- 1200 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HİÇBİR ANLAMI YOK ARTIK!..
Ben bu seni mi sevmişim yıllardır?.. Heyhat… Nasıl da boşa geçmiş bunca yıl seni özleyerek… Şimdi ne kadar da anlamsız geliyor sana yazdığım onca mektup.
Öylesine terssin ki önce terk ettin sonra geldin…
Hep terktin sen, baştan beriydi terk duruşun. Hep en kutsal gecelerde terk ettin beni… Şimdi kararsızım her kutsal gün ve gecelerde, dua mı etmeliyim, beddua mı tümden gidişine?!
Hep parasız yatılı gibi yaşadım aşkı var gibi durup hiç olmadığın o süreçte… Gurbette, yalnız, öksüz ve yetim, yoksunluklarla…
Sensiz içtiğim çay kahve fincanlarında ısıtmaya çalıştım hep ellerimi
Keşkelerin fırtınalarıyla pişmanlıkların sağanaklarında üşüyor, donuyorum şimdilerde.
Ne yana baksam pişmanlık, ne zaman elime kalem alsam, ne zaman geçsem tuvalin karşısına… Pişmanlık, pişmanlık ve keşkeler…
İki yabancı gibi, yeni tanışır gibi, hatta hiç tanışmamış gibiydik o son gün.
Ne kadar da çokmuş meğer seninle ilgili bilmediklerim! Şaşırdın, üstelik unutmakla suçladın beni daha önce anlattım ya diyerek. Oysa hepsini yeni duymaktaydım, hiç anlatmamıştın, hatta ilk kez konuşuyorduk seninle, ilk kez bozmuştun suskunluğunu ve de anlattım sandıkların kim bilir kimlereydi, kaç kişiydiler kim bilir de ben bilmemekteydim.
Şimdi senden arındıkça, her bir halkayı daha bir bağlayarak birbirine, görebiliyorum gerçeğini. Varlığın, daha doğrusu seni var sanışım öylesi perdeliyormuş ki avaz avaz gerçeğini de ben göremiyormuşum. Belki de sürekli seni düşünmesindendi beynimin, sürekli seninle meşgul oluşundandı, aklımın hep sende oluşundandı da düşünemiyor, göremiyordu korkunç gerçeğini. Belki de aşkın büyüsü, perdeleyişi gerçeğini ya da benim görmezden gelişim, görmek istemeyişim, kim bilir, belki de kendim gibi bilişimdendi. Perde aralandıkça dökülüyor, gün yüzüne çıkıyorlar şimdi birer birer…
Üstelik küçükmüşsün sen, hem de küçücük, yokmuşsun bile hatta. Ben var etmişim seni, var sanımın gölgesinden çıkartıp da. Ben büyütmüş, hatta devasalaştırmışım seni yüreğimde. Sevdamla sarıp sarmalayarak, günden güne büyüterek devasalaştırıp oturtmuşum baş köşesine yüreğimin ve de baş tacı etmişim seni yerin ayaklar altıyken!..
Onlara söylediğin şarkılarda hatırlıyorum artık seni, daha bir ve aldançlığımı ve de her dinleyişimde daha bir acıyor yüreğim. Üstelik o yaşadığın süfliliğin adını da aşk koymuşsun; duru, tertemiz, beklentisiz ve inançlı, en önemlisi de güvençli sevgimi görmeksizin, umursamaksızın!..
En çok acıtan da bu yanı oldu.
Değseydi bari o hayatında senden başka kişiler de olan kişilerin sana yaklaşımını aşk sanışına…
Hoş sen de hayatındakilere rağmen…
Her neyse…
Hiçbir anlamı yok artık!..
Senin tercihlerin sen gibilerden yana!.. Aşkı komün yaşayanlara senin sevdaların ve yürek açışların!.. Anlamam ben öylesinden aşkın. Aşk iki kişiliktir bildiğim. Bir yürekte bir tek sevda yaşar… Sevmek bir kişiyedir, özlemek bir kişiye, yanıp tutuşmak bir kişiye, dillendirmek de öyle…
Sen; sen gibilere sevdalıymışsın, onlara yer varmış senin dünyanda. Hayatındakilere rağmen fütursuzca başkalarını da hayatına alanlara… Onlara da seni seviyorum diyenlere. Yüreği çıfıt çarşısına dönenlere… Sevmenin erdemini, sevmenin saygınlığını ve sadakati bilmeyenlereymiş senin sevdaların!
Sen ve onlar… Beni boş verin, kendinizi inandırabiliyor musunuz yalanlarınıza?! Ne kadar da benzer, ne kadar da aynısınız… Yakışıyorsunuz birbirinize!!!
Size mutluluklar… Siz gibilere mutluluklar… Sana mutluluklar…
Ya da her ne yaşayacaksanız bundan böyle süfli süfli… Her ne yaşayacaksınız suretle siretleriniz ayrı ayrı… Her ne yaşayacaksanız yalan dolan sarmalında ve ihanetlerle bezeli…
Yaşayın doyasıya çoklu aşklarınızın ayıplarıyla… Yüzünüzün karalarıyla!..
Ben yokum…
p.r.alkan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.