmeleriniz vermez bu sohbetin tadını. Bilgisayar başında, dakikalarca tuş sesleriyle kirlenmiş msn sohbetlerinde de yoktur bu sıcaklık.
Ayaküstü yapılan bu sohbetlerde, birbirimizi ne kadar tanıdığımızın önemi var. Zaten önceden bellidir; kimin, kim olduğu. Onlar hancı; sen yolcusu. Varsa bir bardak çay, işte hemen muhabbet oldu.
On bir, on iki saatlik uzun bir gece yolculuğu, gözümü bile kırpmadığım bir yolculuk. Bu uzun yolda yoldaşım yine müziklerim ve yola çıkmadan önce aldığım kitabım.
Çok garip; insanın gözünün içine kadar sokulmuş her koltuğun arkasında TV’ler. Çok gerekli sanki! Firmalar birde ayrıcalık olarak, birbirlerine rekabet olarak kullanıyor, bu mini televizyonları. Onlarda haklı elbette ki; talep olunca koymak zorundalar. Çok kızıyor ve bozuluyorum doğrusu. Otobüste bile TV. İzlemek, dizileri takip etmek... Magazin havasında hazırlanmış haber bültenlerini nefes almadan izlemek. Tek sevindirici tarafı; herkesin kendisinin duyacak şekilde kulaklık düzeneğinin olması.
Bazen gözüme ilişirdi: Kırk beş kişilik araçta, en fazla beş kişi günlük gazeteleri hiç alışık olmasa da satır satır okurdu. Yolculuktan sıkıldıklarından olsa gerek. Koltukta televizyon âdetiyle bu kareyi görmek, artık pek mümkün değil.
Bense, inadımı sürdürüyorum. TV’yi açmak için tek tuşuna bile dokunmuyorum. Araç çalışınca, ekranda mavi bir ışık yansıdı. O ışık ile gece boyu kitabımı sayfaları arasında ikinci bir yolculuğa başladım.
Şair, yazar, radyo programcısı Bedirhan Gökçe’nin “Şifalı Hüzünler” kitabını, sonuna kadar büyük bir merakla okudum. Merak ettiğim konulara çok sade biçimde açıklık getiriyor. Koltukta TV keyfime rağmen, kitap okuma fırsatı verdiği için bu seyahatim çok özeldi.
Yine farklı insanları gözlemlemiş, cennet mekân ülkemin güzide şehirlerini tekrar görmüş, tek düze geçen yaşantıma renk katmıştım.
Şu aralar, Japonya’nın nükleer sızıntısı içimizi kor gibi yakarken; daha bir hassaslaştım, doğal güzelliklerle bezenmiş ülkeme karşı. Aklıma bile getirmek istemiyorum; benim ülkemde de benzer kazalar olsun. Çok endişe duyuyorum, bu tür olaylar karşısında. Bu tür olaylar dünyamıza daha ne kadar zarar verecek?
Özellikle, Akdeniz Bölgesi’nin essiz doğal güzelliklerini kıyasıya yaşarken; daha bir korkuyorum, daha bir duygusallaşıyorum.
Uzaklardan yakınlardan, satırlarıma hesapsızca dökülen duygularımdı bunlar.
Her şeyin gönlünüzce olması dileklerimle…
Esenlikler!