- 1983 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
Tanrı Sevgisi
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
.
Tanrı Sevgisi
- Nasıl oldu?
Uzun bir zaman önceydi… Tedavi gördüğüm bu akıl hastanesinden pek de uzak olmayan bir yerde;
Sırtında uzun bir merdiven ve sağ omzuna astığı iple bir adam geldi yanıma…
- Şu merdiveni tutar mısın? Dedi meydanın ortasında
Neden? Dedim
- Tanrı’ya çıkıp geleceğim, dedi
Peki, ipi ne yapacaksın? Dedim
- Sınır denilen saçmalıkla ortaya çıkmış bu ülkede insanlar adam ortada yokken kolay kolay yardım etmezler ve Tanrı’ya gideni görünce hemen peşinden giderler. Çünkü Tanrı’ya ulaşmanın başka biri sayesinde olacağına inanDIRILmışlardır. Bu bir imam, bir papaz ya da bir haham olabilir. Ya da kendine din adamı görünümü vermiş sıradan biri. Olurda Tanrı’ya işim uzar ve sen merdiveni tutmaktan vazgeçip gidersen bu iple aşağı ineceğim… Ve eğer merdiveni tutan kişide benimle Tanrı’nın yanına gelmek isterse ipi salıp yukarı çekerim diye düşündüm
Tanrı’yla ne işin var ki?
- Bunu sana söyleyemem! Çünkü bu dünyada insanlar sadece kendilerini mutlu etmeyi düşünüyorlar. Bense Tanrı’yı mutlu edecek bir şeyi ona vermeye gidiyorum
Nedir o? Lütfen söyle… Çok merak ediyorum.
- Olmaz dostum! Söyleyemem. Çünkü sende diğerleri gibisin! Tanrı’ya ne verebileceğimi tahmin etmedin ve beni incelemeden hemen benimle yukarı gelmeyi düşündün. Ondan önce de deli olduğumu düşünüyordun. Çünkü Tanrı yukarıda bir yerlerde değildi senin için. Bunu yüzünden ve sesine karışan kalbinin kokusundan anlayabiliyorum. Aslında hiçbiriniz Tanrı’nın gerçekten var olduğuna inanmıyorsunuz. Bazılarınız, kişiliğiniz ve karakteriniz yalan söylemeyi sevmediği, yaşama şekli toplumda dindar insanlara benzediği için Tanrı’ya inanması göze batan tiplerdensiniz. Eğer gerçekten Tanrı’ya inanmak ve O’nun var olduğuna emin olmak istiyorsan benimle yukarı gelme, sadece merdiveni sıkı tut.
Bu garip durum hakkında oldukça meraklanmıştım doğrusu. Bekleyip neler olduğunu görmeye karar verdim. Zira söyledikleri doğruluk payı taşıyan şeylerdi. Her ne kadar ilk başta bir akıl hastanesinden kaçan hasta olduğunu düşünsem de sonradan düşüncelerim değişti.
Peki, tamam bekliyorum dostum dedim ve merdiveni tırmanmasını bekledim.
Bir süre bekledikten sonra merdivenin değdiği bulutlardan boğazındaki urganla adamın yüzünde tebessümle sallandığını gördüm. Ve o zaman anlayabildim Tanrı’ya vereceği şeyin ne olduğunu.
Kalbindeki Tanrı sevgisini kıskanıp oradan dehşete kapılmış bir halde uzaklaştığımı hayal meyal hatırlayabiliyorum.
İbrahim Sarp Baysu
Çizim: Ben
YORUMLAR
İyi ve farklı bir kurgu çalışılmış. Sıkça yadırganan kimi noktalarda okurların takılı kalması yazın anlamında doğru değildir diyebilirim. Çalışmanın felsefesine katılırsınız katılmazsınız bi okurun kendi iç sorgulaması olabilir ancak, yazarın inancı ya da inançsızlığını okur yönlendiremez. Dediğim gibi kurgu güzeldi, kimin deli kimin veli olduğunu bilen tek merci var kalanı ne dese boşlukta sallanıyor istese de istemese de.
Bir mana yükleyemedim bu yaziya.
Bazi yorumlara da mana yükleyemiyorum bazen.
Hani birileri birseyler diyor ama ne diyor, sanirim Türkce yazmakta zorlandigim kaadar anlamakta da zorlaniyorum artik ben.
