yasaklı yürekler 7
Yasaklı Yürekler
Bölüm 7
Kapıdan içeri oğullarının kollarında girdi. Ayakta duramıyordu. Oğulları, babalarını yatak odasına götürürlerken gelinleri de ne yapacaklarını bilmez bir halde bakıştılar. Artık sevmeseler de kayınvalideleri hayata veda etmiş ve pek çok sorumluluk kendilerine geçmişti. Bu zor günlerinde destek olmak için yanlarından ayrılmayan akrabalarıyla beraber yavaşça salona geçip kanepelere oturdular. Zihinlerinde kim bilir ne düşünceler vardı.
Oğullarının zihinleri de en az onlar kadar karışıktı. Babaları hiç tahmin edemeyecekleri kadar harap olmuştu bugün. Anne babalarının kavga da etseler birbirlerini sevdiklerine inanırlardı. Ama bu derecede bir sevgi olacağını tahmin etmemişlerdi. Babalarını yatak odasına getirdiklerinde kendinden geçmiş bir hal içindeydiler hepsi. Yatağın üstüne oturdular babalarıyla. Ferit, başı önde, titreyen bir sesle “Biraz uyu sen baba, biz gelenlerle ilgileniriz” derken Sadık ve Oğuz da başlarıyla söylenenleri tasdik ediyordu. “Evet baba sen dinlen artık, hiç bişey düşünme…Biz varız merak etme sen” diyerek babalarını yalnız bırakıp salona geçtiler.
Yavaşca yatağın üzerine uzandı. Gerçekten bu gün sabahın ilki ışıklarıyla birlikte hayatında kasırga gibi esmiş, bunca senenin birikimlerini bir daha toplanmayacak şekilde etrafa savurmuştu. Hiç bişey düşünemiyordu. Yastığı yavaşça kavrayıp başının altına çekerken eline yumuşak, okşar gibi bir his veren, eşinin tülbendi geldi. Avuçlarında sıktı tülbendi burnuna götürdü. Maziden ne kaldıysa içine hapsetmek ister gibi kokladı. Göz pınarları hala ıslak, hala bir kalp çarpıntısı ile boşalıverecek haldeydi. Eşinin artık kaybolmaya yüz tutmuş kokusu genzine ulaşır ulaşmaz, gözyaşları da yastığa damla damla düşmeye başladı.
Ağladığı neydi? Bunca sene birbirlerinin yükü olmuşken, öldüğünde rahat bir nefes alacağını söylerken yaşadığı bu acı manasızdı. İçinde hiç fark etmeden biriken pişmanlık denizi taşmış, ama şimdi çekilen bu duygunun yerini korkular almaya başlamıştı. Yattığı yerde sanki bir sandaldaymış gibi tatlı esintilerle sallanıyor, arada bir dipsiz uçurumlardan düşermiş gibi yokluk hissediyor, ama zihni hala kendisini zorlayarak geçmişin sayfalarında gezdiriyordu. Kulağında eşinin kahkahası çınladı bir zaman sonra anlaşılmaz lakırdılar, uğultulu sesler duymaya başladı. “Salondakilerin sesleridir” diye gözlerini açmadan dinlemeye devam etti. Sanki sesler yakınlaşmıştı. Kulaklarına eğilen birinin nefesiyle karışan fısıltısı; olmayan birinden, eşinden nağmeler taşıyordu.
“Haydi kalk, yatıyorum ben… Hey duymuyor musun kalksana işte. Bekleyemem seni. Haydı kalk ilaçlarını al.” Her gece duyduğu, hiç değişmeyen eşinin sözleriydi bunlar.
Sanki yine o gecelerden birindeymiş gibi kaşları çatıldı. İçinden bir ses” yatarsan yat be kadın, durduk yere bozma asabımı” diye cevap verdi maziye. “Yatarsan yat…”
Ama ses kesilmiyor birkaç ağızdan söylenirmiş gibi aynı kelimeler ard arda kulağına daha da yüksek bir sesle söylenmeye başlıyordu. İyice dinledi kulakları. Başka bir ses daha yokluğun dehlizlerinden kendine sesleniyormuş gibi “Kalk baba… biz gideceğiz… haydi baba ilaçlarını al… baba gidiyoruz biz… al ilaçlarını”
“Gidiyorlar mı kimler, nereye gidiyorlar. Sen de mi Nusret, sen de mi gidiyorsun nereye yavrum nereye Nusretim Annenle mi. Bırakma anneni, ben bıraktım ama sen bırakma.”
