- 600 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MATRİSLER- ARDAHAN ÖYKÜLERİ 180
Ey Edip Adanada pide ye.
Tersinden okuyunca yine:
Ey Edip Adanada pide ye.
Bu mu Palindrom sanatı?
Güzel bir eğlence.
TRAŞ NİÇİN ŞART
Baa, tersten de okuyunca:
Traş niçin şart.
Kelimelerde ise palindrom basit: Ses, kek, sis...
O adam bu adam mı?
Ardahan da gördüğüm insanlar. Hepsi aklımda: Görsel zekamın zuhuru mu? Resimci akılla düşündüğümden, suretler gözümde. Gördüğüm suretleri şemalleri biriktirebiliyorum. Tanrı kabul etsin!
Pariste, Ahıskada veya başka bir şehirde... Nerede ve ne şehirde... Bursa da öğrencilik senelerim. İnsan suretlerini ezbere ezberledim. Hatrımda, usumda, belleğim de... Hude eştarazıbe!
Karsta bir seferinde karşımda; gelen turist: Adam belliklendi bana taraf, üstüme geler. Bu dedim; İrlandalı nasıl İrlandalıya okşuyor. Beyaz tenli, boylu, kınalı saçı. Adam geldi geldi:
_ Are you İrish. dedim.
Genciydi, uşak şafakladı:
_ Aya nerden bildin. dedi.
Ayasını ben uydurdum da. İngilizce:
_ How have you known? dedi.
Meraklıyam dedim. Beşeri coğrafyayı severem dedim.
O bene demedi ben ona dedim:
" De git ola!"
O bene demeden men ona:
" Seni önceden görmüş olabilir miyim?"
Ah matrisler ah!
Toulues’den Paris’e trennen giderem. Kompartmanda karşımda üç kişi oturuyor. Yazar özünü anlatmazmış. Yapmayın allah aşkınıza.
Karşımda ki insanlar... altın dişlisi, gözümü alamadım. Kaşkacı Kazım’a nice benziyor yarabbim. Nasıl oluyor ve ne oluyor? Daha gencim dedim ilerde çözerim; yaz aklın bir köşesine oğlum! Özözüme... dedim!
Gel zaman git zaman. Bir fikirler oluştu manzumelerle. Bilgiler çoğaldı:
Meğer matrisler varmış. Matrismişe bu!..
Ey da adam dememişe:
"_ N e b..k yiyek!"
Matrix filmini seyrettim. Aklım başıma tamam geldi.
Keanu Reeves’ in filmi...
" _Satgabelli oğlanı mı diyen?
_ He he he... Cincoroptan oraya getmiştiler!.."
Neyi görüyorsan onun bir eşini daha görmeniz mümkün çünkü herşeyin hayatta bir eşi daha varmış. Matematikte Matris diye bilinen bu keyfiyeti sinemada Matrix filmiyle anlatmıştı Wachowski kardeşler.
Matrix’in bizim anlattığımızla eşleşme noktası, hayatın ikiliği. Bu yanıyla doğru. Matrix’ te insan zihni bir proğram simülasyonu yaşıyor. Herkes ve simülasyondan kaçan; gerçek hayata erişebiliyor. Bu defa da gerçek hayattan simülasyona dönerek simülasyonu anlamaya çalışıyor filmin kahramanı Neo.
Matris görüşümüz, matrixle bu yansısal ikilikte bir ayniyet gösteriyor. Evrende şeylerin diğeriyle koşutolması.
Ahıska’da o senesi. İnsanları seyre çekilmiştim, bir köşeye çekilmiştim. Şımışka satan karı: Aynı Nafo. Kurudum yaratan Allah hakkı...
Biraz bakımlısı, biraz tavlısı. Nafo’da sarışındı. Yeşil gözleri vardı. Saçları kıvrımlıydı. Sımışka satan rus bayan yaşı bir hayli var, vardı.
Nafo yaşasaydı; belki yaşıtıydı. Kimbilir? Ama Nafo öleli hayli bir zaman...
Yeke bir adam öyselenerek geliyor. Minibüse elindeki telisleri koydu. Ön koltuğa sahiplenmek için olduğunu anladım. Eşyalarını öndeki iki koltuğa adam gibi dikine koydu. İki yolcu gibi duruyor telisler. Benzetmek gibi olmasın.