Selamlar
hicbitmez tarafından 4/16/2011 7:28:41 PM zamanında düzenlenmiştir.
nacizane bir şey analamadım.tanrı,ALLAH yerine kullanılmaz .Olsa olsa aşk tanrısı ,yer tanrısı gibi tanrılardan bahsetmiş ,kendine göre bir şey karalamıştır
en ilginci, bu yazının güne düşmesi.demek ki yazıdan anlamadığımı, daha çok okumam gwrektiğini anladım
güne düşmeyi becerdin ya alkışlıyorum kutluyorum
Akademik bir konu, gerekli bilgi ve birikim ile işlenir ve görüş bildirilirse değer bulur.Aksi halde, maalesef bu yazıda olduğu gibi çelişkiler yumağına dönüşür ki, içinden çıkılmaz bir hal alır.İnandırıcı ve öğreticiliğinden uzaklaştırır.Gayrı ciddi bir düşünce olarak kalır.
Görüştür, saygı duyulur.Ancak; yazı güne düşmüşse, hiç değilse edebiyat adına, gramer ve yazın kuralları tekrardan gözden geçirilip, düzeltilse idi.
Saygılarımla.
Allah'ın verdiğini ancak Allah alır kulu değil. Kurgu bana göre baştan sona fiyasko. İnançlardaki aracılar sorgulanırken ve hataları irdelenirken en büyük hatayı kendi yapmakta farkında değil.
Bana göre olduğu yeri hak etmeyen bir yazı idi. İnsanları düşünmeye zorlarken, yaptığı hatayı alkışlatmak isteyen egoist bir yaklaşım. İntiharın Allah (tanrı değil) katında nasıl bir yeri olacağı varsayıldı şaşırtıcı. Aracısız olmaya meylederken, ip aracılığı ile yaptığı hata, kendisininde o sevmediği insan kategorisine dahil oluşununda sıradanlığı aşikarken, sizce NEYİ!!! sorguladı bu VATANDAŞ şimdi? Aracısız, birinci el arayışa giderken, hemde en ulvi yere giderken, ip gibi maddesel şeylerle arayı-aracıyı basitlik denilecek şekilde pekiştirmiş. Aracılardan daha aciz bir davranış biçimi...
İkilem, güne düşürülmesi ise EN BÜYÜK ikilemdir, soru iaşaretidir...
"
- Sınır denilen saçmalıkla ortaya çıkmış bu ülkede insanlar adam ortada yokken kolay kolay yardım etmezler ve Tanrı’ya gideni görünce hemen peşinden giderler. Çünkü Tanrı’ya ulaşmanın başka biri sayesinde olacağına inanDIRILmışlardır. Bu bir imam, bir papaz ya da bir haham olabilir. Ya da kendine din adamı görünümü vermiş sıradan biri. Olurda Tanrı’ya işim uzar ve sen merdiveni tutmaktan vazgeçip gidersen bu iple aşağı ineceğim… Ve eğer merdiveni tutan kişide benimle Tanrı’nın yanına gelmek isterse ipi salıp yukarı çekerim diye düşündüm
...
- Olmaz dostum! Söyleyemem. Çünkü sende diğerleri gibisin! Tanrı’ya ne verebileceğimi tahmin etmedin ve beni incelemeden hemen benimle yukarı gelmeyi düşündün. Ondan önce de deli olduğumu düşünüyordun. Çünkü Tanrı yukarıda bir yerlerde değildi senin için. Bunu yüzünden ve sesine karışan kalbinin kokusundan anlayabiliyorum. Aslında hiçbiriniz Tanrı’nın gerçekten var olduğuna inanmıyorsunuz. Bazılarınız, kişiliğiniz ve karakteriniz yalan söylemeyi sevmediği, yaşama şekli toplumda dindar insanlara benzediği için Tanrı’ya inanması göze batan tiplerdensiniz. Eğer gerçekten Tanrı’ya inanmak ve O’nun var olduğuna emin olmak istiyorsan benimle yukarı gelme, sadece merdiveni sıkı tut..."
İbrahim bey, alıntıladığımız yerdeki can alıcı tespitlerinizle bir çok insanı sorgulatmak anlamında, rahatsız etmeyi başarabilmişsiniz. Ama sizden bir ricam olacak, Şu yazıyı, noktalama işaretleri bakımından yeniden ele alır mısınız?
Yazıda bir nevi reddiye okunan akliliğin, akıl sağlığı ile mündemiç, mantıksal zorlamalarla dolu boşlukları var gibi görünüyor. Sizin yerinize akli, kalbi veya imani/itikadi dizgelemeyi, bize bırakmışsınız, bu işlemi biz yapıyor olmasak, olmaz mı? Yanlış anlamaktan ya da kimilerinin yaptığı gibi, size uzun monolg-tiratlar benzeri şeyler yazıyor konumunda kalmasak olmaz mı?
İlginç şeyler olmuş. Göksel yetkili veya vayih müessesesinin zamanemiz temsilciliğine soyunmuş, diyalaog önerip; ısrarla monologculukta kalmış arkadaşlar, çok ilginç şekilde diyaloga girmişler. Bunu önemli buluyorum. Şimdilik hoşgörü de, idare eder arz-ı hal durumdadır. Bakalım neler olacak?