Varlıkla yokluk arasında duyduklarına, varlıkla yokluk arasında biri, yankılarını gözyaşlarında bırakarak cevap veriyordu. Mırıldandı “Nusret…”
“Kalk baba biraz dinlendiysen uyan ilaçlarını almadın” Bu kez tını çok farklıydı. Bu sesin sahibi içindeki bilinmeyenlerin sözlerini, daha şefkatli, daha elemli, daha endişeli söylüyordu. “Nusret” diye bir feryat çıktı dudaklarından “Nusretim” bu kez cevap yanıbaşından geldi “Hayır baba Ben Ferit hadi uyan iç ilaçlarını.. Hadi baba babam..”
Gözlerini aralayıp nerdeyim diye bakındı bir süre “Hadi baba ilaçlarını iç” devam etti Ferit. “Amcamın, teyzemin çok selamı var çok endişelenmişler senin için.” İlaçlarla bir bardak suyu babasına uzatırken devam etti.” Bir ara gelip baktılar sana uyuyorsun diye geri çıktılar.” Hadi baba nerdeyse gece yarısı oldu. Oğuz burada yatacak bu gece yarın sabah erkenden biz de geliriz. “ yutkundu, elleri ellerinin arasında kaldı bir süre “İstersen biz de kalırız ne dersin?” Bakışları karşılaştı bir süre “Yok oğlum Oğuz var ya biz kalırız onunla, evinize gidin selametle daha da geç kalmayın “
Ferit babasının omzunu hafifçe sıkıp kapıya yöneldi. Aklında bir sualle geri döndü. Dudakları hafifçe aralandı sorgulayan bakışları bir süre babasının yüzünde dolandı. Başını kaldıran babasıyla gözgöze geldiğinde vazgeçti. Zamanı değildi. Yüzüne şefkatli bir tebessüm belirerek tekrar döndü. Boynuna sarıldı babasının. Aynı anda atan iki yürek gibi yankılarını damarlarında hissettikleri bir sarılmayla dudaklarını babasının yanagına kilitleyip öptü. Çocukluğundaki gibi büyük bir sevgiyle babasının yanağına yapışan bu dudaklar, kocaman bir buseyi bıraktı. Minnetle baktı babası feridin ardından.
Kapının önünden sesler geliyor, ağabeyleri eşleriyle beraber iyi geceler dilerken Oğuz ağabeylerini yolcu ediyordu. Az bir zaman sonra kapının kapandığını, iki kilit sesinden sonra odasına doğru gelen Oğuz’un ayak seslerini duydu. Başını kaldırdığında aynı şefkatli bakışları Oğuzun gözlerinde görünce minnetli bir gülümseme de Oğuz için yerleşti simasına.
Yavaşça eğildi Oğuz. Bir iyi geceler öpücüğü ve söylenemeyen onca sözü anlatan bakışlarla yavaşça çekilip babasının kapısını örttü.
İşte geçmişe ait en son sayfa böyle bitmiş, yeni günün ne getireceğini bilememenin endişesiyle, mazinin treni, herkes yataklarına uzanırken, sessizce sonsuzluğa doğru yol almaya başlamıştı.
YORUMLAR
Kaçırdığım bölümleri de okuyacağım. Bu bölüm için konuşmak gerekirse anlatımın yine güzel. Ama paragraf arası açmalısın. Geri dönüp öykünün nereye gittiğine bakmam lazım.
Şimdilik kutluyorum.
Evet, geri dönüp okudum. Kurgu güzel gidiyor. Anlatım üzerine biraz daha çalışırsak...En azından olayları anlatıcıdan değil kahramanların diyaloglarından öğrenirsek çok daha iyi olacak. Olayları karakterlere yaşatarak ve diyaloglar aracılığıyla anlatmak daha etkili olacak diye düşünüyorum. Çünkü bu çalışma kısa öykülükten çıktı artık. Romana doğru gidiyor:)
Sevgiler.
Aynur Engindeniz tarafından 4/11/2011 12:50:43 PM zamanında düzenlenmiştir.