- 1071 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK OLSUN.
AŞK OLSUN!
Kimi yaşadığına pişman, kimileri yaşayamadığına. Nedir canım bu AŞK ?
Hakkında çok yazılmış çizilmiş, çok şeyler yaşatmış, çok işler yaptırmış bu aşk. İnsan oğlunu bu kadar meşgul eden, ömürden en büyük parsayı kapan bu dönemi, hiç merak etmediniz mi? Aşkın anlamı ne, nasıl doğmuş, niçin doğmuş, bir ihtiyaç mıymış, olmazsa olmaz mıymış diye …
Aşkın doğuşu ile ilgili bir efsanesi de var. Aşk hikayeleri ise, yüzlerce.. Aşkın doğuşu ile ilgili bu efsaneye göre ilk insan, zamanında östrojen ve testestoran hormonunu bir vücutta bulunduran tek bir cinsmiş. İki kafalı, dört kollu, dört tane de bacağı olan, hatta organları bile vücudunda çift olan bir canlıymış. Bu insan, çok ama çok güçlü ve çok hızlıymış. Gücüne güvenerek tanrıya bile karşı geliyor, başkaldırıyormuş. Ve. Tanrı efsaneye göre insana ders vermek istemiş. Diğer canlılara da zarar veren insanoğlunu yola getirme zamanı geldi diyerek, insanı ortadan ikiye ayırmış. Bu arada, gücüde bölünen insan, o gün bu gündür, hep
diğer yarısını arar olmuş, İşte AŞK: Bir diğer yarısını arayıp bulabilme çabasıdır.
Diğer yarısını bulanlar ya ni eşini bulanlar mesut ve bahtiyar olmuşlar.Bulamayanlarsa arayıp ta bulabilme ümidiyle savrulup durmuşlar.Öteki yarısını bulan,aynı enerjiye sahip farklı kutbu da bulmuş olduğu için,tıpkı mıknatıs gibi,diğer yarısını da kendine çekmiş.Düşüne biliyor musunuz … Her iki kutupta, ayak parmaklarının ucundan kafasının tepesine kadar karşı cinsin çekim gücüne kapılıp, birleşir. Tıpkı efsanenin ilk zamanlarında ki gibi. Nakil ameliyatlarında, doktorlar hastalarına, organın vücuda uyum sağlaması için bir zaman tanırlar. İşte bu uyuşma zamanından sonra, tüm organlar ve hormonlar, kavuşmanın sevinciyle ve heyecanıyla en son kapasitede çalışmaya başlarlar. Hücrelerin çoğaldığı, enerjinin daha fazla olduğu taze bedenlerde ise bu kapasite insan bedeninin sahip olabileceği en uç noktalardadır. İşte aşk, bu nedenden dolayıdır ki; gençlikte daha bir coşkuyla yaşanır olmuş. Her dönemde de aşkın farklı yaşandığı söylenir. Bizler yaş itibarı ile bu mertebeye ulaşamadık. Eeee .. tabii..vücudun ateşi, sadece dışarıdan vücuda giren zararlı mikroplara karşı savaşırken çıkmıyor.Karşı kutuptan bir diğer yarısını bulup da, bünyeye onu alıştırmaya çalışırken de çıkabiliyor. Eh, bu da savaşın bir diğer şekli. Buna da aşk ateşi deniyor..
Umarım anlamışsınızdır.
Bir kere aşk ateşiniz çıkmaya görsün, yaşayıp ta hüzünlenmeyenini görmedim desem yeri
Hüzün..
Acı..
Demek ki aşk, hormonlarda yan etki yapıyor. Bu da mazoşistlik oluyor herhalde. Severek ve isteyerek yapılan, can yakan, acı veren, heyecanlandıran, hatta korkuturken mutlu eden tek olay aşk diyeceğim ama değil. Hani şu azgın sularda yapılan rafting sporu var ya, o da tıpkı aşk gibi. Akarsuyun süratinden neye uğradıklarını anlayamaz hale gelen sporcular, karaya ayak bastıklarında, ‘ bu heyecanı sizde yaşamalısınız ‘ derler. Yapmayın ne olur. Bembeyaz olmuş suratlarla, süratin yarattığı soğukla, zoraki gülümsemeye çalışan donmuş dudaklarıyla.. Bu arada denge unsurundan hiç bahsetmiyorum. Ayakta bile duramaz halde sallanarak, yaşadıkları o çılgınlığı, objektiflere ve kameralara, işte bu da kanıtı de gibi poz verirler.
AŞK
İşte böyle bir şey.
İnsana prensiplerini de unutturur,dengesini de kaybettirir ,şuurunu da..Sudan çıkmış balık gibi olursunuz.Asla yapmam, yapamam dediğiniz ne varsa hepsini yaptırır adama.Ve öyle bir hale gelirsiniz ki;bu durumunuz çok normalmiş gibi, bilerek ve isteyerek kanıtlar bırakırsınız.Bunlar kâh ,kare kare fotoğraflar,kâh,çılgınlıklarınızı belgeleyen video kayıtları,kâh aşkımızın kanıtı diye adlandırdığınız çocuklarınız olur ki; onlar en sağlam delillerdir.Bir de benim gibi çocuğunuzun adına Kanıt-Delil koyarsanız ( Burhan ) işte o zaman tam olur.
Bir de aşk için söylenen sözler vardır. Büyülerine kapılıp gidersiniz. İşte bu benim sözüm diyebileceğiniz favorileriniz olanlarda vardır bu sözlerin içerisinde. Hatta bir tanesinin hikâyesi bile var:
İyi huylar ve kötü huylar bir araya gelmişler. Ve o gün hepsinin de canları çok sıkkınmış. Saflık, şefkat, ihanet, sevgi, haset, yalan, tutku, para hırsı, aşk ve çılgınlık. Saflık ortaya bir fikir atmış. Hep beraber saklambaç oynamayı teklif etmiş. Çılgınlık ebe olmuş ve başlamışlar oynamaya. Hepsini bulup ortaya çıkaran çılgınlık kırmızı güllerin arasına saklanan aşkı bulamıyor, bulamayınca da öfkeleniyormuş. Haset, çatlasın mı dayanamamış aşkın yerini söyleyivermiş. Sinirlenen çılgınlık ucu çatal bir çubuğu alarak güllerin arasına batıra çıkara aşkı aramaya başlamış. Ve çubuğun uçları aşkın gözlerine batmış. Kanlar içerisinde güllerin arasından çıkan aşkın gözleri kör olmuş. Öfke ile yaptıklarına pişman olan çılgınlık aşktan af dileyip. Söyle senin için ne yapabilirim demiş. Ama ne istersen yapacağım demiş. Aşk ta çılgınlıktan gözleri kör olduğu için rehberlik yapmasını istemiş.
İşte o gün bugündür aşkın gözü kördür ve çılgınlıkta onun rehberidir.
Semra Köroğlu TÜFEKÇİ
YORUMLAR
Kaleminizden "aşk" üzerine yazılmış çok hoş bir yazı okudum.
Günümüze kadar "aşk" üzerine neler yazılmamdı ki! Herkes kendi gözüyle, kendi yüreğiyle
hissettiklerini, aşkın nasıl bir duygu olduğunu aktarmaya çalıştı.
İlk aşkın çıkış efsanesi güzeldi. Kaleminize sağlık.
Güzel bir çalışma olmuş. Sevgilerimle
Sevgi Salman tarafından 4/3/2011 10:18:57 PM zamanında düzenlenmiştir.