- 508 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Çok Susadım
Çok susadım..Lütfen su verin bana, lütfen....içim acıyor...ağrılarım var ...ama nerem ağrıyorr bilemiyorum. Evet her her yerim ağrıyor.Vücudumun her yeri..Su, su içersem eğer sanki geçecek.Gözlerim, ne kadar ağır göz kapaklarım, bir türlü açılmıyor.Oysa birkaç dakika önce nasıl da iyi hissediyordum kendimi....derler ya; sanki bulutların üstündeydim.Ya şimdi ne oldu bana.
Çok sıcak, su su çok susadım..sabah mı oluyor ne. Perde aralık kalmış gün sızıyor penceremdem.
Kamyon , kamyon geliyor üstümüze.
Anne..anne..nerdeyim ben?. Nerdeyiz?
Solumda ki yatakta yaşlı bir kadın. Gözleri kapalı, sıkıca büzmüş dudaklarını; sanki bir şey yedirmek isteyen birileri varmış da yemek istemiyormuş gibi...Tülbent saçının ancak bir kısmını kapatmış diğer yandan gümüşi beyaz saçları görünüyor.Kolunda bir ucu askıya takılı serum şişesine kadar uzanan hortum.
“Uyandı mı?”dedi tanımadığım bir ses. Annem “bir ara gözünü açtı ama” diye yanıtladı.
“Nasılız bakalım?” “Çok ağrım var, susadım. Ne oldu bana?” sesim kendime ne kadar yabancı, kulağıma öylesine uzaktan geliyor ki. “Kaza geçirdin, bacağın gangren oldu kestik...”Başımda başkaları da var sanki, kendi aralarında birşeyler konuşuyorlar...anlayamıyorum ama ..bana söylenmiyor sanırım..
Annemin yüzünü tam göremiyorum, yan dönmüş, bana bakmıyor. Hangi bacağım acaba, yokluğu hissedilmez mi? Ben hiç eksikliğini hissetmiyorum, ilaçların etkisi mi? “Ellerini kımıldatma kızım , serumlar çıkar.””Olsun canın sağ, sen kurtuldun ya..” titrediğini saklamak isteğiyle usulca annemin mirıldanmaya benzeyen sesi. “Yüzümde ne var, gözüm....” “yüzündeki dikişleri sarmak için gözünü de kapatmışlar sargı beziyle.”
Çok sıcak, su, su istiyorum. Hangi bacağım acaba, bana ikisi de varmış gibi geliyor hala, ne zaman farkında olacağım?
Sağımda üç yatak daha var. Hemen yanımdakinde iri gözlü, siyah saçları olan bir genç kız yatıyor. Ben de genç kız mıyım? Ondört yaşında genç kız mı olunur yoksa hala çocukmuyum..
İlk regli olduğum gün aklıma geldi, bir yıl önceydi. “Artık genç kız oluyorsun” demişti annem. Bir yıl geçtiğine göre. Oysa komşu kızının düğününe gideceğim diye giyinip, kirpiklerime de annemin rımelinden sürdüm diye ablam ne kadar kızmıştı. “Çocuklar makyaj yapmaz, bu ne? Asla benimle yüzünü yıkamadan gelemezsin, götürmem seni bu halle” diye azarlamıştı. Bir yandan ağlıyor bir yandan da rımellerim akmasın diye gözlerimi hemen siliyordum. Rımel aktıkça gözlerim biber sürmüşçesine yanıyor. Gözlerim kan çanağına döndü o gün. Sesime anneannem geldi. Minicik yüzü, yüzündeki kırışıklıklara meydan okuyan gergin hiç yaşlanmamış duran yanağında siyah beni, çatık kaşları. İşte benim kurtarıcım geldi. Sesimi daha da yükselttim “gözlerim çok yandı” diye ağlamayı sürdürdüm. “Hiç üzülme sen, o götürmezse ben götürürüm seni düğüne, git sen yüzünü yıka gel, gidelim”dedi buyurgan ve kararlı sesiyle. İyi ki annemi istememiş babam, yoksa anneannemle hep birllikte yaşayamazdım, böylesi büyük bir ailem de olmazdı o zaman.
