- 14279 Okunma
- 14 Yorum
- 4 Beğeni
HALİL CİBRAN VE AŞK MEKTUPLARI
Halil CİBRAN kimdir?
1883’te Lübnan’da doğmuş daha sonra ailesiyle birlikte Amerika’ya göç etmiştir. Cibran doğduğu topraklara bir daha dönmediği halde eserlerini İngilizce’nin yanı sıra Arapçayla yazmış. İlk eserini de Arapça olarak yayımlamıştır. İlk başlarda fikirlerini öyküler yoluyla ortaya koymuşsa da, zamanla öykülerin yerini denemeler, özdeyişler ve aforizmalar almıştır. On altı eserle adını dünya edebiyatına yazdırmayı başarmıştır.
Eserleri: Ermiş, Ermişin Bahçesi, Sözler, Gezgin, İnsanoğlu İsa, Bir damla Yaş ve Bir Gülümseyiş, Kendimle Konuşmalar, Aşk Mektupları, Deli, Haberci, Kum ve Köpük, Dünya Tanrıları, Asi Ruhlar, Kırık Kanatlar, Vadinin Perileri, Lazarus ve Sevgilisi
Benim okuduğum, Aşk Mektupları kitabının muhatabı, yine kendisi gibi Lübnan’lı bir yazar olan ve ayrıca Arap edebiyatının ilk kadın yazarı unvanını taşıyan May Ziyade hanımefendidir.
İki yazarın aşk hikayesi, en az Aşk Mektupları kadar ilgi çekici. Cibran May Ziyade’nin eserlerinde suretini ve yüreğini görmüş, okudukça ona aşık olmuş. Daha sonra bu aşk mektuplarla ilan edilmiş ve gelişmiş. May Ziyade’nin evlenmesi bile bu mektuplaşmayı engelleyememiş. İşin en hazin yanı ise iki sevgili birbirlerini hiçbir zaman görememişler. Cibran’nın ölümünden sonra May Ziyade o hiç görmediği aşkının ardından intihar etmeye kalkışmış. Akabinde yıllarca akıl hastanesinde yatmış. May Ziyade her ne kadar iyileşerek hastaneden çıktıysa da, iki yıl sonra Kahire’de yalnız bir şekilde ölmüş.
Dünyanın farklı köşelerinde yaşayan bu iki Lübnan’lı yazarın aşkı, çok fazla bir beklenti içinde olmadan okumaya değer. Her mektupta gerçek aşkın sesi var. Aşkı bir ömür mektuplarla yaşatmak nasıl oluyor görüyorsunuz.
Başlangıçta mektuplaşmaları edebi yazışmalar şeklindedir. Sonraları bu mektuplar tutkulu birer aşk itirafnamesine dönüşür.
İşte May’in aşkı kabülü:
“-Sana karşı taşmalarım- ne demek bu? Bütün bunlarla ne demek istediğini gerçekten bilmiyorum. Ama senin sevdiğim olduğunu ve sevgiye saygı duyduğumu biliyorum. Şunu tamamen bilerek söylüyorum ki, aşk en azından büyüktür. Aşkın eşlik ettiği yoksulluk ve sıkıntılar, sevgisiz zenginlikten daha iyidir. Bu düşünceleri sana itiraf etmeye nasıl cesaret edebiliyorum? Böyle yaparak onları yitiriyorum. Tanrı’ya şükürler olsun ki, bunları söylemeyip yazıyorum. Çünkü şu an burada olsan hemen geri çekilir uzunca bir süre senden kaçarım. Söylediklerimi unutuncaya kadar da beni görmene izin vermem.
……
Sana yazmaktan bile utanıyorum, çünkü yazarken aşırı özgür buluyorum kendimi. Doğu’nun saygı değer insanlarının sözlerini hatırlıyorum: “Bir genç kadın için en iyisi ne okuması, ne de yazmasıdır.”
Cibran’ın cevabı:
Mektubun gönlüme nasıl hoş göründü May bir bilebilsen.
Beş gün önce kent dışına çıktım ve bu beş günü sevdiğim sonbahara veda etmekle geçirdim. Şu an benimlesin, benimlesin May, hissediyorum. Buradasın, ve seninle konuşuyorum.Bu lisandan daha iyisiyle daha büyük bir lisanla ve yüreğinle konuşuyorum. Beni duyduğunu biliyorum, birbirimizi açıkça anladığımızı biliyorum.
…..
Tam da şu anda bir şey geldi aklıma. Dinle tatlı küçüğüm: Bundan sonraki her kavgamızda (Kavga kaçınılmazsa eğer) önceki çatışmalarımızdan sonrakiler gibi her birimiz kendi yoluna gitmemeli. Kavga etmekten gülmeye başlayana kadar, farklılıklarımıza rağmen, aynı çatı altında kalmalıyız. Ya da kavga bizden sıkılıp başını sallar ve gider belki.
