- 1770 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KANAAT VE TAMA
Kanaat: Kani olmak; inanmak, azla yetinmek, görüş, tahmin ve bir şeyin kafi miktar olduğuna karar vermektir.biz burada kanaatin azla yetinmek,bir şeyin kafi miktar olduğuna inanmak, kısmını ele alacağız. İnsanın ruh doygunluğu cephesinden olayı değerlendirmeye çalışacağız.
Kanatın tersi ise tamadır.Tama: doymazlık, aç gözlülük, olmayacak isteklerdir.
Kanaat, İnsanın en büyük hazinesidir. Kanaat sahibi olmayan tama sahibi insanlar hangi malın ve hangi imkanların sahibi olurlarsa olsunlar, daima fakir ve daima açtırlar.Dünyanın hazineleri kendilerine ait olsa uzayda bulunabilecek hazineleri ele geçirmek için çabalarlar!
Dünyanın zenginliklerini elde etmek için çaba harcayan İnsan oğlu, hayatının devamı için en fazla günde üç öğün yemek, birkaç kat elbise, başını sokacağı bir ev, ulaşımı için binek gerekir. Haydi, bunları da en lüks ve kaliteli olanlarından seçelim, dahası... Dahası yok, ancak; insanlar bütün gece ve gündüzlerini harcayarak, hatta sağlıklarını bile kaybetme pahasına çalışıp, para ve mal biriktirmeye gayret ederler.
İnsan oğlunda kazanma duygusu tamahı o kadar sınırsızdır ki;Hadis-i şeriflerde Peygamber Efendimiz (SAV)” Uhut dağı kadar altını olsa, bir o kadar daha ister.” Ve “Adem oğlunun bir vadi dolusu altını olsa, bir vadi daha ister, adem oğlunun gözünü ancak toprak doyurur.” buyuruyor. İnsan düşünüyor; kazanılan mal ve para, ihtiyaç sahipleri için sarf edilmeyecekse, insanların ihtiyacına harcanmayacaksa, bir garibin, bir fakirin sıkıntısını gidermeyecekse neye yarar?
Anlatılanlar insanların aç gözlülüğünü, doyumsuzluğunu anlatır.Kanaat ve tama ile ilgili ayet ve hadislerden bir kaçına bakalım:
“Onlar İnfak ettikleri zaman israf etmezler, pintilikte ileride gitmezler; bu ikisinin arasında itidali muhafaza ederler.” (Furkan suresi 67)
“Asıl zenginlik malın çokluğu değil kalp zenginliğidir.”(Buhari-Müslim)
“Müslüman olup,yetecek kadar malı olan ve Allah’ın verdiğine kanaat eden felah bulmuştur.”(Müslim)
“Bir iki lokma ve bir iki hurmanın kapıdan çevirdiği kimse miskin değildir.Asıl miskin zengin olmadığı halde mali durumu bilinmediğinden kendisine sadaka verilmeyen ve kendiside halktan istemeyen kimsedir.”(Buhari- Müslim)
“İki kişinin yemediği üç kişiye, üç kişinin yemeği de dört kişiye yeter”(Buhari –Müslim)
“Kuvvetli mümin zayıf müminden hayırlıdır.”( Hadis)
Müslüman fakirliği istememeli, imkanı nispetinde güçlü olmalı ve güçlü olmaya gayret etmelidir. Çünkü İslam da “Veren el alan elden hayırlıdır.” Yani Müslüman sadece kendisine mal biriktirmek, çoluk-çocuğuna mal bırakmak için çalışıp, zengin olmamalıdır.Müslüman zengin olmalı. Ancak, kendi ihtiyacından çok diğer ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını gidermek için, çevresine faydalı olmak için, güçlü ve zengin olmaya gayret etmelidir. Biriktirdiğiniz size ait değildir. Ne kadar infak etmişseniz, Allah yolunda sarf etmişseniz o kadarı size aittir.Gerisi, yani yanınızda bıraktıklarınız mirasçılarınızın malıdır.Onlar için siz o günde hesaba çekileceksiniz.
İmanı kuvvetli olan insanlar, rızkın ancak Allah’tan geldiğine, fazlasının ise gereksiz olduğuna, fazla verilen malın diğer ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarının giderilmesi ve bizim ahiretimizi kazanmamız için vesile olduğuna,inanır ve ruhen olgunlaşmış bulunduklarından verirken, dağıtırken en küçük bir rahatsızlık duymazlar.
Müslüman elinden geldiği kadar zekat veren bir Müslüman olmak için, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını gideren bir insan olmak için çabalar. Fakat, bütün çabasına rağmen, dünyayı karnına dolduramayacağını bilmeli, Allah’ın kendisi için ayırdığı rızka ve mala razı olmalı, fazlası için helalleri bırakıp haramlara tevessül etmemeli, hakkına rıza göstermeli,yani kanaat sahibi olmalıdır.Tama insanı cehenneme, kanaat ise cennete götürür.
Bizden söylemesi…
Mustafa Göktekin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.