5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
5079
Okunma
Sevginin -hubb- Arapça kelime anlamı tohum, çekirdek öz anlamına gelmektedir. Hububat kelimesi buradan türetilmiştir. Sevginin hububata dönüşmesi derin anlamlar taşımaktadır yani, sevgi insanın tohumudur, çekirdek özüdür tohumda gizlenen insanın özü, ilahi projedir. İlahi tohumun –sevginin-sonucu olan insanın turabın içindeki öze sadakati sevgi ile olur.
Sevginin kaynağı Allah’tır. Allah VEDUD’tur. Vedud namı fe’ul veznindendir. Bu veznin özelliği, hem etken hem edilgen olmasıdır. Bu yüzden Vedud ismi, hem “En çok seven”, hem de “En çok sevilen” anlamına gelir. Vedud ismini diğer birçok isimden ayıran fark da budur. Allah Rezzak’tır. Bu gibi isimlerde tek taraflı bir akış vardır. Allah rızkı verir, rızkı almaz. Vedud isminde çift akış vardır. Hem sever, hem de sevgi ister. Vedud’tan gelen sevgi insanı özgür kılar ve ebed-i baki sunar, insanı kanatlandırır ölümü öldürür.
Gönül toprağında yerini alan sevgi tohumu yüzünü güneşe/ilahi ışığa dönerek yeşermeye başlar. Tıpkı sarmaşık gibi büyür. Bir sarmaşığın en basit tırmanma yöntemi, kendisini bir desteğin etrafında sarmaktır, bir ruha sarmaktır, bir mecnuna sarılmaktır. Mecnuna sarılan sevgi-filiz, bir desteğe dokunur dokunmaz, temas ettiği yüzeyin tam tersine doğru bir büyüme hamlesi yapar Çünkü sevginin temas ettiği yüzey- mecnun, onun içe doğru bükülmesine yol açar. Böylece mecnun Leyla’nın etrafında dolanarak büyümeye başlar. Büyüme o kadar hızlıdır ki, mecnun mecnun adını alır.
Sevgili,
Çok ilginçtir işte burada sarmaşığın ilahi yolculuğunu görürüz. Eğer sarmaşık/mecnun Leyla’ya sarılmadan, doğrudan yukarı doğru boy atsa, fani bir yaşamın gölgesinde ebedi aşka ulaşmadan gövdesi ağırlığına dayanamayacak ve kırılacaktır. Aşk mecnunu sarar ve onu tutuklar, sarmaşık(aşk) yaşamı yaşanmaz kılar, zindana çevirir, desteğini boğar, Aşkın besin kaynağı sevgi(hubb) olursa insanı ölümsüz kılar. Aşk sarmaşıktan gelir, işte tarih boyunca aşkın serencamı ve bahçıvanları bu sarmaşık filizini sulamıştır. Bahçıvan/mecnun/şairleri perişan eden, esir kılan bu sızıdır bu sevgidir.
Benim tek hîç kim zâr ü perişân olmasın yâ Rab
Esîr-i derd-i aşk u dâğ-ı hicrân olmasın yâ Rab
Ey Rabbim!hiç kimse benim gibi inlemesin ve perişan olmasın. Aşk derdinin ve ayrılık yarasının esiri olmasın,ey Rabbim.
Fuzuli’ sinesine yerleşen bu tohumu büyütmek için hep pencerelerin açık olmasını ister.
Sînemi çâk eyle gör dil iztırâbın aşktan
Revzen aç her dem hevâdan mevc uran deryâya bak
Göğsümü yar da gönlümün aşkla nasıl çırpındığını gör; pencere aç da her solukta havadan dalgalanan denize bak.
Sevgili,
Sevgilinin bakışları oka, kendisi bir ava dönüşür birden…
Ne keman-dârsın ey meh ki atıp gamze okun
Yıktığın saydda ne zahm ne peygân görünür
Ey ay yüzlü, ne okçusun ki, bakış okunu atıp yıktığın avda ne yara görünür, ne ok temreni.
Bazen peykana dönüşür yaralar aşık-ı mecunu, su bile fayda etmez, ürker artık hep ihtiyatlıdır.
Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânın sözün
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yâre su
Yaralı gönül senin (peykân)ından korka korka bahseder. Yaralı olan suyu ihtiyatla içer.
