İLK ÇOCUKLUK OYUNLARIMIZ
Hani derler ya:”Çocuk nerede olursa olsun oyuncağını bulur.”diye.Çocuk,oyun,oyuncak…Ne kadar uyumlu geliyor değil mi? İlk insanlar nasıl oyun oynarlardı acaba? Merak etmeden kendimi alamıyorum..Çok değil ,şöyle kırk-elli yıl geriye gidip çocukluk oyunlarımız ve oyuncaklarımıza baktığım zaman bu merak bende hasıl oluyor..Bizim oynadığımız ilkel oyunlar geriye gittikçe ne hal alıyordu acaba? Doğadan oyun ve oyuncak icat etmek akla en yatkın yol gibi..
İlk çocukluk dönemi,yani okul öncesi köyde ve yaylada geçtiğinden çevreye,doğaya özgüydü oyunlarımız.Köyde bir-iki evdeki radyo,el feneri,löks lamba,gazocağıydı teknolojik araçlar..Oyuncak hak getire…Kim görmüş ki? Radyolar bugünkü ellibeş ekran televizyon kadar vardı nerdeyse…Kocaman kocaman pilleri,pillerin bataryaları vardı…Eskiyen piller atıldığında bayram ederdik.Onu evirir-çevirir,tren yapar,araba tekeri yapar ensonunda ezer içinin kömürünü çıkarırdık.Ne kadar tehlikeliymiş oysa!Kimse bilmezdi ki tehlikesini bizi uyaran olsun.
Köyde portakallarla,yaylada elmalarla top oynardık…Değirmencilik en komple oyunlarımızdan biriydi.Yaylada su boldu,çamur da vardı.Sadece suyu istediğimiz yere getirecek alet,edevat yoktu.Hortum yerine kış kabaklarının yaprak sapını(urg derler bizde) ya da soğan erkeğini kullanırdık.İçi boş olur,bazılarının boyu elli santimi bulurdu.Önce küçük bir su yolu,çamurdan inşa ettiğimiz değirmene getirir suyu, oradan da kabak urglarıyla,soğan erkekleriyle değirmen taşının üstüne akıtırdık.Su değirmenleri olurdu eskiden.Beynimize kazınmış demek ki…
Keçilerin çok sevdiği “tesbih” çalısı var.Gerçekten tanelerinin çekirdeğinden tesbih yapılır…Keçiler onu kütür kütür yerler.O taneleri gülle(misket) yapardık.Keçi gübresi de tesbih tanesi gibi olur…Kuru ve temiz olanlarını yine oyun için kullanırdık..Oğlaklar,kuzular,köpekler yanıbaşı oyuncakları zaten…
Hayvanların gübrelerini(zibillerini) zibillik denilen bir yerde biriktirirlerdi.Zamanı geldiğinde bahçelerde kullanmak için.Yüksek bir yerden o zibilliğe atlamak oyunların en güzellerindendi.Dizlerimize kadar zibile gömülürdük.Zibil ateş gibi olurdu..Zaman zaman fırça yerdik bu oyun yüzünden.Bizim mikrop kapma endişesi değildi fırça sebebimiz.Zibili dağıtmamıza kızılırdı.
Böcekten,hayvandan,haşarattan ne bulursak oynardık.Çekirge toplamak hem oyundu bizim için hem de kekliklerimizin yemi olurdu toplanan çekirgeler…Kurbağa yakalayıp sıçratmak..Kelebek yakalamak,karıncaların yollarını değiştirmek,kertiş(kertenkele) taşlamak ayrı ayrı zevkli oyunlardandı.Kaplumbağayı ters çevirmek..Hele bir” innelik”(yusufçuk) denilen,(helikopter böceği de denirdi)bir böceği yakaldık mı saatlerce eğlenirdik.Gerçekten helikopter gibiydi bu böcek.Havada sabit durabilirdi.Onu yakalayıp ince bir iple kuyruğundan bağladık mı,canlı uçurtmamız olurdu.
