- 674 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
ÖĞRETMENİM İNEKLERİMİZE OT YOLUYORDUM!
Anadolu’da ortaöğretim okullarından biri, sosyal etkinlik olarak bir gezi düzenlemeyi plânlar. Gezi güzergâhı; Ankara, Çanakkale ve Bursa’dır. Geziye katılacak öğrenciler, isimlerini tek tek yazdırırlar sorumlu öğretmene. Geziye gidecek öğretmen arkadaşlar da hazırlanırlar, bu gezi için. Nihayet üç günlük gezi yolculuğu için bütün hazırlıklar tamamlanır.
Öğretmen ve öğrenciler, geziye gitmek için gezi otobüsünü beklerler. Otobüs belirli bir süre sonra gelir. Geziye gidecek öğretmen ve öğrenciler otobüsteki yerlerini alırlar.
Yolculuk heyecanlı bir şekilde başlar. Öğrenciler yeni yeni iller, ilçeler, kasabalar, köyler ve coğrafi bölgeler göreceklerdi. Bu gezi öğrenciler için çok önemli önemli olduğu kadar da anlamlıydı. İlk defa ömürleri boyunca Yozgat’tan dışarı çıkmamış öğrenciler bile vardı bu kafilenin içinde. Bu öğrencilerin yürekleri kıpır kıpırdı. Heyecanlarından yerlerinde duramamaktadırlar. Otobüsün tekerinin her dönüşü heyecan yumağını sarmaktaydı onlar için. Öğrenciler, sevinçten uçarak adeta mavi bulutlara doğru yolculuk yapıyorlardı. Gezilecek tarihi yerler; camiler, müzeler, antik tiyatrolar, kaleler, surlar, mezarlıklar, çeşmeleri, şehitlikler vb. yerlerdi.
Denizin güzelliği öğrencileri büyülüyordu. İlk defa denizle tanışan öğrencilerin sayısı bir hayli fazlaydı. Deniz; maviliği ile uçsuz bucaksız duran deniz… İçinde balıkların zıpladığı deniz… İçinde sandalların, gemilerin, vapurların ve botların coşarak sevinçle yüzdükleri deniz… Evet, bunların hepsini göreceklerdi sevgi yüklü öğrenciler.
Sahillerin büyüleyici ruhu öğrencileri kuşatmıştı. Deniz kenarından yükselen mis gibi balık kokuları, insanların ekmek arası balıkları iştahla midelerine indirmeleri, martıların balık kapma yarışları, yine martıların balıklar için denize süzülmeleri bir başkaydı sahilde… Güvercinler, her yerde masum olduğu gibi sahil boyunca masum bakışlıydılar. Tarih boyunca masumiyetin simgesiydi güvercinler. Telaşlı telaşlı yoluna devam eden insanlar yığını. Kalabalık caddeler, sokaklar, tarihi camiler, hanlar, hamamlar, müzeler…
Bütün bunların heyecanını, üç günde yaşamak kadar güzel bir şey var mıdır acaba? Gezi kafilesi, ilkönce Ankara’ya varır. Oradaki tarihi turistik yerler ziyaret edilir. Kafile daha sonra Bozkır’ın eteklerinden Çanakkale’ye doğru yol alır, büyük bir aşkla büyük bir şevkle…
Yolculuk esnasında ve gezi sırasında, öğrencilerin gözlerine heyecandan uyku girmemektedir. Yol boyunca bozkırlar, ağaçlık alanlar, göklere yükselen kavak ağaçları, tombul tombul söğütler, yeşil yeşil ekinler, katar katar giden trenler, tarlalarda çalışan insanlar, kendilerini vızır vızır geçen arabalar, kendilerinin geçtikleri arabalar, hepsi bir renk cümbüşüydü… Bütün bu yaşadıkları güzellikler, heyecan üstüne heyecan katıyordu. Öğrencilerin mutluluğu nefes oluyordu etrafa. Mutluluklar gökyüzüne uçuyordu.
Uzun bir yolculuktan sonra gezi kafilesi Çanakkale’ye ulaşır. Gezi kafilesi, ilkönce Çanakkale’deki şehitliğimizi güzelce gezer. Geziye katılan genç beyinler şehitliğimizin manevi atmosferini bir bir yudumlarlar. Atalarımızın nasıl şehit olduklarının hikâyelerini okurlar. Bu esnada çok duygusal anlar yaşanır. Çanakkale’nin geçilmez olduğuna bir kez daha şahit olurlar. Tarihe adlarını, altın harflerle yazdıran şehitlerimizi rahmetle anarlar. Kınalı kuzuları yerlerinde ziyaret ederler. Şehitlerimizin ruhlarına; Fatihalar, Yasinler okurlar. Şehitlerimizin ruhlarını şad ederler… Çanakkale şehir merkezinin tarihi turistik yerleri güzelce gezilir, ziyaret edilecek yerler ziyaret edilir.
Çanakkale gezisini tamamlayan kafile, Yeşil Bursa’ysa doğru yol alır. Nihayetinde gezinin son durağa Yeşil Bursa’ya gelirler. Yeşil Bursa’nın türbelerini, camilerini, mezarlarını, kalesini ve diğer tarihi yerlerini gezerler.
Bursa merkezden Uludağ’a doğru yönelirler. Yol kenarının rengârenk ağaçları onlara eşlik eder. Kestane ağacı misafirlerini bir başka karşılar. Kestane ağacı Anadolu’nun kuzularını bağrına basar ve kestanelerini hediye eder. Canım kanım helal olsun size sevgili gençler der. Büklüm büklüm bükülen yolun sonda Uludağ’a ulaşırlar. Oranın tabiat harikası güzelliğini doyasıya yaşarlar. İlaç kaynayan sularından kana kana su içerler.
