- 2331 Okunma
- 17 Yorum
- 0 Beğeni
HAYAT PERDESİ
Oyunda rol alan bütün oyuncular tekrar sahneye gelmişlerdi. Seyircileri selamlayıp, birbirine kenetlenmiş ellerini havaya kaldırdıklarında salonda büyük bir alkış tufanı kopmuştu.
Oyuncu ve seyirciyi aynı noktada buluşturan piyes, şimdi de herkesi bütünleştirmişti. Sahnenin tozunu hep beraber zevkle yutmuşlardı.
Kadife perde, çift taraflı kapanmıştı artık. Arkasında kalanlar ezber hayatlardan kendi karakterlerine dönmüşler, önünde olanlar ise oyun süresince attıkları kahkahaların yüzlerinde bıraktığı tebessümle çıkış kapısına doğru ağır ağır ilerliyorlardı.
Hayatın içinde başka bir hayat daha yaşanmış ve bitmişti. Şimdi akrep ve yelkovan gerçeklere doğru yol alıyordu.
Başrolde oynayan Özlem, diğer oyuncular gibi makyajını temizliyordu. Az sonra üstünü değiştirecek dinlenmek üzere evine gidecekti. Aynadaki kadın, bu sezon hep gülecek ve güldürecekti. Bir sonraki oyunda da belki hep ağlayacak ve rolünü iyi oynadığı için salondakileri de ağlatacaktı.
Hayatı iki kez yaşıyor gibiydi. Hayatının en kötü günlerini yaşıyor olmasına rağmen sahnede kahkahalar atıyordu. Rolünü oynamak değil gerçek hayatı zor geliyordu ona. Ama gönül vermişti bu mesleğe ve ağlarken de gülebilmeyi çoktan öğrenmişti.
Salonu terk eden seyirciler içinde Meltem ve Sedat’ın dışında yüzü asık bir kişi dahi yoktu. Her ikisi de dram veya gerilim türü bir oyun seyretmiş kadar gergin görünüyorlardı. İkisinin de bakışları oldukça sertti ve birbirlerine mesafeli yürüyorlardı.
Dışarıda ise hava iyice kararmıştı. Meltem hızlı hızlı yürüyor bir yandan da titreyen elleriyle kabanının düğmelerini ilikliyordu. Sedat’ın “Lütfen bekler misin? Bu saatte seni yalnız bırakacağımı sanıyorsan yanılıyorsun. Seni evinden aldım, evine de ben bırakacağım” cümlesi sessizliğin arasında yankılanıyordu.
Civardaki insanların şaşkın bakışları arasında Sedat, Meltem’i kendine doğru çekti ve bir öpücük kondurdu yanağına. Meltem ise kendini geriye doğru çekti.
Gözyaşları, makyajıyla beraber siyah damlacıklar halinde elmacık kemiğine doğru süzülüyordu. Sedat eliyle sildi ve özür dilediğini söyledi. Ama Meltem’in yüz ifadesinde en ufak bir değişiklik yoktu. Kaşlarını çatarak kahverengi gözlerini Sedat’a doğru dikti.
-“Sana layık bir kız nasıl düşünür, konuşur ve güler bunu bir kağıda yaz bari. Ben de evde çalışırım. Unuttuğum bir yer olursa da suflörlük yaparsın. Nasıl olsa metin sende olacak. Allah’ın aşkına Sedat kişiliklerimizi kendi belirlediğimiz kalıplar arasına sıkıştırırsak biz gerçek biz olabilir miyiz sence? Rollerini önceden çalışan oyunculardan ne farkımız kalır ki? Oysa biz oyun oynamıyoruz. Beni ben olduğum için sevmedin mi? Benim için de aynı şeyler geçerli. Peki şimdi ne değişti?
-Sana biraz yavaş gülmeni söyledim. Çünkü öndekilerin bakışından rahatsız oldum. Kötü bir niyetim yoktu.