Ağaçlara tırmanmak,kayalara tırmanmak,bir çukuru atlamak rutin oyunlardandı..Hele evimizin yakınında dört-beş metre kadar yükseklikte meyilli kaygan bir kaya vardı.O kayadan sıyrılmak 5D’ye binmek kadar heyecan vericiydi.Altımıza ağaç yapraklarından kızaklar yapardık..Ne kadar güzel kızak yapsak hem donumuz,hem etimiz parçalanırdı…Her seferinde de evden bunun için dayak yerdik..
Yırtılan yeri yamarlar,tekrar yırtılır tekrar yamarlar,kırk yama olurdu giysilerimiz..Kız erkek ayrımı yoktu gibi…Bize de fistan giydirirlerdi..Dikmesi mi kolay oluyordu nedir? Çocukluğumun tek fotoğrafında o fistan belgelenmiştir.
Komşumuzun kazları vardı iri iri..Köpek gibi saldırırlardı adama.Kazları kızdırıp kaçmak da heyecanlı oyunlardandı. Birgün dalıp saldırı bölgelerine girmişim.Kaçayım dedim ama nafile…Kazın biri eteğimden kaptı…Çığlıklar atarak kaçıyorum ama kaz bırakmıyor..Yeterince korktuğumu anlamış olmalı ki bıraktı sonra..Kaz başkasını kapınca çok eğlenceli oluyordu da seni kaptı mı başkaları için eğlence sana korkulu anlar…
Salıncak kuracak ip de bulunmuyordu ki ağaçların dalından yakalayıp sallanırdık..Çubuktan atlar yapar” dıgıdık” oynardık..At dediysem çubuğu bacak aramıza alırdık atımız olurdu işte.Ender bulunan lüks oyuncaklarımız da olurdu.Bir iki eli yatkın çam kabuklarından kayık,araba yapardı bize…Hele bir de topaç yapılırsa oyuncak zengini sayardık kendimizi..
Patlangaç veya fıştırom denilen içi delik borular yaparlardı uygun ağaçlardan.İçine sıkıştırılan bir yaprağı veya taşı, bir piston marifetiyle atardı bu oyuncaklar..Günümüzün en lüks çocuk tabancaları o kadar zevk vermiyordur belki de…
Çok ender gördüğümüz çerçileri taklit etme de güzel oyunlardandı… “Tatlıcı geldi,tatlıcı” nidası ne kadar ilginç ve tatlı gelmiş ki kulağımıza herkes bir tatlıcılık yapmıştır oyun olarak…Dilimin daha yeni döndüğü zamanlarda “tatlıcı” diye “daştala” dermişim. Tatlı ne kadar ulaşılmaz gelirmiş bize ki hayaliyle avunurmuşuz hep.
Çocuk oyununu icat eder demişler ya biz de bu oyunları icat etmişiz.Değişik bölgelerde benzer oyuncaklarla benzer oyunlar oynanmıştır aynı zamanlarda.. Ben oyunlarımı ve oyuncaklarımı özledim,andım..Sizlere de anımsatıp yüzünüzde bir tebessüm oluşturabildiysem büyüklük oyunu da fena değilmiş demek ki……?
YORUMLAR
EHVENCE
Kendi çocukluğumu yaşadım yazınızda. Ben en çok çamurdan kendimiz yaptığımız tencere ve tabakları, bahçe çitlerinden dayak yiyeceğimizi bildiğimiz halde aşırdığımız tellerden yaptığımız arabaları sürmeyi severdim. Bir de şimdi kızım yapsa çok kızarım eminim çamur dolu çukura atlama oyunumuzu severdim. Ne güzel ve ne eğlenceliydi o zaman kendi oyuncağımızı ve oyunlarımızı icad etmemiz.
Şimdiki çocuklar şanslı, herşeyleri var derler ya! Bence bizler daha şanslıydık...
Yüreğinize sağlık bize o günleri tekrar hatırlattığınız ve yaşattığınız için.