…
Şimdi alnını yaklaştır, işte böyle…Tanrı seni korusun ve sakınsın…”
Kitabın ilerleyen sayfalarında böyle bir aşkın ancak mucize olabileceğini düşünüyorsunuz. Siz de kitabı benim gibi günümüz aşklarının gölgesinde okuyorsanız, sözler pek inandırıcı gelmemeye başlıyor. Ama ister istemez aşk temasını bir kenara bırakıp, Cibran’ın aforizmalarına kapılıp gidiyorsunuz.
Gerçi kitabın sonlarına doğru Mary adında bir kadına yazılmış mektuplar da var. Kitabın bazı sayfalarının basımına izin verilmediği için May’den Mary’e nasıl bağlantı yapıldığı meçhul. Ama Cibran’ın son birkaç mektubunda May’e Mary’nin sadece dostu olduğunu açıklamaya çalıştığını görüyorsunuz. Ne yalan söyleyeyim, aklımdan geçen şey : Erkek filozof da olsa kadınlar konusundaki yaklaşımları pek değişmiyor” fikriydi.
Benim bu iki kadına yazılmış mektuplardan anlayabildiğim, May platonik, özel, mucize bir aşk, Mary maddesel…”Mucizeyle” “olağan” aynı vücutta birleşmeyince ikinci bir kadın şart olmuş gibi bir şey…
Kitapta İncil’den esinlenmeler olduğu da söyleniyor. Tabi ben İncil okumadığım için, gerçekliğini bilemiyorum. Ama imgeleri ve aforizmaları gerçekten mükemmel. İmge sever arkadaşlara özellikle tavsiye ediyorum.
Halil Cibran örneğini neden verdim? Edebiyatın mektup dalıyla ilgilenmek isteyenlerin yararlanabileceği en önemli eserlerden biri bence. Bir de Kafka’nın Mılena’ya Mektuplar kitabını okumanızı tavsiye ederim. Gerçi ben henüz Kafka’nın bu eserinin başlarındayım. Ama okuduğum kadarı dahi beni cezp etmeye yetti.
Aşk Mektupları hakkında pek çok rivayet vardır. Bunlardan bana en ilginç geleni ise Elvis Presley’in kitabı bitirdiğinin ertesi günü intihar ettiği söylentisidir. Bazıları Cibran’ın hastalıklı bir ölüm tarifi olduğunu söylese de, ben en azından bu kitapta böyle bir şeye rastlamadım. Yalnız aforizmalarının birinde: “Hayatın bütün sırlarını çözdüğün zaman ölümü arzularsın. Çünkü o da hayatın sırlarından biridir.” Diyor. Bu da Cibran’ı ölüme teşvik etmekle suçlamaya yeter mi bilmiyorum.
Karşı çıkabileceğimiz görüşlerinin yanında, hepimizin beğeniyle karşılayabileceği görüşleri de var kitapta. Örneğin;
“Maktule onur duyması için, katil olmayışı yeter.”
“Bağışta bulunurken iyilikseversin. Ama bunu yaparken karşındakinin çırıl çıplak utangaçlığını görmemek için yüzünü çevirmeyi unutma.”
“İnsanın yaptığı kanunlara, insanın aklı boyun eğer, ruhu değil.”
“Hakikat parçalanamaz”
“Bir tür kavuşmadır hatırlayış, unutuş bir özgürlük.”
“Hakikate kulak veren, hakikati dillendirenden daha basit değildir.”
Bu kitabı okumaya başlamadan önce pozitif yönde önyargılıydım. Muhteşem bir eserle karşılaşacağımı düşünüyordum. Evet, oldukça etkileyici. Ama sürükleyici mi, hayır? Muhteşem mi buldum, hayır…Hatta sık sık Reşat Nuri GÜNTEKİN’in Sönmüş Yıldızlar romanının daha başarılı olduğunu ama neden Cibran gibi dünya çapında bir üne kavuşamadığını düşündüm durdum. Sönmüş Yıldızlar da bir mektup-roman. Üstelik olay örgüsü, anlatımıyla bana göre muhteşem. Sanırım bunun en önemli nedeni bizim kitaplarımızda evrensel söyleyişlerin pek olmaması…
Eğer gerçekten bir şeyleri başarmak istiyorsak, bizden önce yürüyenlerin izlerinde bize ışık olabilecek kırıntılar aramamız gerektiğine inanıyorum. Neticede yolu bilmeyen menzile varamaz. Ama yanlış yoldan giden de arzulanan menzile varamaz. Elbette ki kitap seçimlerimizde son derece seçici olmalıyız. Bunu asla politik bir niyetle söylemiyorum. Her kitabın mutlaka ders alınır bir yanı olduğuna inanıyorum. Halil Cibran’ı da önyargısız bir şekilde okunmanızı tavsiye ediyorum. Mutlaka işinize yarayacak ip uçları bulacaksınız.
