Hak
İki çeşit hak vardır.. diye düşünmüşümdür hep.
(Esasen daha çoktur amma, Anayasal.. Yasal.. Sosyal.. Demokratik.. İnsani.. Hayvani.. VIP hakları.. CİP hakları.. mercedes, hacımurat, doğan görünümlü şahin hakları..
bunları süratle görmezden gelip, hemencecik şak diye ikiye ayırıveririm ki,
hem fazla efkarlı dertli olmasın, hem de ben daha çok yazmayayım.)
Bir: Küçük Haklar
İki: Büyük Haklar
Küçük haklar için çabalamak bir zahmet Hakkı’ya düşer.
Büyük hakları aramak talep etmek haklısına teslim etmek ise,
Hak’ka yani Tanrı’ya düşer.
Büyük haklarımız için, uluorta tepinmeye, avukat tutmaya, çatıya köprüye çıkmaya lüzum olmayıp, "içimize ata ata mırıl mırıl beddua etmek" yeterlidir.
Zaten bu dünyada almanız da mümkün değildir, büyük haklarınızı.
Küçük haklar babından bakacak olursak;
Öncelikle kuyrukta beklerken sıra hakkımı çalmaya kalkışan olursa, hiç dayanamam.
Onlarca kuyruk sakini kafasını sağa sola çevirip "uyanıkı" görmezden gelirken,
benim asil şövalye ruhum anında şahlanmış ve ahihihiiii kişnemeye başlamıştır bile.
- Hişt hop! beyefendi !.. size diyorum hey!.. lütfen sıraya girer misiniz!..
- Ne diyon kardeş? bana mı diyon?
- Bakınız burda sıra var, hadi sırayı görmediniz kuyruğunu da mı görmediniz?
bu kadar vatandaş Godot’yu mu bekliyor burda efenim?
- Bak kafamı bozma.. Godo’na godurtma şimdi! kes sesini, godum mu osurturum..
bi şey soracam ben..
- Soracaklarınızı öğrenip öyle gelecektiniz efenim, benim de soracağım vardı
öğrendim geldim işlemimi yaptıracağım, meşgul etmeyin görevliyi lütfen..
Bu arada başta dikkat etmediğim ayrıntılar sırıtır.. herif bir sol çekse bana,
sağına gerek kalmayacak.. ayrıcana o kadar özgüvenli, kendinden o kadar emin hareketleri vardır ki..
çoktan tırsmışım pişman olmuşumdur bile dee.. tırstığımı sesime yansıtmamaya çalışırım..
Amaa, kuyrukta hanımlar hariç 20-25 erkek varız, bu yarmayı çimdiklen morartırız,
n’aabeerr.. "Sıradaşlık" arkadaşlıktan daha kutsaldır. Arkadaşın seni bir gün
mutlaka kazıklayacaktır amma sıradaşın bunu yapmaz. Çünkü onu bir daha görmezsin.
....Ben kuyruğun en arkasındayım adam en önde.. mütecaviz adam habire söver,
ben "Lütfen beyfendi lütfen.." deyip dururum.. Ben ondan daha ziyade özgüvenli
ve kendimden emin ellerdeyim..
Adamın hakkından gelmek için bana bile gerek yokkii.. üstüme gelmeye
kalkarsa sıradaşlarım alıverecekler tozunu bitini itin..
Bu durumlarda teamül geleneği şöyledir; kuyruk sakinleri hep bir ağızdan
itiraz etmezler. Ağırbaşlı sakin çelebi burjuva burjuva hallerle önündekinin ense traşını incelerler. İçlerinden bir gönüllü sözcülük yapar, geri kalanlar gereğini..
....Adam söve söve bana doğru gelmeye başlar.. bir numaralı sıradaş bayan..
iki.. yaşlı.. üç.. çelimsiz.. dört numara.. sıska.. aha.. beşinci sıradaki geniş omuzlu
kat kat enseli beyefendi indirir mütecavizi şimdi .. olmadı.. bay ense başını sağa çevirdi, mütecaviz solundan geçti.. altıncı erkek.. basketçi heralde.. onu da geçti..
O da ne? yirmi beşinci kuyruk erkeğini de geçtii..
Burun burunayız, hak yiyen mütecavizle.
Eveett.. mütecaviz adam durdu birden.. geri çekiliyor işte..
damar suratı uzaklaşıyor burnumun dibinden..
tek başıma ürküttüm onu.. medeni cesaretimin bir parlak zaferi dahaa..
Küt!.. bi kafa...
- Ahh!..
.......
Böyle durumları çok yaşadığımdan üzülmem de, ben yerde oturmuş burnumdan akan kana tampon yaparken, arkamdaki sıradaşların kenarımdan kıvırıp, önüme geçmelerine içerlerim..
Burnumu silip ayağa fırlayıp onlara da diklenecem amma,
sıradaşız.. kader birliği yapıyoruz şurda.. ayıp olur.
............
Sonracığıma efendicaazıma söyleyeyim.. yaya kaldırımına park edip,
zigzagsız yürüme hakkımı çalan otomobillerin ön camlarına
kocaman ve suluca bir tükürük bırakma şeyim vardır.
Hani trafikten sorumlu memur makbuzu yazar sileceğin altına tutturur ya..
onun gibi işte. tükürük camda akarak kurur.. çıkarmak için biraz zahmet ister..
En tehlikesiz hak arama yöntemlerinden biridir.
Nadiren içinde sürücünün olduğu olur ama, ona da ;
"Pardon bilader borcunu ödemeyen bi dürzü vardı o sandım.." der geçersiniz.
Hiç ses etmez.. mutlaka onun da birine borcu vardır.
Hak aramanın görünür görünmez türlü tehlikeleri vardır.
Aramaya çıkmadan önce, oturup mazlum mazlum düşünmek lazımdır.
Boyunuzu kilonuzu kas ve çene gücünüzü objektif bakışla gözlemlemeniz gerekir.
Maddi manevi bir çok hakkı vardır insanın.
Ben şöyle düşünürüm; durup dururken bir üçüncü ve sonuncu dünya savaşı çıkarılmalıdır, "haklılar" ve "haksızlar" arasında.
Kim kimi yerse yenerse dünyanın sahibi olmalıdır.
Savaşın sonunda yenilen taraf masaya oturup;
".. artık bundan sonra, ’Bilmem ne hakkımız söke söke alırız..’
’Pısma, pıstıkça pısırık sustukça osuruk olursun..’ vb. gibi nafile sloganlarla pankartlarla hak hukuk aramayacağıma, avukat tutmayacağıma, adaletle işim olmayacağına.. namusum şerefim üzerine andiçerim.."
şeklinde barış sözleşmesine imza koymalıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.