-Gülünecek yerde gülünür, ağlanacak yerde de ağlanır. Koca salon kahkahadan çınlarken ben neden içimden güleyim ki. Üstelik önümüzdekiler de yanımdaki çocuk ayağını sallarken koltuklardan ses geldiği için dönüp baktılar. Yani gülüşümden senden başka kimse rahatsız olmadı. Bana hafif biriymişim gibi davrandın ve çok üzüldüm.
Sedat kafasını iki yana salladı ve Meltem’in ellerini tuttu. Gözlerinin içi buğulanmıştı.
-Canımın içi. Kesinlikle böyle bir şey aklıma bile gelmedi. Çocukluğumdan beri bizim evde hep ciddiyet hakimdir. Babamın kahkaha attığını hiç işitmedim. Annem ise ablamlar biraz fazla gülünce “Ne o? Kız kısmı o kadar gülmez” derdi. Hatta çok gülünürse başımıza bir felaket geleceği düşüncesiyle yetiştik. İnan ki kötü bir niyetim yoktu. Seni çok seviyorum.
Meltem ve Sedat bir süre konuşmadılar. Arabalarına doğru ilerlerken Sedat usulca Meltem’in elini kavradı. Meltem bu defa elini çekmedi. Aynı dünyada iki farklı iç dünyası olan çiftlerin birbirini tesadüf eseri bulmaları, tanımaları ve anlaşmaları ne kadar zor olsa da denemeye değerdi. Çünkü aşk emek ve yürek istiyordu.
Hayat, oyun içinde bir oyundan ibaretti. Sahnedekiler, sahne arkasındakiler ve sahte önündekiler. Perde tamamen kapanana kadar, hayat tekrarlardan ibaretti. Tıpkı gülmek ve ağlamak gibi.
Aysel AKSÜMER
YORUMLAR
Canım benim Özlem'le başlayan, Meltem'le biten bir öykü daha.
Hayatta oynadığımız roller bir birinden o kadar farklı ki.
Hem dram da olmuyor, hep komedi de. Bir gülüp, bir ağlıyoruz.
Kalemine sağlık arkadaşım. Yine beğeniyle okudum.
Sevgimlesin canım.
Aysel AKSÜMER
vay be ablacığım ne yazmışsın sen böyle.....
Hayat, oyun içinde bir oyundan ibaretti. Sahnedekiler, sahne arkasındakiler ve sahte önündekiler. Perde tamamen kapanana kadar, hayat tekrarlardan ibaretti. Tıpkı gülmek ve ağlamak gibi.
harikaydın ...
ama kızmadanda yapamıyorum; çünkü bu kadar kısa olmamalıydı...
yarım kaldı hayallerim şimdi(:
lütfen devamı olmalıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııı
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
olur böyle şeyler buluttan nem kapılır, giden gider kalan sağlar kalır geriye
hayat bir tiyatrodur zaten gülerken kızarsın karşındakine yalanken gerçek
gerçekken yalan akar gözyaşların timsahsın belkide akrep
olur demet şener de fena gülüyordu bak evlendi karıştı çoluk çocuğa olgunlaştı gitti :)
olur hayat tiyatro sahnesi biri gülerken diğeri ağlar
biri benzetir diğerini kendine ,diğeri benzemiş gibi davranır
hayat işte yuvarlanırız ve ölürüz içimizde kalanlarla
....
Aysel AKSÜMER
Bağışlayın beni değerli favori yazarım, saygıdeğer güçlü kalem öykücüm. Elde olmayan nedenlerle geç gördüm öykünüzü.
Romanlara sığacak hayatın bir kesitinin kısacık öyküye sığdırma ustalığını göstermişsiniz yine. Hayatı bu kadar iyi gözlemlemenize doğrusu gıpta ediyorum.
Öykünün can alıcı noktası Sedat'ın son konuştuğu cümlelerde gizli işte. Yoksa sedat'ın da art niyeti yok kesinlikle. Aşk emek istiyorsa, Meltem'in de biraz daha sakin olup Sedat'ı anlayabilmek için emek sarfetmeli bence.
Elinize ve yüreğinize sağlık.
Geç okuduysam da günümün yazısıyla yeniden karşılaşacağımı umuyor ve yeniden yorumda bulunmayı istiyorum.
