Güney Kıyıları
Bir bahar sabahı bindiğim ilk uçakla kendimi Adana’da buldum. Uçak firmasının Tarsus ve Mersin istikametine giden servis araçları bulunmaktadır. Dileyen kendi imkanları ile gider, dileyen servis aracını kullanarak gider. Portakal ve liman ağaçları arasında Tarsus’a doğru yol alıyoruz. Istanbul’un sıkı kalabalıklarından hiç mi hiç eser yok. Yeşil ve berektli çevreye bakınca kendinizi dünyaya yeni gelmiş gibi hissediyorsunuz. İçiniz çok mesrur ve ferah oluyor. Bir anda bütün yorgunluğunuzun gittiğini fark edersiniz. Takribe bir buçuk saat sonra raybüse paralel olarak Mersine varıyorsunuz. Adetim üzere ilk önce eski çarşılar varsa onları gezerim. Hafif hafif şehri turlamaya başlarım, bu bazen yaya bazen toplu taşıma bazen taksilerle olur. Vakit ilerliyor acıktığımı hissetmeye başladığım an yine her zaman yaptığım gibi kendi güzel tantuni yapan esnaf lokantalırının birine attım. Yanında bir bardak şalgam ve gözleriniz açılıyor. Tekrar yolları düşüyorum. Ver elini anamur, muz cenneti, hayatımda ilk defa muz bahçesi görüyordum. Aman Allah ne güzel ağaçlar ne güzel yemişler, Tabiri caizse bayıldım. Bir anlık teffekkürden sonra Cenab u Hakkın bahşettiği böyle güzel lutuflar için niyazı şükürde bulundum. Yan yana dizili olan muz seraları yanında rengi kırmızıya dönmüş bir çilek bahçesi. Muz için şükür gerekir de çilek için gerekmez mi! Anamurun denize paralel kavisli ve zikzaklı ve zorlu yollardan gerisin geri Mersin ordan da Adana’ya Adana’dan tekrar İstanbul’a dönüyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.