Yani şimdi ben genç miyim, çocukmuyum?
Ayşe, hastahanede geçen sonraki günlerimde öğrendim hemen sağımda yatanın adını. Ayşe tarlaya giderken traktörden düşmüş, traktörün tekeri kalçasından geçmiş. Kalça kemiği kırıkmış, ziyaretçisi annemle konuşurken duydum birde kızlık zarı bozulmuş, rapor yazmış doktoru, ailesine vermiş, Ayşe’den gizliyorlarmış durumu.Acaba evlendiğinde çocuk doğurabilecek mi, ya doğuramazsa, bebeği nasıl alacaklar?
Meryem nine felçli. O da kalça kırığından yatıyor, solumdaki yatakda. Bir torunu var, haftada bir veya iki ziyaretine geliyor ninesinin. Saçları kuzguni siyah, dümdüz uzun, bu sıcakta salıyor onu omuzlarından aşağı. Kıpkırmızı rujunu arada bir çıkarıp tazeliyor. Geldiğinde ninesinden çok benimle ilgilenir, annemle sohbet ederdi. Meryem nine yüzünü bize dönmüş torununun arkasından gözleri dolu dolu bakar, birşeyler söylüyormuş gibi dişsiz ağzının içine gömülü, kuruluktan birbirinne yapışmış dudaklarını oynatır ama sesini kimse duymazdı. Felçten dolayı normal konuşmasında da kelimeleri çıkartamaz gevelerdi ağzında. Beyaz saçları tülbentinin bir yanından tamamen görünür, diğer tarafta ise tülbent alnını kaşına kadar örterdi. Talihsiz Meryem şarkısını söylediğimde nasılda duygulanır, gözyaşları kulağına doğru yanaklarından süzülürdü.
Münevver hemşire nöbetçi bu gece. İnşallah ağrım olmaz. Daha önce nöbeti sırasında ağrı kesici bir iğne yapmıştı, belime yakın sertlik geçmedi, kolonyalı pamuk koydu annem ama hala acıyor yeri. Günde kaç defa iğne yapıyorlar, hemde hep sağ kalçamdan. Aslında öylesine şiddetli ağrılarım oluyor ki, iğne yerinin acısının bu ağrıların yanında sözü bile etmek komik, ama nedense onun iğne yapmasını hiç istemiyorum . Sanki yanlış bir yere gelip de bu ayağım da sakat kalacakmış gibi bir korku taşıyorum içimde.
Kasabadaki evimizin önünden yukarıdaki mahallede oturan bir delikanlı geçerdi kahveye giderken, sağ elini cebine sokar, dizinden geriye doğru kıvrık duran, diğerine göre oldukça kısa bacağının kemiğine elini bastırarak yürürdü. Yine de aksamasına engel olamaz sağ tarafın eğilirdi bütün gövdesi. Sağlık memuru hatalı iğne yapmış, ondan sonra böyle kasılmış bacağı. Çok sinirliydi, devamlı kasabadaki kızların peşinden gider onlara laf atardı.
Annem girdi odaya, yüzünü yıkamış ama gözlerinin kızarıklığı yok edememiş soğuk su, ağlamış yine .
Ziyaret saatine bir saat var daha . Her gün öylesine çok ziyaretçim olyor ki odamız benim ziyaretçilerimi almıyor, nöbetleşe geliyorlar yatağıma, bir kısmı koridorda aralarında sohbet ediyor.
Hala çıplak yatıyorum, incecik tülbent gibi bir çarşaf örtüyor çıplaklığımı, ziyaret saatine yakın tülbentin üzerine geceliğimi koyuyor annem.Çiçekli hepside çok güzel geceliklerim, ablamlar ne çok yeni gecelik almışlar bana. Sağa sola dönemiyorum daha, ayağımda kan, kollarımda da serum takılı.
January-29