3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1208
Okunma
Yine merhabalar diyerek yeni bir köşe yazımızda bizleri buluşturan Rabbimize hamd ederek tuşlara basmaya başladım sevgili okurlarım ve aziz dostlarım.
O kadar çok parmak basılacak mesele var ki sadece klavyenin tuşlarına basmakla bu işlerin halli kabil değil sanırım, gerisini etkililer ve yetkililer düşünsün! Düşünsü, düşünsün de bizler de uyarımızı yapalım ve görüşümüzü ifade edelim değil mi ya dostlarım; hani, demokrasi deniliyor ya! Şu medyada “ithal öğretmen” namıyla ünlenen sözde “yabancı dil öğretiminin geliştirilmesi projesi” varmış Millî Maarif Vekaleti nezdinde! Ve, bunun için “ana dili” yabancı olan öğretmenler getirilecekmiş batı’dan, sonra da mekteplerde “yabancı dil öğretiminin geliştirilmesi projesi” başarıyla uygulandı filan diye nutuklar atılıp, raporlar düzenlenip, elde edilen başarının (!) sevinciyle övünülecekmiş galiba! Ben bu işin içinde “bir bit yeniği” kuşkusu duyuyorum evvela. Sonra da 30 yıla merdiven dayamış Millî Eğitimciliğime istinaden olanca takatimle etkili-etkisiz, yetkili-yetkisiz, yabancı-ya da siz herkese buradan haykırıyorum: BEN, ÖĞRETMENİN İTHALİNE DE İTHAL GİBİSİNE DE KÖKÜNDEN KARŞIYIM! MADEM MİLLÎ EĞİTİM DİYORSUNUZ, ÖĞRETMENİNİZ DE MİLLÎ OLMALIDIR! HATTA MEVCUT ÖĞRETMENLERİ DE “MİLLÎLİK İMTİHANINDAN” GEÇİRMELİSİNİZ. Bu ülkenin sade vatandaşı olarak böyle düşünüyorum (kaymaklılar farklı düşünebilirler!).
Esasında bu eğitim sistemi tümüyle gözden geçirilmeli, MİLLÎ vasfı olmayan her türlü bilgi, belge, metot, eşya, insan, unsur ne varsa Millî Eğitim sisteminin dışına çıkarılmalıdır. Velilere acilen “okul ve öğretmen seçme hakkı” verilmelidir. Nasıl ki bir hastanın “hekim seçme hakkı” vardır, velilerin de göz bebeği evlatlarının eğitimi için “okul ve öğretmen seçme hakkı” olmalıdır. Ben, çocuğumu istediğim okula gönderebilmeliyim, okulda da istediğim öğretmende okutabilmeliyim. Dahası, çocuklarıma “örnekliğini” beğenmediğim bir öğretmeni gerekçeleriyle birlikte okul idaresine ve Bakanlığa rapor edebilmeliyim. İlmine güvenen, velinin güvenini kazanabilecek, MİLLÎLİK vasfını haiz insanlar seçsin bu mesleği! Öğretmenin öğrenciye verdiği not kadar etkili olarak öğrenci ve veliler de öğretmene not versinler bakalım kim sınıfta kalıyor, kim geçiyor, kim takdir ve teşekkür alıyor? Çiğ yemeyenin karnı ağrımaz efendiler! BENİM MÜFETTİŞLERİM ÖĞRENCİLERİMDİR!
Şimdi meselenin vahameti daha iyi anlaşılıyor sanırım; zira “ithal öğretmen” nitelemesi yabana atılmamalıdır. Mesele sadece yabancı dil öğretmekle kalmayacaktır. Bu iş bir başlangıç, kültür erozyonunun bir başka açıdan atılacak ilk adımı, “lisan” ile işe başlayıp yavaş yavaş diğer alanlara “teknik” vs. gerekçelerle sıçrama emeli, batıdaki “işsizliğin” azaltılmasına yönelik bir adım, “ANADOLU İNSANI” kavramını kültür emperyalizmi kanalıyla eritme ve “Avrupalı bireyler” icat etme gayretleridir. Tabii ki batılılar kazanırken bizim insanımız kaybedecektir; o zaman bunun adı “Millî Eğitim” olur mu Allah aşkına?
Bu meseleye karşı oluşumuzdaki bütün gerekçelerimizi burada sıralamak mümkün değildir; tezimiz şu ki “Millî Eğitim’e Millî Öğretmen gerekir, Öğretmenin “ithal”ine de “ithal gibi olanına da” açıkça ve şiddetsiz karşıyız. Bu memleket bizim, bu gençlik bizim, gelecek bizim, kendi kültürümüzü ve medeniyetimizi öğretecek ve yaşatacak insan gücümüz de vardır bizim elhamdulillah, batılılara ve batıllara hiiiiiiiiiç ihtiyacımız yoktur.
İNANCIMIZI MUHAFAZA EDELİM YETER! Cümlenize “MİLLÎ EĞİTİMLER” diler, saygılar sunarım aziz okurlarım. Allah’a emanet olunuz. 28 Mart 2011/Murat KAHRAMAN-murathoca34@