GÜLERKEN AĞLAMAK (2)
Mehmet beyin ölümünden sonra, dört kardeş için hayatın akışı gereği, yol ayrımları yavaş yavaş başlamıştı.
Bir yıl sonra bir tesadüf sonucu yine temmuz ayında, üstelik babalarının ilk ölüm yıldönümü olan günde Kerim’in ağabeyi Ferhat, askerlik görevini yapmak üzere Ankara’ya gitmiş, babalarının ölümünden iki yıl önce evlenen büyük ablası Ayşe İstanbul’a taşınmış, bir de oğlu olmuştu. Küçük abla Zehra ise çalışma hayatına devam ediyordu.
Kahramanımız Kerim ise, o yıl Üniversite sınavlarına girmiş sonucu bekliyordu.
Sınav sonuçlarının açıklandığı günlerde, postacının yolunu gözlerken, bir gün annesi Kerim’den kasaba giderek alış veriş yapmasını istedi.
Kerim evden biraz uzaklaştıktan sonra postacı ile karşılaştı ve kendisine bir mektup olup olmadığını sordu, Postacı çantasından sınav sonucunu çıkardığında kalbi duracak gibiydi.
Hemen oracıkta zarfı açtı ve sonucu gördüğünde duyduğu mutlulukla ne yapacağını şaşırdı. “İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Mühendisliği bölümünü kazanmıştı.”
Kendisine verilen yarım kilo kıyma parasını postacıya bahşiş olarak verip, girdiği yeni bir gülme krizi ile insanların garip bakışlarına aldırmadan eve doğru koştu.
Annesi Mukaddes hanım ve ablası Zehra ile kucaklaştığında ise, bitip tükenmek bilmeyen kahkahalarının, annesinin göz yaşları ile birlikte, Kerim için de göz yaşına dönüşmesi yürekleri sızlatsa da, görülmeye değerdi.
Kıt kanaat çocuklarını doyurmaya çalışan Mukaddes hanım bir hafta boyunca yemekleri etsiz yaptı, ama öylesine mutluydular ki bu umurlarında bile değildi.
Hemen o gün, asker olan ağabeyi Ferhat’a durumu telgrafla bildirdi. Asker Ferhat’a telgraf bir dinlenme anında ulaştığında, gizlice akıttığı gözyaşı ile babalarının ölümünde Kerim’in kahkaha krizi ile başlayıp, hıçkırarak ağlamaya dönüşen halini hatırladı ve keşke şimdi yanlarında olsaydım diye düşündü.
Kerim okula başladığında tüm Ülkemiz’ de olduğu gibi Üniversitelerimizde de halen 1980 darbesinin ayak izleri vardı. Kışlaya dönen okulda, onu zor günler bekliyordu.
Tüm çabalarına rağmen öğrenci yurduna kabul edilmediği için, Ortaköy’de iki arkadaşı ile birlikte tek odalı banyo, tuvalet ve mutfağı aynı yerde olan, rutubet kokan bir ev tuttular.
On beş gün sonra üç arkadaş da ciddi şekilde öksürmeye başlamışlardı. Sonradan kronikleşen bu öksürük, bronşite dönüşerek yıllar boyu Kerim’in yakasını bırakmayacaktı.
Okula her girişlerinde tepeden tırnağa aranıyorlar, neredeyse okulu bırakın, gidin dercesine rahatsız ediliyorlardı.
Tüm öğrenci gençliğini üzdüğü gibi, bu durum Kerim’i de çok üzüyor, her defasında çaresiz bir şekilde derse giriyor, elinden geldiğince bu baskıyı unutmaya çalışarak derslerine adapte olmaya çalışıyordu.
Bir gün sınıfta erkek öğrenciler arasında bir gerginlik ve itişme kakışmalar yaşanınca, tüm erkek öğrenciler toplanarak emniyete götürüldüler.
Kerim şaşkındı, ilk defa emniyete gidiyordu, ağabeyinin anlattığı 1980 öncesi öğrenciliğinde ve darbe sırasında yaşadıklarının bir bölümü aklına geldi, neler olabileceğini düşünürken, elinde olmadan yine gülmeye başladı.
İki memur yanına gelerek neden böyle güldüğünü sordular, hiç dedi, bilmiyorum, galiba bir hastalık ben de...
Hastalık mı? “Biz şimdi sana hastalığın ne olduğunu gösteririz” cevabı onu ürkütmüştü ama halen gülmekten kendini alamıyordu.
Biraz sonra onu yalnız bir odaya götürerek coplamaya başladılar, Kerim korkulu gözlerle gülmeye devam ediyordu, aldığı cop darbeleri ile mi yoksa her zamanki olağan haliyle mi bilmem, o kahkaha krizi yine yerini hıçkırarak ağlamaya bırakmıştı.
