O Kadın
“Delikanlı çağlarım” derler ya, işte o çağlardaydım; çağıma inat muziplik yapıyordum. Bir çocuk misali… Bu halim rahatlatıyordu beni; kendimi daha kolay inkâr edebiliyordum çünkü… Ancak bu şekilde annemin mahremimi görmesi, kardeşimin yemeğimi hazırlaması, babamın “aslan oğlum” diye kucaklaması incitmiyordu gururumu. Çocuktum çünkü… Hâlâ çocuk… Ağlamak da serbestti, kızmak da, kırmak da.
Engelli parkına giderdik babamla. Çocuk parkı derdim ben. Büyüyünce çocukluğumu özlemeyeyim diye geliyorum derdim babama. Sık sık gelirdik parka. Diğer çocukları görmek hoşuma giderdi. Birçoğu Ferrari derdi oturduğu sandalyeye. Akü bitene kadar yarışırdık. Akü bittiğinde benzin bitti sanırdık. Beni hep babam iterdi.
Park ziyaretlerinde bir kadın dikkatimi çekmeye başlamıştı. Üçüncü görüşümdü ve her görüşümde ıslaktı gözleri. Halbuki çocukta değildi diğerlerimiz gibi, gençti… Ağladığımda dokunulsun istemem yüreğime. Onu da kendime benzetip, dokunmadım. Birden işlevini yerine getirmese de, ayaklarımın kurcalandığını fark ettim. Hemen sonrasında “abiye dokunma, kızım” diyen bir nida işittim. Sıkça başıma gelirdi bu durum. Yaşı küçük olsa da ikimiz de aynı parkın çocuklarıydık.
O kadın ve yine ağlıyor. Evladının noksanlığına üzüleni çok gördüğümden gelen bir ön yargıdan dolayı, ilk aklıma gelen yine bu oluyor. Sonunda annemi incittiğim gibi, onu da incitmeye karar veriyorum. Yanına yaklaşıp:
- “Siz neden ağlıyorsunuz? Bırakın çocuğunuz derdine yansın!” diyorum
Duyduklarını umursamaz bir eda ile:
- Küçüğüm öldü, diye bir cevap alıyorum.
Artık ağlayan kadın yoktu. Sadece genç bir kadın vardı. Beni çocuğu yerine koymuştu. Parka her gittiğimde o vardı. Neden hâlâ parka geldiğini sorduğumda, benim için geldiğini söylerdi. Beni küçüğün yerine koymasının yanlış olduğunu söylediğimde, sadece güldü…
Aşklarımı hep yalnız yaşamıştım ya da hiç aşkı yaşamamıştım. Olmazlar olmuştu. O kadın çözmüştü dilimi. Sevdiğimdi, sevdiğiydim. İlanı aşk etmeye karar vermiştik. Küçüğünün doğum gününde yapacaktık bunu, ama o gün hiç gelmedi. Telefonu kapalıydı. Parka da hiç gelmiyordu artık.
Aramadı, aramadım… Ya ölmüştü, ya da benim için ölmüştü. Öğrenmekten hep korktum ve hiç öğrenmedim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.