Hem, Kur'an ve aklilik konusunda, kendinden beklenmedik isimler tarafından su götürmez ve iddalı cümleler yazılmış, bu en önemlisi!..
Kurgu konusu da gündeme gelmiş. Teorik bakış ve akıl içinde kalarak aklın dışına çıkma hali olarak (muhayyelite ve ütopia) anladığımız kurguyu, bu yöntem fakiri arkadaşlara denetebilirseniz, kendi düşünsel dinamizmleri içinde büyük aşama kaydedebilirler ya da kaydettirmiş olabilirsiniz. Bu durum, elbette size ve yazınızı savunmanıza bağlı. Deliler; ucube akıllıdır veya dahiler; zaten garibe delidirler ikilemine düşmeden ve düşürmeden elbette !
"...Bunu yüzünden ve sesine karışan kalbinin kokusundan anlayabiliyorum. Aslında hiçbiriniz Tanrı’nın gerçekten var olduğuna inanmıyorsunuz. Bazılarınız, kişiliğiniz ve karakteriniz yalan söylemeyi sevmediği, yaşama şekli toplumda dindar insanlara benzediği için Tanrı’ya inanması göze batan tiplerdensiniz..."
Ben, tam burada kalmış durumdayım. Bunları yazan, deli-dahi sınır belgisiz belirsizliğinde midir? Deist (teist) midir? Ateist midir? Karışmış durumdadır ! Çok doğru tespitlerle dolu bu kısım için, size "kalbi kokuşmuşluk" kavramınınızı, şairane söylemde bırakmamanızı, kavramı ilerletmenizi ve de irdeleme yanlışı yapmamanızı dilemekten başka bir temennide bulunamıyorum.
Kalbi (sözcük sonundaki "i" eki genelleştirerek ve uzatarak sıfati okunmalı) kokuşmuşluk kavramında duranlarla mücadelenizde, yine de başarılar dilerim.
Yazınıza yapılan tüm katkıları, ilgiyle okuyor olacağım.
Selamlar...
Göktürkmen tarafından 4/16/2011 11:19:19 AM zamanında düzenlenmiştir.
Gerçek anlamda Allah sevgisi ile dolu bir kalp, akleden kalptir. Birçok Kur’an ayetinde ‘akleden kalpler’den, kalpleri kapalı olanların da akledemeyen kişiler olduğundan söz edilir. Dahası zeka her insanda az ya da çok bulunurken, akıl yalnızca iman edenlere Allah'ın bir lütfudur. Şimdi Kur'ani bakış açısıyla bakarsak, öyküde Allah'a O'nu "mutlu" edecek bir şeyi vermeye kalkan kişinin "akledemediği" çok açık. "Bir cana kıymak bütün insanlığı öldürmek gibidir" buyuran Allah, bu olaydan mutluluk duyar mı?..
Lokman Suresi, 15. ayette "Bana 'gönülden-katıksız olarak yönelenin' yoluna tabi ol." buyurur Allah. Kehf Suresi'nde Hz.Musa'nın Hz. Hızır'a tabi olduğu buna önemli bir örnektir. Bu, zaman zaman yozlaşmış örneklerine rastlasak da ilim sahipleri ya da ilim sahibi olmak isteyenlerin yapmasında sakınca olmayan bir durumdur.
Ayrıca Allah yukarıda değil her yerdedir; heryeri sarıp kuşatmıştır.
Ben yalnızca Kur'ani bakış açısıyla eleştirdim. Teşekkürler.
Hatalı bir kurgu
Kahraman için önce deli diye düşünülüyor, sonra fikrimi değiştirdim diyerek deli olmadığına vurgu yapılıyor.
Yani karşımızda akıllı ve Allah'a aracısız ulaşmak isteyen biri var.
Merdiven denilen sonradan olma tanrıların yapımı aracıyı kullanması kurgu hatası
Akıllı insan inancı ve ritüllerini doğrusunu öğrenir. Öyleyse Allah'ın ne insan bedeninin feda edilmesine, kurban veya intihar vs
yapılmasına ihtiyacı olmadığını bildiğini düşünmemiz gerekiyor.
Manevi merdiven, manevi ip, manevi şeyh gibi simgeler Allah'a aracısız ulaşmada kurgu hatası yapmış.
Şahıs, tanrılara varacak gibi ama Allah'a uzak gibi. Çünkü ipi salıp bir diğerini de kurtaracağını düşünerek kendi de aracı olmaya aday olmuş.
Bende delirmeden sayfadan çıkayım artık dedirtti.
Selamlarla