- 1093 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mevsim Geçişleri Üzerine
Mevsim geçişlerinden korkuyorum. Belki farkında değiliz ama her mevsim geçişinde hayatımızda birçok şey değişiyor. Ölüm oranları hakkında kesin bir bilgim yok ama tanıdığım ve artık yaşamayan insanların çoğunun mevsim geçişlerinde vefat ettiklerini söyleyebilirim. Vefat etmeyi etkileyici olması için seçtim. Aslında en uçta kalan örneklerden birisi olarak kalabilir. Bunun dışında mevsim geçişlerinin insan ruhunda oluşturduğu uçurumları anlatmak istiyorum aslında, her ne kadar zor bir iş olsa da.
Yaşadığı çevreyi algılarıyla algılandıran insan için mevsim geçişleri kuşkusuz büyük önem taşıyor. Duygu ve düşüncelerimizi yönlendiren en önemli etken kuşkusuz algılarımızdır. Algılarımız çevremizdeki maddelerden yansıyan atom parçacıklarının vücudumuzda özelleşmiş reseptörler aracılığıyla algılamasıyla oluşurlar. Örneğin çevremizdeki maddelerin titreşimi ile oluşan ses, kulak adını verdiğimiz organ içerisinde bulunan reseptörlerin beynimize hangi türde titreşim aldığını anlatmasıyla anlam kazanır. Ay durum göz, ten, dil, burun içinde geçerlidir. Aslında dünyayı anlamlandıran şey beynimizdir. Ama bu anlamlar dünyanın bize gönderdiği sinyallerle belirlenir. Bu durumda dünya ne gönderirse bizler ona göre düşünür ve hissederiz. Kış mevsimi bizi başka bir insan yapar, yaz mevsimi bizi başka bir insan yapar, ilkbahar mevsimi başka, son bahar mevsimi başka. Çünkü saydığım bu mevsimlerin hepsinde bedenimize ulaşan ışık sinyalinin, ısı sinyalinin, renk sinyalinin, ses sinyalinin seviyeleri farklı farklıdır. İnsanın alışabilen bir varlık olduğunu göz önüne aldığımızda yaz mevsimine alışan bir insanın sonbahar mevsimine geçerken bu alışkanlığından vazgeçmek zorunda kalıp yeni alışkanlık edineceği gerçeğiyle karşı karşıya kalırız. Bu ise mevsim geçişlerinin ne kadar tehlikeli olduğunun bir göstergesidir.
Mevsim geçişlerinden olumlu ya da olumsuz etkilenmeyen insan yoktur. Fakat kimileri bu etkinin farkında değillerdir. Çünkü bu insanlar kendi küçük yaşantılarına ve gündelik işler ile ilişkilerine o kadar çok gömülmüşlerdir ki etraflarındaki koskoca dünyadan habersiz hale gelmişlerdir. Söz konusu bu etkilenme bu insanlar için işyerine ve diğer insanlara bağlanır. Bu bağlantı oldukça yanlış bir yanılsama olmakla birlikte insanın bilinçsizce yaptığı bir iştir. Zira insan çevresindeki her şeyi doğru ya da yanlış anlamlandırmak ister. Anlamsızlık insan için rahatsız edici bir durumdur ve hiçbir insan rahatsız olmak istemez. İnsan her zaman rahata ve huzura yönelir. Bu yönelim insanın doğru ve yanlış arasında ayrım yapmasını çoğu zaman engeller. Herhangi bir olgunun insana huzur vermesi, o olgunun doğru olduğu anlamına gelmemektedir. Fakat bu eğilim maalesef tüm cahil insanlarda göze çarpmaktadır. Cehaletin ise farz edildiği gibi zamanla bir ilgisi yoktur. Bunu belirtme ihtiyacı hissetmemin nedeni ise kimi insanların sırf yirmi birinci yüzyılda yaşıyorlar diye kendilerini ileri ve modern hissetmeleridir. Bu tamamıyla yanlış bir histir. Çünkü yirmi birinci yüzyılda yaşayan insanlar arasındaki cahillik oranı, birinci yüzyılda yaşayan insanlar arasındaki cahillik oranından yüksek olabilir veyahut geçmişteki diğer yüzyıllarda. Cehaletin en büyük alametlerinden ikisi kuşkusuz kibir ve cesarettir. Burada cehalet ile algıların yanlış anlamlandırılmasından yola çıkarak insanların kendi oluşturdukları bireysel dünyalarına hapsolmalarını ve gerçeklikten kopmalarını anlatmaya çalıştım umarım başarılı olmuşumdur.
Yazının ilk paragrafında da belirttiğim gibi mevsim geçişlerinden korkuyorum ve ben dört mevsimin değil iki mevsimin olduğuna inanıyorum. Bence iki mevsim var ve bunlar; kış ve yaz. İlkbahar ile son bahar ise mevsim geçişleri. Bu geçişler kuşkusuz insanın adaptasyonunun sağlanması için yaratılmıştır. Bu durumda bile insan mevsim geçişlerinde yaşamaya olan adaptasyonunu yitirmekle yitirmemek arasında savaş halindedir. Bir de kış ve yaz mevsimleri arasında geçiş dönemleri olmasaydı? Kuşkusuz bu yaşamamızı daha da zorlaştırırdı.
Bu dünyada yaşadığım ve hatırladığım tüm yıllar boyunca mevsim geçişlerinden etkilendim. Aynı zamanda insanlarında bu geçişlerden etkilendiğini gördüm. Şahsi kanaatim bu etkilerin ve bu etkilere verilen tepkilerin bilim insanları tarafından araştırılması yönündedir. Çünkü bilim yalnızca atomları parçalayıp uzaya ulaşma çabalarından ibaret değildir ve olamaz. Bu araştırma insanlara yeni bir kapı, yeni bir düşünme açısı kazandıracaktır. Bilim ile her ne arıyorsak, aradığımız ne gökyüzündeki yıldızların ne de atomun içindeki parçacıkların içinde. Aradığımız bizzat bizimle birlikte. Yapmamız gereken bizimle birlikte olduğu halde göremediğimiz aradığımızı, görmemizi engelleyen şeyi ortadan kaldırmaktır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.