Memurlar gerçekten hasta bu diyerek, acılar içindeki Kerim’i tekrar diğer öğrencilerin yanına götürdüler.
Az sonra birkaç öğrenciyi gözaltına alarak, diğer öğrencilerle birlikte Kerim’i de serbest bıraktılar.
Yaşadığı bu olayı ailesine anlatmadı. Cop izlerinin geçmesi için yaklaşık bir ay memleketine gitmedi. Her zaman olduğu gibi, uzun yıllar sonra bu olayı da ağabeyi Ferhat’la paylaştı.
O, diğer arkadaşlarına göre biraz daha şanslıydı, ailesinin yaşadığı şehir İstanbul’a yakın olduğundan en azından iki hafta da bir hafta sonları annesinin yanına gidiyor, sıcak yuvada annesinin yemeklerini yiyebiliyor, çamaşırları yıkanıp ütüleniyordu.
Eğer böyle olmasaydı, çok kötü bir çocukluk dönemi geçiren Kerim’in, halen içinde bulunduğu psikolojiye okul döneminde yaşadığı olumsuzluklar da eklendiğin de, başarılı olması beklenemezdi.
Rahmetli babasının çocukluğunda aileye yaşattığı dramın izleri şefkatli bir anneye, onu canları gibi seven iki ablaya ve halen ona “gülüm” diye hitap eden ağabeye rağmen silinmemişti.
Üstelik okulda yaşadıkları, vücuduna gelen her cop darbesinde babasının annesine yaptığı zulümleri hatırlatmış, bu durum zaten bozuk olan psikolojisindeki travmanın daha da büyümesine sebep olmuştu.
Her şeye rağmen, her türlü olumsuzluğa rağmen dönem bile kaybetmeden okulunu bitirerek 4 yılda mezun oldu.
Okulu bitirir bitirmez iş aramaya başladı. O zamanlar iş bulamayınca, önündeki tek engelin askerlik olduğunu düşünmeye başlamış ve bir an önce askerliğini yapmak için karar vermişti.
Kısa dönem olarak tercih ettiği askerliğine Bilecik ilinde başlayarak, Çanakkale’de kutsal görevini bitirdi.
Vatani görevini bitirmenin heyecanı ve mutluluğu ile ana ocağına döndüğünde, belki de asıl hayatın şimdi başladığının ve önünde onu bekleyen çok daha zor günler olduğunun farkında bile değildi.
Geçmişe dönüp baktığımızda, özellikle biz, kırklı ve ellili yaşların döneminde birçok gencimizin, birçok insanımızın hayatlarının hiç de kolay geçmediğini görebiliriz.
Kahramanımız Kerim’de Üniversite mezunu, üstelik sayılı Üniversitelerimizden birinin mezunu olarak, hikayenin diğer bölümlerinde okuyacağınız öyle şeyler yaşadı ki, yaşadığı olaylar hayata tutunmanın ne kadar zor olduğunu ve bu günkü gençlerimizin içinde bulunduğu koşulları eskileri örnek alarak çok iyi bir şekilde değerlendirmeleri gerektiğini anlatmaya yetecektir.
Evet, belki bu gün de Ülkemizin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik durum çok elverişli değil, ancak en azından onlara destek olan aileleri, ebeveynleri geçmişteki yaşanmışlığın etkisiyle daha bilinçliler, yaşadıkları olumsuzları aile ortamında evlatlarına hissettirmemeye çalışıyorlar.
O nedenle bu günün gençleri gülmekle ağlamayı bizler kadar, ya da en azından Kerim kadar birbirine karıştırmıyorlar.
DEVAM EDECEK
YORUMLAR
UNALAN
UNALAN
Zor yaşamlara tanık olmayanlar, kolay yaşamın da değerini ,hatta yaşamın değerini maalesef anlayamıyorlar.Bozulmaya yüz tutmuş değerlerimizi ve özentili yaşamları da katarsak bu değer bilinmeyen yaşamın üzerine, gerisini siz düşününüz artık...
Arkası yarın tarzında ki bu seri yazınız bir sonrakini merakla bekletiyor...Çok güzel...
UNALAN
Evet begeniyle okudum bu bölümüde.
Aile icindeki bu gibi huzuzrsuzluklar bir bütün ömüre yansiyor demek ki.
Yüreginize saglik
Saygilarimla
UNALAN
83'lü yıllarda başladım üniversiteye.Hala yönetim darbecilerin elinde.Bizim hayatımızdan da kesitler vardı hikayenizde.Bir aile dramıı etrafında gelişen olaylar hayatın içinden ,gerçeklik olgusu barındırıyor.Bu tarz da size yakışmış üstadım.devamını bekliyor,tebriklerimi sunuyorum.
