- 1580 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK'IN DEM HALİ
Bir insanın gönlü nereye meyl ederse ayakları orada iz yapar..."Âşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları akmasaydı,dünyada suda olmazdı ateşte..." Aşkın yaktığı gönülleri,dostun bir gülümsemesi,maşukun bir selamı söndürür...
Çoraklanmış sineleri gönülden gelen bir içlenme,içlenmenin terennümü olan bir damla gözyaşı yeşertir.Sevgiliye giden yol çile yoludur,o yolda çekilen her kahır pişirir aşığı.Hamlık sığından,pişme kıvamına gelen aşık yanarak çoğalır,çoğaldıkça yayılır,yayıldıkça yok olur.Yokluk varlığın başlangıcıdır,varlık hakkın bir kapısıdır.
O kapıya gönül tek başına gidemez,ona o yolu bilen gönül yoldaşı,haldaşı gerekir...
Masivadan masivaya götürecek,emmare çöplüğünden,levvame ve mütmaine makamlarına çıkarıp,perişan gönülü sultan eyleyecek o haldaştır ."İnsanın toprağı aşk şebnemi ile yoğruldu,ruhun damarına aşkın neşteri vuruldu.Ondan akan damlaya gönül dediler..." Gönülde maksat muhabbettir,muhabbet Hz.Muhammed’e giden yoldur.Hz.Muhammed’in yolu aşk yoludur.O yola çıkan yolcu çok hazırlıklı olmalıdır.O yola çıkan insan bu dünyada ki en büyük sırdır.İnsanın var oluş sırrını aşikar etmek için aşk ateşine ihtiyaç vardır.İnsan tabiatının gizliliklerini ortaya çıkarmak için derin muhabbet ve yoğun özlem gerek,yani hayatın sırrını açıklamak için aşk gerek...Aşkın hikayesini,durmaksızın feryad eden bülbüle değil,sessiz sedasız can veren pervanelere sormak gerek...diye haykırır aşkın asumanında kanatsız uçan gönül sahipleri...
Aşık olmak için ölümün bir diriliş olduğunu,ölmeden evvel ölmenin gerektiğini bilmek gerek...Aşk, sevgili uğruna meşakkat çekmek,o uğura baş koymaktır.Tıpkı Şems’i Tebriz’in Hz.Mevlana aşkına başını vermesi gibi.Aşk ızdıraptan lezzet alabilmektir,ateş üstünde Habbab olmaktır...Aşk,kızgın kumlarda sevdiği uğruna çile çeken Bilâl olmaktır.
Aşk, sevgilinin uğruna delikteki yılana parmağını koymaktır.Sevgili ne derse doğru diyebilmektir aşk...Aşk, malının mülkünün tamamını sevgili uğruna verebilmektir...
Aşk, Hz.Ebubekir olmaktır.Aşk, onulmaz yarada sabır,merhamette umman,edepte Hz.Osman olmaktır...Sevgilinin yolunda hiç bir sapma göstermeden hakkı tutup kaldırmak,adaleti sağlamaktır.Öldürmeye gittiğin yolda dirilmektir aşk...
O yolda Hz.Ömer olmaktır.Mücadele,fedakarlık ve ilim sahibi olmaktır aşk...Aşk, Allah’ın aslanı olmaktır tıpkı Hz.Ali gibi.Görünüşlere takılmak,zahiri aşamamak aşkı öldürür.Ne diyor Hz Mevlana;
"Yandık,yakıldık ama hüzünden yana asla yakınmadık
Ne de olsa biz,mahzun bir Peygamberin ümmeti değilmiyiz?
Hüzün taze tutar akş yarasını.
Yaramdan da hoşum,yârimden de..." Aşk,onu doğurmak,onu hamur gibi yoğurmaktır.Aşk,gönlü mahpusluktan kurtarıp,azat etmektir...Aşk,sevgili kalk gidelim dediğinde nereye dememektir.
Aşk onu her halinden dem haline getirebilmektir...
Selam ve hürmetlerimle
YORUMLAR
KARGÜLÜ DER Kİ;
AŞK çok önemlidir ve şüphe barındırmaması gereken en etkili oluşumdur. Yürektir onun evi! O yürek ki, sadece bir kan pompası değildir, Allah'ın kuluna verdiği en güzel nimetin, SEVDANIN da kalesidir orası.
Mutluluğun resmi benim çok etkilendiğim bir resimdir. Çünkü gerçek aşkın resmidir bu, sanal maceraların, net hovardalıklarının değil elbette.
Şimdi bir bakışmayı, bir gülümsemeyi AŞK addedenlere bakıyorum da, Sahi hiç düşündünüz mü, acaba biz gerçek aşkın neresindeyiz diye?
Kim istemez ki gözlerine baka baka yaşlanacağı bir sevdasının olmasını. Kim istemez tüm hayatı boyunca her yere el ele, omuz omuza gidebilmeyi ve hatta ölüm busesini bile birlikte tadabilmeyi!
Kim istemez aynı sofradan her nimete şükürle kalkabilmeyi!
Kim istemez hayat denen çileyi, birlikte yürek yüreğe kızıl bir gelincik bahçesine çevirmeyi.
İşte bu arzudur ki bizlere ne hatalar yaptırmıştır da, çoğu kez aşk yanılgılarına düşmüşüzdür. Çok sevmişizdir o masum kalplerimizle. Öyle çok sevmişizdir ki, en azından sevdiğimiz kadar sevilmek hakkımız iken, onu dahi bulamamışızdır.
Çünkü sevgi karşılık ister, samimiyet ister, fedakarlık ister, dahası büyük bir sabır-emek-hoşgörü ister.
Bu sebeple aşkı-sevgiyi zamana kurban edenleri anlayamıyorsam bu devirde yaşamak benin hiç hakkım değilmiş;
Ben yüzyıllar öncesinde dünyaya gelmeliymişim,
Mecnunun Leyla'sı, Kerem'in Aslı'sı, Ferhat'ın Şirin'i ben olmalıymışım!
Ben olmalıymışım çöllerde ışıyan güneş.
Gecelerin soluk kesen sancısı ben olmalıymışım.
Ben olmalıymışım, fakir bir köy çobanını bir padihaştan üstün kılan aşk!
Dinle ey zaman, dinle kâinat!
Aşk çırasını yalancı baharlarda, yalancı bakışlarla söndürenleri
asla affetmeyecektir AŞK!
(almıla Kargülü almıla)
--------------------------------------------------------------------------------
İbrahim ERZURUMLU
O hayatlar o kadar temiz yaşanmış ki;ta o zamanlardan bu zamana tertemiz ulaşmışlar.İşte sizinde örneğini verdiğiniz aşklar gibi...Lakin o aşklar önce beşeriyette başlayıp,Hakkaniyette bittmiştir.Yani fani aşktan,ebedi aşka ulaşmışlardır.Leyla da Mevla'yı bulmuşlardır.Mevlana'nın zahirde ve sadece Konyada büyük alim olmasına razı olmayan ve onu tüm dünyanın tanıdığı bildiği ve kıyamet kopana kadar insanların bileceği gönül adamı olmasını sağlayan ona güneş olan Şems'tir.Yunus'u Yunus yapan taptuk Emre'dir,Fatih'i Fatih yapan Akşemsettindir.İşte , aşk aynaya benzer;sırlarla kaplıdır.Gerçek aşk ise o sırları kaldırıp o aynanın arka tarafınıda görebilmektir...Selam ve hürmetlerimle