Sevgili,
Aşk girdabında olanlar baharı bile görmezler, baharı yüreğinde yaşarlar,dünya sevgilileri endam etse bile baharda göz arar aşk-ı edebiyi..
Bahar boldu vü gül meyli kılmadı könlüm
Açıldı gonca ve lîkin açılmadı könlüm
Yüzün hayâli bile vâlih erdi andak kim
Bahâr kelgen ü kitkenni bilmedi könlüm
Yüzün nezâresi de mest ü mahv idi yani
Ki gül çağıda zamânî ayılmadı könlüm
Zamane gül-bünide gonca dektür il könlü
Olarga şükr ki bârî katılmadı könlüm
Nevayı gonca tilep könlüm ağzın etti heves
Eğerçi tapmadı lîkin yanılmadı könlüm
Bahar geldi, fakat gönlüm, güllere ilgi duyup bakmadı. Goncalar açıldı, ama gönlüm açılmadı
Yüzünün hayali ile hayranlıktan öylesine şaşkınlık içindeydim ki, gönlüm baharın gelişini de gidişini de anlayamadı.
Gönlüm, yüzünü seyrederken öylesine kendinden geçmiş, perişan haldeydi ki, güllerin açılma çağında (ilk baharda) bile bir anlık da olsa ayılmadı.
Elin gönlü zamane fidanında gonca gibidir. Şükürler olsun ki hiç değilse gönlüm onlara katılmadı.
Ey Nevâî, gönlüm gonca istediği için sevgilinin goncaya benzeyen ağzını diledi. Gerçi gönlüm bu isteğine ulaşamadı, ama bu arzusunda da yanılmadı (Ali Şir Nevâî-bahar boldu)
Sevgili,
Bazen aşk usandırır, mecnunun sayhasında gökler ağlar ama aşk dilediğine başına buyruktur süründürür naz eder bildiğini okur, aklı yok eder, hasta eder, gamı arttırır, yalnızlaştırır kalabalıklar içinde, derin derin nazarı öğretir.
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan muradım şem’i yanmaz mı
Kamu bâmarına cânan devâ-yı derd eder ihsan
Niçin kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı
Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-ı giryânım
Uyarır halkı efgaanım kara bahtım uyanmaz mı
Gül-i ruhşârına karşu gözümden kanlı akar su
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı
Gamım pinhan dutardım ben dediler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmem inanır mı inanmaz mı
Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Bana ta’n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı
Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı
Sevgili beni candan usandırdı, cefadan usanmaz mı?
Âhımdan gökler yandı, dileğimin mumu yanmaz mı?
Sevgili, bütün hastalarının derdine ilaç veriyor,
bana niçin ilaç vermiyor? Beni hasta sanmıyor mu?
Ayrılık gecesinde canım yanar, ağlayan gözüm kanlı yaş döker,
feryadım halkı uyandırır, kara bahtım uyanmaz mı?
Yanağının gülüne karşı gözümden kanlın su akar (yani:kan ağlarım); sevgilim!Bu gül mevsimidir,akar sular bulanmaz mı?
Ben gamımı gizli tutardım,”sevgiliye aç” dediler, desem o vefasız acaba inanır mı? İnanmaz mı?
Ben sana meyletmiş değildim, aklımı sen yok ettin; beni kınayan gafil seni görünce utanmaz mı?
Fuzuli çılgın bir rinttir, daima halkın diline düşmüştür; sorun ki bu nasıl sevdadır?Bu sevda’dan usanmaz mı?
Sevgili,
Duanın başında ve sonunda yer alır aşk sarmaşıklar bahçesinde, sevgiye susamış bahçıvanlar diyarında, ruhu peşinden sürükleyen mecnunlar çoğaltan çöller sahrasında. Aşkın gönüllü erleridir onlar belayı candan isterler, tabiatın gülleridirler, hasta olmak isterler,sızıya vurulmak en büyük arzularıdır, yürekleri hicran-ı aşk damıtır.
Yâ Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni
Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni
Az eyleme inayetini ehl-i derden
Ya’ni ki çok belâlara kıl mübtelâ beni
Oldukça ben götürme belâdan irâdetim
Ben isterim belâyı çü ister belâ beni
Gittikçe hüsnün eyle ziyâde nigârımın
Geldikçe derdine beter et mübtelâ beni
Öyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim
Vaslına mümkin ola yetürmek sabâ beni
Nahvet kılıp nasîb Fuzûlî gibi bana
Yâ Rab mukayyed eyleme mutlak bana beni
Ey Rabbim! beni aşk belasıyla bildik et, beni aşk belasından bir an ayrı bırakma.