Saygı ve sevgiyle kalın...
Aysel AKSÜMER
Aysel'ciğim deftere geç girdim, öykünü şimdi okuyorum.
Farklı karakterlede bir çiftin yaşadığı sıkıntıları dile getirmişsin.
İnsan sevince her şey hallolur zannediyor.Ben her zaman söylerim, eşlerin mutlu birlikteliklerinde ailelerin etkisi her zaman olur diye.Bunu teyit eden bir yazı , geciktiğim için puanlıyamıyorum, selam ve sevgilerimle.
Aysel AKSÜMER
etkileyeci ve bir o kadarda ince düşündürücü bir yazı...ananelerimiz içinde yetişmek ve bu zincirleri kırmak eğer istek varsa olur diyorum ama insan yedisinde neyse yetmişindede odur ata sözünü unutmayarak..sevgilerimle seni okumak harika canım sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER
Aşk emek ve yürek ister, doğru. Ama aşkın bir pembe gözlüğü vardır. Herşeyi olabilir gösterir. Sedat'ın büyüme şekli ile ilgili söylemleri çok önemli, aslında. Bu aklımla, Meltem olsam; uzun soluklu bir duraklama geçirirdim. Evlilik dediğimiz olguda hayatlar birleşir. Aile yapıları ile, aile üyeleri ile oluşan bir birleşmedir, bu. Görünen o ki Meltem ile Sedat'ın yetişme şekilleri aynı değil. Gözlük camı şeffaflaştığı zaman, bu gerçek ortaya çıkacaktır.
Kutluyorum kalemini, arkadaşım. Sevgilerimle.
Aysel AKSÜMER
Ben Tiyatronun hayatın aynası olduğuna inanırım..
Hayatım Tiyatro olduğuna dair görüşlere katılmıyorum.
Hayat bir orijinaldir...
Yansıma değil hakikatleri ve o an'ı yaşarsınız ...
İnsan davranışlarının bütünüyle sosyal statü değişikliğiyle değişmesini hayatın rollerini yaşamak olarak değerlendiriyorum...
En son sahnesinde yaşamın soğuk bir beden ve sessizlik var değil mi?
Musalla taşında uzatılan iradesiz bedenden ne rol beklenir ki???
O asıl sahneye atlamıştır ve hakikat aleminin kapıları açılmıştır ona...
ve "kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe...ya cehennem çukurlarından bir çukur olur..."
İşte sahne...
Oyna istediğin kadar...
Selam ve saygılarımı sunarım....
erolabi tarafından 4/13/2011 12:03:04 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aysel AKSÜMER
Sahnede dram da olacak, komedi de. Hayat sahnesinin özelliğinde o zatwen. İnsanlar en iyi orada yetişir, pişer olgunlaşır. Yine güzel ve anlamlı bir öyküydü canım benim
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
gülmek yaşamın en güzel yanlarından biridir....keşke yaşam hep gülerek geçse...sade kurgu.....sade dil....bu güzel kalemin....her yazısında okuyucu rahatlar.....gülümser düşünür...tebrikler usta....
Aysel AKSÜMER
Zaten hayat oyun değil mi?
Oyunu iyi oynamak gerek..geç satte güzel bir öykü okudum, tebrikler..iyi geceler
sevgiyle kal..
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Defterden ayrı kalmak pek de iyi olmuyor.Yazılarını özlemişim. Harika...
Saygımla.
Aysel AKSÜMER
Arkadaşım saat 23.11 :))
Neden bu kadar geç yazıldı bu öykü diye sorasım geldi:)
Güzel bir kesit sunmuşsun bize. Ayrıca ters köşeye yatırdığını da belirtmeliyim. Ben Özlem'den bir şeyler beklerken seyircilerden ses geldi. Bu iyi...
Az ve anlamlı anlatırım demişsin. Ben de beğendim diyorum. Ve günün -sanırım- son puanını sana veriyorum. Biri daha sürpriz yapmazsa tabi:)
Sevgiler güzel kalbine.