Artık yolculuğun son demleri yaşanmaktadır. Öğrenciler gezinin hiç bitmesini istemezler. Bu rüya sona ermesin isterler. O kadar harika bir gezi yapılmıştır ki öğrencileri büyüsünde bırakır.
Hiç dönmeyi istemeseler de dönüş zamanı gelmiştir. Dönüş hazırlıkları yapılır ve dönüş yolculuğu başlar. Bir müddet yolculuk yaptıktan sonra, Bursa yakınlarında öğrencilerin hava almaları için otobüs yarım saat mola verir. Öğrenciler ve öğretmenler bu esnada ihtiyaçlarını giderirler. Mola verilen yerin yeşilliği Yeşil Bursa’ya yakışır bir yeşilliktir. Adeta burası uçsuz bucaksız yeşil deniz vadisi gibidir. Bu yeşilliklerin içinde kaybolup gidersiniz.
Verilen mola süresi dolmuştur. Yeşil vadinin koynundan öğrenciler tek tek otobüse yönelirler. Öğrenciler ve öğretmenler bir bir koltuklarındaki yerlerini alırlar. Sorumlu öğretmen, öğrencileri kontrol eder. Yoklama esnasında öğrencilerden birinin koltuğunda olmadığı anlaşılır. Öğretmenler ve öğrenciler otobüsten inerek kaybolan öğrenciyi aramaya başlarlar. Herkes bu kaybolan öğrenciyi arar arar, ama bu kaybolan öğrenci bir türlü bulunamaz.
Kaybolan öğrenci Mehmet’tir. Öğretmenler ve öğrenciler, kaybolan Mehmet’ten endişelenirler. Vakit hayli geçmiştir. Arama hâlâ devam etmektedir. Öğretmen ve öğrenciler, Mehmet’i ararken otobüsten bayağı uzaklaşırlar. Arayan öğrencilerden biri, çok ileride çimlerin arasına karışmış bir karartı görür. Gördüğünü sorumlu öğretmene derhal haber verir.
Çimlerin üzerinde duran karartı Mehmet’ten başkası değildir. Öğretmen Ali, heyecanla koşa koşa kaybolan Mehmet’in yanına varır ve başına dikilir. Mehmet öğretmeninin geldiğini bile fark etmez. O hâlâ kendi sevdasındadır. Çayırlar, çimenler ve otlar oylum oylum; diz boyu, hatta daha da büyüktür. Mehmet, bu güzelim otları yolup yolup eline geçirdiği çuvala doldurmaktadır. Kendisi, otların içinde neredeyse kaybolmaktadır. O kadar güzel ve yeşil otlar var ki! Mehmet, bu güzelliğin arasında habire ot yolup çuvala doldurmaktadır.
Öğretmen Ali sinirli bir şekilde:
-Oğlum Mehmet! Ne yapıyorsun burada?
Mehmet, bir taraftan ot yolmaya devam ediyor, bir taraftan da yolduğu otları çuvala doldurmaktadır.
Mehmet, başı öne eğik olduğu halde:
-Öğretmenim ne yaptığımı görmüyor musunuz? Ot yoluyorum ot…
Öğretmen Ali:
-Oğlum! Allah aşkına, bu otları ne yapacaksın?
Mehmet:
-Hocam! Bizim ineklere ot yoluyorum, bizim ineklere. Bizim orada böyle yeşil ve güzel ot yok ki…
Sinirlerinden deliye dönen öğretmen Mehmet’in bu sevinç, neşe ve heyecan yüklü cevabın karşısında bütün sinirlerinden uzaklaşır. Mehmet’in bu hareketine gülmeye başlar.
Öğretmen:
-Hadi oğlum! Gidelim. Otobüs kalkıyor bir saattir seni arıyoruz.
Mehmet:
-Tamam öğretmenim! Bir el atın da şu ot çuvalını sırtıma atayım, hemen sizinle geleyim.
Mehmet yolduğu otları çuvala iyice basar, çuvalı da sırtına atar ve otobüse doğru yönelir. Otobüsteki herkes Mehmet’in gelmesini sabırsızlıkla beklemektedir. Öğretmen ve Mehmet nihayetinde otobüse ulaşırlar. Otobüsteki bütün yolcular yerlerini almıştır. Dönüş yolculuğu çoktan başlamıştır. Geziyi kazasız belasız bir şekilde böylece tamamlamış olurlar.
Ali öğretmenin kulaklarında ise Mehmet’in söylediği:
-Öğretmenim! İneklerimize ot yoluyordum. Öğretmenim! İneklerimize ot yoluyordum. Öğretmenim! İneklerimize ot yoluyordum. Sözleri yankılanır durur…
04.04.2011
Çekerek
YORUMLAR
Binlerce öğrenci var hem çalışıp hem okuyan...
Hem ailelerine bakmak için okul sonrası hem hafta sonları çalışıyorlar...
Kimi yetim,kimi anne babası ayrı ...
Kalabalıklar koşuştururken onlar ekmek derdinde..
Ne seslerini duyan var ne acılarını soran..
Herkes kendi aleminde...
Ben bu olayları çok yaşadığımdan..şahit olduğumdan bilirim..
Derdi de cefayı da...
Selam ve dua ile..
Düşündürücü...
Bir an yazı başlığını düşündüm Mehmetin kayıp olduğu anla içim burkuldu.:(
Böylesi otlar yoktu belki memleketinde.
Belki de kimbilir..
Tebrik ederim ...Güzeldi vesselam/selam ile.
İDRİS ÇETİN
bursa denilince yemyeşil vadiler akal gelir
sultan hanım arabistan doğumlu musunuz.