YORUMLAR
Edebiyatçı çok uçlarda yaşayan bir canlı türüdür.
Uçlar, aşırı hoşgörü ve karşılıklı asimilasyon serbestisi nedeniyle melez ve üniversal ürün vermeye en müsait yerler oluyor.
Cibran'ı, aşk anlayışını anlayamayarak okuduğumu anımsıyorum.
Ama sizin çok darvinist bir bakış açısıyla çözümleyip süzerek yazmanızı, ilginç, şaşırtıcı ve çok değerli buluyorum.
Siz bulunduğunuz, duygu ve düşünsel konumu aşarak yenilenecek birisiniz...
Edebiyat, tekelci yapı ve oligarşik aşamalanma da rol-modelleşme arazları üzerine yazıp, sözü fazla da uzatma istemiyorum
Esenlikle...
Göktürkmen tarafından 1/23/2017 2:22:52 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim okuduğunuz için. Mutlu oldum.
Saygılarımla.
Mektup, günümüzde kısa mesaj, telefon, tweet gibi iletişim unsurlarının kurbanı olmuş yazı türü. Bu eksiğimizi açığımızı edebi mektupları okuyarak giderebilir miyiz bilmiyorum. Yazınızda bahsettiğiniz hem Kafka'nın hem Cibran'ın mektuplarını okudum.Naçizane, istifade ettiğimi de düşünüyorum. Zatıalinizin yazısı da oldukça vukuflu, vukuflu olduğu kadar da enfes. Okumaktan haza zevk aldım. Vermiş olduğunuz bilgilerden son derece yararlandım. Bu uzun soluklu, çarpıcı ve zengin içerikli mektup yazınızdan dolayı sizi tebrik eder, saygılarımı sunarım. Emeğinize sağlık.
zakir tarafından 1/17/2017 2:37:02 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Tekrar teşekkürler, saygılar.
Halil Cibran' ın eserlerindeki özgünlük, edebî dil ve felsefi derinliğin inkâr edilemezliği bir yana...
O' nun söz söyleme sanatıyla eserlerindeki akılcı, lirik ve naif inceliği kavrayarak tahlil etmek, yeniden yoğurup bambaşka bir tatla kaleme almak ve okurla paylaşmak...
Edebiyata kendi çizginizle kalıcı katkılar sunmak ayrı bir incelik, ayrı bir duyarlılık ve sorumluluktur sevgili Aynur Hanım...
Bütünüyle eseri tahlil edişinize, anlatımınıza ve kendi öz düşüncelerinizi serdedişinize gıpta etmemek olanaksızdı doğrusu. Asil kaleminize her dem saygı ve dostlukla...
yazar sürekli okumalı ki verdiği ürünler kuru ve yavan olmasın.
kendini okutan güzel bir çalışmaydı değerli engindeniz.tebrikler selamlar.
Aynur Engindeniz
Saygılar selamlar.
Ah ah
Eski aşklar olduğu kadar eski mektuplarda insanı alıp götürüyor.
Bende ara ara kendi hislendiğim duygularımı mektup tarzı anlatmaya çalışıyorum.
Başkasını okuyup örnekleri ve kelime dağarcığını genişletmeliyiz elbet katılıyorum.
İlk fırsatta alıp okuyacağım gülüm..sevgimle..
Fransız Kafka ve Milena Jesenka'nın aşkına benzettim, Halil Cibran ve May Ziyade'nin aşklarını. Kadınların evli oldukları halde, hiç görüşmeden sadece mektuplarla yaşadıkları aşkları.
Halil Cibran'ın kitabını okumadım. O yüzden herhangi bir yorum yapmam imkânsız. Ama okunacaklar listeme alıp, en kısa sürede okuyacağım.
Emeğine sağlık Aynurcuğum. Sevgilerimle
Okuduğumuz her şiiri, her yazısı bizi sarsan, düşündüren, yüreğimizi titreten şairdir Cibran.
Çevirileri de çok önemli. Her çeviriden aynı tadı alamayabiliyor insan.
Ona sadece bir şairmiş gibi bakmamak gerek. Filozoftur o, Tasavvufçudur, Sosyologdur. İç dünyasını (dünyamızı) inanılmaz çarpıcı anlatan bilgedir. Ressamdır biraz da.
Aynur Hanım, Bu değerli yazınız vesilesiyle, benim Halil Cibran şiirlerinden birinden etkilenerek yazdığım bir öykümü (biraz uzun olduğundan) 2 bölüm halinde sayfamda paylaşmak istiyorum.
Teşekkürler bizlerle paylaştığınız için.
Saygı ve sevgiyle kalın...