- 852 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
UMUTSUZLUĞUN ÖYKÜSÜ (9)
Altın’la Derman,ortaokul yıllarında hiç aynı sınıfta olmamışlar,hep ayrı ayrı sınıfta okumuşlardı.İlçelerinde sadece bir ortaokul vardı.İlçeye bağlı çevre köylerden gelen çocukların sayısı ilçenin kendi yerli çocukların sayısından daha çoktu.Elli-altmış kişilik sınıfların zeminleri tahtalarla kaplanır,toz kalkmasın diye tahtaların üzerleri mazotla yağlanır,bu mazot kokulu sınıflar çoğu sabah kahvaltısı yapamadan gelen öğrencilerin midelerini bulandırır,başlarını ağrıtırdı.Bu mazot kokulu sınıfların çok kalabalık olmasına rağmen öğretmenler bütün çocuklarla tek tek ilgilenir,neredeyse bütün çocukların hepsini isim isim bilirlerdi.Çalışkan ve zeki öğrenciler öğretmenlerin ilgisini daha çok çeker,okul içinde daha çok sivrilirlerdi.Çalışkan ve zeki öğrencilerin dışında birde haylazlılarıyla sivrilen öğrenciler vardı ki,onlarla uğraşmak öğretmenleri canlarından bezdirirdi.Altın’da okulun hem zeki hemde çalışkan öğrencilerinden birisiydi.Bütün öğretmenlerin gözdesiydi.Derman ise ne o kadar zeki,ne de okadar çalışkandı.Vasat bir öğrenciydi.Ama O’da sosyal kişiliğiyle,cana yakınlığıyla arkadaş ve öğretmenleriyle ilişkilerinde çok başarılıydı.Türkçe,tarih ve sosyal bilgileri derslerinde çok başarılıydı.Bilhassa türkçe derslerinde yazdığı kompozisyonlarla türkçe öğretmeninin ilgisini çeker,yazdıklarını sınıfta öğrencilere örnek olarak okuturdu.
Ortaokul birinci sınıftan ikinci sınıfa geçtikleri yıl okulun son günleriydi.Okulların kapanmasına bir aydan az bir zaman kalmıştı.Öğrenciler okulun bu son günlerinde rahavete kapılırlar ders yapmak istemezler,devamsızlığı az olan öğrenciler çoğu günler derslere girmezlerdi.Köyleri yakın olanlar köylerine gider,her gün aynı şeyleri yemekten bıkmış köyden gelen öğrenciler annelerinin yaptığı sıcak yemekleri yeme özlemini giderirler,anneleriyle,babalarıyla ve kardeşleriyle hasretlerini giderirlerdi.Öğrencilerinin bu durumlarına öğretmenleri ne kadar kızsalarda onları pek fazla sıkmazlar,ders yerine notlarına etki edecek basit ödevler vererek onların derslerinden soğumamalarını teşvik ederlerdi.
İşte okulun bu son günlerinde Altın köye gitmiş,Derman’ın devamsızlığı çok olduğu için O,köye gidememişti.Bu nedenlede devamsızlıktan sınıfta kalmaması için okulu hiç asamıyordu.Hani,Altın’ın köye gittiğini istemiyor değildi de.O köye gidince daha serbest hareket ediyor,okuldan sonra Altın’ın hiç hoşlanmadığı arkadaşlarını eve getiriyor,sinemaya gitmek sorun olmuyordu.Çünkü Altın,Derman’a ayak bağı oluyor onun herşeyine sanki kendisi Derman’dan büyükmüş de bir abi gibi karışıp duruyordu.
Sınıf sıralarının yarı yarıya boş olduğu bir okul günüydü.Derman tenefüs olduğu halde dışarı çıkmamış,birkaç arkadaşıyla sınıfta oturuyordu.O sıra aynı okulda olan ama o güne kadar hiç ilgisini çekmeyen,zayıf,minyon tipli bir kız olan Şevval sınıfa girmişti.Derman’ın yan tarafındaki sırada yalnız başına oturan aynı zamanda kendi akrabası olan bir çocuğa Coğrafya öğretmeninin verdiği harita ödevini onun yapmasını istiyor,çocukta yapmamak için nazlanıyordu.O sırada Dermanla gözgöze gelmiş olan Şevval:_Derman abi sen yaparmısın ödevimi?_diye sorduğunda Derman:_tabi ki yapabileceğini_söylemişti.
İşte Derman,bu minyon yapılı zayıf kızın _Derman abi ödevimi sen yaparmısın?_dediği andan itibaren O’na ilgi duymaya ,bu ilgi sevgiye,sevgi aşka,aşk tutkuya dönüşmüş bu tutkulu aşkları sekiz yı sürmüş ve sonunda da yaşamlarını birleştirmişlerdi.Şevval’da Altın gibi çok zeki,çalışkan ve öğretmenleri tarafından sevilen bir öğrenciydi.Dermanla aynı köydendiler.Sekiz yıl süren bu tutkulu aşklarında uzun uzun yazılan mektuplar olacak,ayrılıklar olacak ve dayanılmaz özlemler olacaktı.Hele bir gazete küpüründen koparıp sakladığı Ümit Yaşar Oğüzcan’ın <Gökyüzün olsam,seni dağ gibi sesem_ Her anını yeni bir çağ gibi sevsem_ Sevenler için bu dünyada ölüm yok_ Ölsemde seni bin yıl sağ gibi sevsem._>şiiri ona ilk yazdığı şiir olacaktı.
Altın,tuvalete gitmek için dışarı çıktığında yağmur dinmiş,gökyüzünü kaplayan kara kara bulutları,akşam esmeye başlayan sert esen poyraz dağıtmaya başlamışgökyüzündeki kirli beyazımsı bulutlar pamuk yığınları gibi öbek öbek güney taraflara sürükleniyordu.Dışarı çıkarken her zaman üzerine giydiği kalın kaşe çeketini aldığı halde soğuk sanki iliklerine işliyordu.Gerçi kış bitmiş,bahar yağmurları toprak anayı doyasıya suluyordu ama havalarda daha ısınmamıştı.Tuvaletten dönüp odasına girdiğinde anası,sobanın hemen yanında serili olan yün minderlerin üzerine üstündekileri çıkarmadan uzanmış,üzerinede bir battaniye alarak uyumaya başlamıştı bile.Anası oldum olası böyleydi.Üzerindeki giyecekleri çıkarmadan akşamları öylece yatardı.Mutfak olarak kullandığı oda ile oturup yattıkları odanın birbirine uzak oluşu;oğluna yemek yapıp taşımaktan,babaya yemek götürüp getirmekten,evin içinde sağa sola koşuşturmaktan kadın akşama bitkin düşerdi bu yaşlı haliyle. Devam edecek
Derdem Erdem
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.