Annem
O gün anneme gittiğimde çayım ve çok sevdiğim kurabiyem hazırdı her zaman ki gibi, böreği ve dolması da tabii, oturduk, çayımızı yudumlarken annem başladı öğüde, bu seferki diğerlerine hiç mi hiç benzemiyordu, hayat dersi veriyor gibiydi" her zaman verirdi ama bu çok başkaydı".
Sözünü kesmeden dinlememi istediği için sesim çıkmıyor fakat içtiğim çay bana zehir oluyordu, ne kadar "dur anne konuşma" desemde susmuyor anlatmaya devam ediyordu.
Konu onun ölümü idi, herşeyin bir sonu olduğunu ve kendisininde bir gün buradan gideceğini gözünü kırpmadan bana anlatıyordu, ağlamalarımı hiçe sayarak hemde, ki anneciğim bir gün bile kalbimi kırmamaya çalışırdı. Ah bilseydim....ne mi yapardım tabii ki hiç bir şey.
Bu havalar hava değil, yakında deprem olabilir, bak babanın dükkanını " ki küçücük ahşap bir yerdi"temizledim, eğer sallanırsak çocuklarım oraya sığınırlar dedi, birazda bir şeyler koyarım...ve devam etti, birktirdiğim tüm param bu kullanmadığım fırının içinde tepsilerde, üstlerinede pirinç doldurdum, fırını açtığında o kadar güldüm o kadar güldüm ki annem bana sinirlendi, "napayım ben yalnız bir kadınım nerde saklıyayım dediğinde banka bile diyemedim, ağlayıncaya kadar güldüm.
Ben sakinleştiğimde takılarını getirdi önüme ve babamın onları ne zaman aldığını anlattı, ağabeyime totodan ikramiye çıktığında aldığı bileziği ve Erzurum’dan yine ağabeyimin getirdiği kolyesini , alyansını evlendiği günden itibaren kulağından çıktığını görmediğim küpelerini, kimlere vereceğimi bir bir anlattı annem.
Maddi konular bittikten sonra ise,
hayata veda ettiğinde sakin olmamı ve her örtüsünü havlusunu oyaladığı bohçasını getirdi önüme...vefat ettiğinde bunları kullanmamı istediğinde o da bende hıçkıra hıçkıra ağlıyorduk...
Aradan tam 5 gün geçti, her gün annemi arıyordum, çok fazla misafirim olduğu için bir daha yanına gidememiştim ama aklım hep ondaydı, 17 Ağutos gecesi uyandığımda her şey olmuş bitmişti, nokta kadar sallantı duymadım, her yerin alt üst olduğunu söylediklerinde ise abarttıklarını düşünüyordum, sakin bir şekilde geceyi geçirdim, oysa tam da o anlada annem can veriyormuş, hala çok üzgünüm, bilmem bir şeyi değiştirmezdi tabii ama en azından gece gider onu çıkartmaya ben de çalışırdım.
Adapazarı’na gittiğimde mahallemizi zor tanıdım, kardeşlerim ve çocukları yıkılmış evimizin önünde babamın dükkanında oturuyorlardı çaresiz ve perişan, hepsinin evi yıkılmışdı, orada ne kadar kaldım bilmiyorum acımız çok büyüktü.
Daha sonra ise arkadaşlarım aileleri tanığım onca insan, ne zor bir durumdu, bir daha yaşanmamasını diliyorum...
Gün ışıdığında ise üç ev birbirine geçmiş annemin fırını ise o karışıklığın en tepesinde oturuyordu, gözlerime inanamadım, olurda bu kadarı olamazdı..
Anneciğim sanki evlatlarının peşindeydi onları kolluyor ve yardım ediyordu..
Ah anneciğim, ne desem ...çok özlüyorum.
nurten boz hürel
YORUMLAR
Canım benim, o 17 Ağustos denen kara geceyi en kötü yaşayanlardan biri de benim. Senin neler hissettiğini o kadar iyi anlıyorum ki. Aynı acıyı yaşamış insanlar birbirlerine ne kadar destek olabilir bilemiyorum.
Ama unutma, kaybettiklerimiz şehitlik mertebesinde birer melekler ve bizi bekliyorlar.
Evet, onlar bizi her zaman koruyup, gözetiyor.
Annene rahmet diliyorum canım. Sizlere sabır.
Sevgilerimle