Yardımını dertlilerden eksiltme, yani beni çok belalara düşür.
Ben var oldukça dileğimi belâdan ayırma, çünkü ben belâyı isterim, belâ beni ister.
Sevgilimin güzelliğini gittikçe çoğalt, geldikçe de derdine beni daha beter düşkün et.
Onun ayrılığı ile vücudumu o kadar zayıflat ki, yelin beni ona kavuşturması mümkün olsun.
Ey Rabbim! bana Fuzuli gibi kibirlilik verip de beni bana bağlama. (Fuzuli)
Sevgili,
Bazen aşk ateşe dönüşür, gözyaşı ise suya benzetilir ama bu su fayda olmaz gönüle…ateş ve su birbirine zıttır,Su ateşi södürür.Fakat gönüldeki aşk ilahidir,ilahi hubbtur. Gönüldeki sevgi, letafetli bir sevgidir,Edna bir sevgiden uzaktır.sevgi kesif hale dönüşmez bu yürekte,aşağı çekmez insanı,kelimeleri,değerleri…ak sevdanın malihulyaya (karasevda) dönüşmesine izin verilmez.Tensel hazların zindanında savrulan kesif efkar-ı aşk bedeni zindanı çevirir,ipek böceği gibi zindanını binbir emeklerle yapar ama kendisi yok olur.
Seni görmek müteazzir görünür böyle ki eşk
Sana baktıkça dolar dîde-i giryânımıza
Seni görmek imkânsız görünür,çünkü sana baktıkça ağlayan gözümüze gözyaşı dolar.
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denli dutuşan odlara kılmaz çare su
Ey göz, gönlümdeki ateşlere, gözyaşından su saçma, böylesine tutuşan ateşlere su çare kılmaz.
Sevgili,
Bazen Leyla tam leyla’dır güler eğlenirken mecnun yanar ateşinden, kanlı göz yaşı damıtır yürek tasına,Leyla naz eder
Ey fitnesi çok kavli yalan yandım elinden
Bir nâz ile bin gönlüm alan yandım elinden
Sen şem’ gibi gayr ile mecliste gülersin
Ben akıtırım yaş ile kan yandım elinden
Her hâr ile sen sohbet edersin dün ü gün ben
Derdin ederim mûnis-i can yandım elinden
Şol sunduğun âteş midir ey sâki bana kim
Kim aldın ele câm heman yandım elinden
Ahmet çeke cevrini göre lûtfunu ağyâr
Ey şefkati az şûh-i cihan yandım elinden
Ey fitnesi çok, sözü yalan! Yandım elinden. Bir naz ile bin kere gönlümü alan! Yandım elinden!
Sen toplantıda başkasıyla mum gibi gülersin, ben kanlı göz yaşı akıtırım; yandım elinden!
Sen gece gündüz her dikenle sohbet edersin, bense senin derdini can dostu edinirim; yandım elinden!
Ey sâki! Bana şu sunduğun ateş midir ki, eline kadehi alır almaz, hemen yandım elinden!
Ahmet senin cefanı çekiyor, başkaları lûtfunu görüyor; ey şefkati az dünyanın en nazlısı, yandım elinden (Ahmet paşa )
Sevgili,
Aşk Baki’yi sultan eder sevgi diyarında…
Ey sevgili! Aşk pâdişâhının ezelden ferman kölesiyiz. Sevgi ülkesinin yüce şanlı sultanıyız.
Bağış bulutunun suyunu, susamış gönüllerden esirgeme. Bu çölün bağrı yanmış gelinciğiyiz,
Zamane, bizde cevher sezdiği için gönlümüzü tırmalar.
Ey sevgili, onun için bağrımız kandır; biz maarif madeni ocağıyız.
Ey sevgili! Gam tozu can çeşmesini bulandırmasın. Bilirsin, Osmanlı ülkesinin yüzsuyuyuz
Cihanı nazmımın kadehi, Bâkî’nin şiiri gibi devreyler. Bu mecliste şimdi biz de zamanın Câmî’siyiz, ey sevgili (Baki cana)
Sevgili,
Gidince aşk yürekten bahar hazan olur kışa döner insan. köşesine çekilir, susar lal olur. gözlerin feri gider.