UNALAN
UNALAN
Ahh dostum ahh bu ülkede ne kerimler ne güllüler viran olup gidiyor sevgiyle kal can dost,
UNALAN
UNALAN
DEĞERLİ DOSTUM ,GÜÇLÜ KALEMİN, ŞİİRDEN SONRA NESİRİ DE FETHETMİŞ .SERİ HAYAT ÖYKÜLERİNİ OKUDUM .HÜZÜNLÜ ,DUYGULU GERÇEKÇİ VE ÇOK GÜZELDİ ...KUTLUYORUM SENİ .
*AN GELİR İNSAN GÜLERKEN DE AĞLARMIŞ
GöZYAŞLARI SEL OLUP HEP KALBINE AKARMIŞ
KAHKAHA BİR MASKE DERLER
BİLİRMİSİN??
"İNSAN BAZEN BU MASKEYİ TAKARMIŞ"*
KERİM ,gerçekten gülseydi de kınamazdım ben onu ...Zalim babanın hakettiği bir davranış olurdu ..
YOLUN AÇIK KALEMİN DAİM OLSUN ...NİCE GÜZEL YAZILAR YAZACAĞINI BİLİYORUMM DUYARLI YÜREĞİNE SELAM OLSUN ..
UNALAN
Çok güzel bir paylaşım,düşündüren msjlarıyla hiç sıkılmadan kendini okutan bir öykü.aile içi şiddetin çocukların ruh halinde nasıl bir etki bıraktığını anlamamak mümkün değil.her şeye rağmen tüm çabası ile hayata sarılan böylesi nice gençlerimiziz olduğunu biliyor duyuyoruz.bu sürükleyici öykünün devamını merakla bekliyor candan tebrik ediyorum değerli dost.duyarlı yüreğinize kaleminize sağlık.daimi başarı dileklerimle selam saygılar.
UNALAN
yine keyiflle okumaya devam ettim..
ellerinize, yüreğinize sağlık..sevgiler..
UNALAN
UNALAN
sürükleyici...bir solukta okunur devamı gelmeliii..abim saygımlaaaa..kalemine saglık..harika
UNALAN
UNALAN
kalemin güzelliği konuyu çok daha güzelleştiriyor...devamını bekleyeceğiz.....hem gülüyor hemde heba olan yıllar için burkuluyoruz.....saygılar
UNALAN
UNALAN
her iki bölümde birbirinden güzel ve etkileyici kutlarım kaleminiz daim olsun merakla diğer bölümlerini bekliyorum...saygılarımla
UNALAN
UNALAN
Merhaba sayın Ünalan,
Evet, günümüz aileleri bir nebze daha bilinçli. Çünkü kaderin o boğumundan geçmişler ve yanlışla doğruyu az çok yaşayarak görmüşler.
Yine de şimdiki neslin çok doğru bir düzlemde ilelerdiğini düşünmüyorum. Bu sefer de boş vermişlik moda...
Yine güzel kaleme alınmış bir çalışmaydı ve sanırım son bölümdü.
Kutluyorum sizi.
Saygılar.
UNALAN
ANLATIM OLAĞANÜSTÜ GÜZELLİKTEYDİ, ÖDEV OKUMASI GİBİ BAŞLADIĞIM
ÖYKÜYÜ O KADAR İSTEKLİ VE İŞTAHLI BİTİRDİM Kİ...
USTA KALEME TEBRİKLERİM VAR BOLCA...KERİME GELİNCE, BELKİ GÜLMEYİ
AĞLAMAYI KARIŞTIRMIŞ AMA ZAMANINDA BİTİRİP HAYATA ATILMIŞ...ŞİMDİKİ MEZUNLAR FELLİK FELLİK İŞ ARIYORLAR HALA..
KEŞKE 1970 YILINDA BENİMLE MEZUN OLSAYDI,MÜHENDİS KITLIĞINDA...BELKİ PARASI OLMAZ DI AMA
ÇOK HATIRI OLURDU...SAYGILAR SUNUYORUM...HŞT
UNALAN
Evet arkadaşım geçmişimize dönüp baktığımızda, bizim yaşımızdakilerin şimdiki gençliğe nazaran çok zor bir gençlik yaşadığımız kesin. Ben de siyasi olaylardan dolayı, kazandığım ve çok sevdiğim Eğitim Entitüsü ( Şimdikinin eğitim fakültesi) ne gidememiştim. Öyle ya da böyle bütün gençlik nasibini aldı.
Kerim'e gelince; Çocukluğunda yaşadığı travmaları, gençliğine taşıması gayet normal. İnşallah ileriki yaşlarda büyük sorunlar çıkmaz. Ağabeyi Ferhat'ın yardımlarıyla birçok sorunun üstesinden gelebilmiş.
İlerleyen bölümlerinde bunu daha net görecek miyiz bilmiyorum. Diğer bölümleri de okuyup, görelim.
Sevgi ve saygıyla arkadaşım.
Sevgi Salman tarafından 4/4/2011 12:27:00 AM zamanında düzenlenmiştir.