Haşa burdan haşa cemaattan:
Konsolos köpeği gibi iki telis, bir poşet, bir adidas çanta, gazyağı tenekesi.
Aşağıda lokantacı vardı o adamın ikizi. İnan olsun ikizi.
Tabii ben hemen çözdüm. Bu sefer Paristeki gibi gafil avlanmadım.Matrixi seyretmiştim. Ve matematikte matrisi öğrenmiştim.
Hayata içimden:
" _ İstediğin matrisi göster şaşarsam namerdim!" dedim.
Hatta Kahveci Hamoş Dayının ikizide geldi yanıma oturdu. Sigara ikram etti. Köye gidecekmiş bunun minibüsü benzin almadaymış, davet etti. Teşekkür ettim. Ardahanlıyım dedim. Oho yabancı değilsin dedi. Ardahanda alacağı varmış ona gidecekmiş. Adresleri sordu; baktım adresler çürük, hiç dindirmedim gayri.
Az yokuş çıktım. Terledim ve yoruldum. Taşa oturdum. Taş salkım söğütün gölgesinde: Serin... elimde şaşal suyundan bir şişe, bir yuddum içtim. İçim yanmıştı.
Aşağıda bir karaltıya başta mecburen başımın kametine denk gelişinden baktım:
Burayı ben görmüşdüm ama nerde? Nerde? Nerde?
Kaptanpaşada ki hayat değil mi? Ganime Nenegile giden yolda onların evden önceki hayatlı ev. Tamam, bulmuştum.
Arvatlar hayatta oturmuş. Dedikodu ederler. Dedikodu bile aynı olmasın? Daha neler! O yalan bu essah!
Yukarıdan görme ile önden görme farkından az zorlanmıştım..
Kanatkapılı dört takım ev, bir ahır. Rus mimari hatlı simetrik nizamlı damlar, öyle derdik.
İyi oldu Tanrım teşekkürler görsettiğin için.
Ardahandakini zaten yıkmışlardı.
Fakat bir dileğim:Komşularıda görseydim!
Yaşadıkça ne öğreniyoruz, ne görüyoruz. Hayatın en güzel tarafı:
Sanmadığın şeyleri ile basit bir o kadarda gerektiğinde zandığın gibi...
Şikayet edilmeyecek tek şey: Hayat.
Hangi öykücünün öyküsünü makalede kritik ediyordu yazar.
Öykücünün birgün içinde karakteri hayata duyduğu umutla pes etmeden acılar yaşadı, diyor: Öykücü insanoğlunun bu umut savaşını başarıyla yapmıştı...
Yazarlar ve sanatkarlar için bu matah birşey mi?
Sanatın görevi bu deği mi?
İkincisi umutsuzluğu yazacak değil ya sanat ve sanatçı.
Sanatın teorisi Estetikbilimde daha başka neler var, azcıkta oraya sanatçılar eğilmez mi?
Yeni ve ilerlemiş sanatçıların neler yaptığının üstünde biz ne yapabiliriz, onu söylememeliyiz mi?
Hastahaneye giden yolda eski evler vardı.
Onlarıda görüyorum çala şehirde, güneş altında.
Kapı aynı, baca aynı, Cümlekapısının üstünde yağmurluk keza.
Kapı içeriye açıldı. Kanatlı kapı... içerden yaşlı bir adam çıktı. Bizim Ekrem Evgin çıksaydı keşke.
Onlarda satmış evlerini. O binada yıkıldı, gitti.
Matrislerde olmasa... ortada kalacağız!
Evlerin arkasında çöplükler, su ark’ı, taşlık kapının ağzında, sonra topraklık... Tuztaşları, kavaklar, kameriye. Beş on evin ortak kullanımda.
Yaşlı adamlar duvar dibinde taşlara oturmuş.
Kadın milleti. çocuklar dizlerinde sohbetteler.
Güneş yine aynı keyfte.
Yaşlı bir adam:
Bu dünyada ey kimdür bilir misin? dedi
Yok dedim: Bilmeyerem.
Kef çeken adamdır, dedi
Keyf çeken cümlesini ilk Karsta duymuştum.
KEYF’in matrisinide gördüm ya ölsemde gam yemem.
Huda eştarazı be!
Tanrı kabuletsin!
yalçıner yılmaz
17-04-2011
gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.