Bahar mevsiminden eser kalmadı; ağaç yaprağı bahçede itibardan düştü, dalından kopup yere serildi.
Bahçedeki ağaçlar, dervişler gibi tecrîd hırkasını giydiler; yani yapraklanın döktüler. Hazan rüzgân çınardan el aldı, yani ona intisap etti. (Onun ele benzeyen yapraklarını yerlere döktü).
Her taraftan ayaklarına altınlar (kızıl ve san yapraklar) akıp geldiği hâkle, ağaçlar, hâlâ dereden himmet umarlar.
Fidan, bugün yaprağından ve meyvesinden kurtulmuştur; artık durmadan bahçenin ortasında sabah rüzgânyla salınıp yürüsün.
Ey Bakî! Bahçede yapraklar bir hayli perişan olmuş, savrulup duruyor. Herhalde, onların da rüzgârdan şikâyetleri var
Sevgili,
Haz alır insan aşkı toprağında beslerken, doktor aramaz acıyan yarasına, yalnızlık bir zer-i altındır,şikayet etmez halinden…
Aşk derdiyle hoşam el çek ilâcımdan tabib
Kılma dermân kim helâkim zehr-i dermânındadır.
Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı
Sevgili,
Bazen aşk gönül kayığında yüzer ustaca, sırçadan gönül kayığı aşk denizinde yüzerken kıyıda taşlara çarpıp paramparça olur kalp ama nafile bu sevda ölümsüzdür, yelken açar sevgiliye… Âşık hastaya benzer; gam yüzünden bitap düşmüş bir hastaya. Naçar âşık, derdine deva olması için yârin lütuf kapısına sığınmak zorunda kalır. Âşık hem hastalığından hem de aşkın sarhoşluğundan, ancak düşe kalka gidip en sonunda yıkılıveriyor yârin kapısına… ben geldim ey sevgili…
Yine zevrak-ı derûnum kırılıp kenâre düştü
Dayanır mı şişedir bu reh-i seng-sâre düştü
O zaman ki bezm-i candâ bölüşüldü kâle-î kâm
Bize hisse-î mahabbet dil-i pâre pâre düştü
Gehi zîr-i serde destî geh ayâğı koltuğunda
Düşe kalka haste-î gam der-i lûtf-ı yâre düştü
Erişip behâra bülbül yenilendi sohbet-î gül
Yine nevbet-î tahammül dil-i bî-karâre düştü
Yine gönül zevrakım kırılıp kıyıya düştü. Dayanır mı, mümkün mü kırılmaması, nihayetinde şişedir bu, taşlık yola düştü.
Can meclisinde istek kumaşı bölüşüldüğü zaman, bize sevgi hissesinden paramparça olmuş bir gönül düştü.
Gam hastası kimi zaman eli (testisi) başının altında, kimi zaman da ayağı (kadehi) koltuğunda düşe kalka yârin lütuf kapısına gidip yıkıldı.
Bülbül bahara erişti, gül sohbeti yenilendi. Tahammül nöbeti yine sakinleşmemiş gönle düştü.(Galip- Gönül Kayığı )
Sevgili,
Ay parçası gibi güzel olan sevgilinin yanağı aya benzer, sevgilinin ay yüzündeki benleri bir yıldız kümesine benzer ve gönül sevgilinin benine sarmaşık olur, aşığın gönlü siyah bir yıldız olan bene tutulur…sonuç mu tabiî ki ayrılık…
Meh-i burc-ı ârızındâ gönül oldu hâle mâil
Bana kendi tâlihimden bu siyeh sitâre düştü
Ay gibi güzel yanağında benleri sanki bir yıldız kümesi gibi. Gönül ay yüzündeki bene meyletti. Bana kendi talihimden bu siyah yıldız düştü. (Galip)
Sonuç olarak Sevgili,
Aşk zehirli bir sarmaşıktır,acı letafete dönüşür lezzet tadında…Gerçek sevgiyle kulaç atmaktır,yüzmektir sevgi deryasında…mum gibi erimedir gecenin bağrında…leylaya çekilmek düşer artık aşkı tadınca..aşk artık leyla’dır bende Leyla bir gölge…
son söz;
Sana olan sevgim can taşır, dem tutuyor şimdi yüreğimde,benim için aşık aramam artık senden sonra saklı sevgiler büyür toprakla selamlaşıncaya dek..
Selam ve dua ile ey güzel sevgili…