AKREB'İN FECİ ÖLÜMÜ
AKREBİN FECİ ÖLÜMÜ
Hasan ile Ömer, evlerinin arka tarafında bulunan küçük bahçede oynuyorlardı. O sırada iri bir akrep çıktı fakat çocukları görünce kaçmaya başladı. Hasan, kaçan akrebi değneğiyle durdurdu. Hasan, aklında hemen bir plan düşünüp hayata geçirmek için Ömer’e baktı. Ömer ise abesinin ne yaptığını merak ederek:
“Ağabey ne yapmayı düşünüyorsun? Bırak hayvancağızı!
Hasan ise değneğiyle onu kıskıvrak yakalamış bir halde:
“Ömer, koş samanlıkta biraz saman ve evden bir kibrit al, getir dedi.
Ömer, abesinin kötü amacını anlamıştı fakat mecbur Hasan’ın dediğini yapmak zorundaydı. Boynu büküp koştu samanlığa. Hasan ise Akreple “ateş oyunu” kafasında tasarlıyordu.
Az sonra Ömer, biraz saman ve bir kibrit kutusuyla çıkageldi.
Ömer:
“İşte getirdim, sakın düşündüğüm gibi akrebi yakmayacaksın, değil mi?”
“iyi bildin, tabii ki yakacağım, olum oyun oynuyoruz burada…”
Hasan, değneğiyle yakaladığı garip hayvanın etrafına samandan bir çember yaptı. Elinde kibrit yakmak üzere iken, Ömer atıldı:
“Ne olursun yapma, bırak gitsin… Hayvanı öldür ama işkence yapma…”
Hasan, ters ters bakıp:
“Olum, sen ne yufka yüreklisin! Sana da oyun beğendiremiyoruz ya…
“Böyle oyun oynamak istemiyorum”
“Öyle ise çekil başımda korkak, ne olacak”
Hasan, akrebin etrafındaki samanı ateşe verdi, Akrep daracık çemberinde bir bu yana bir bu yana can havliyle kaçışıyordu, etrafı ateşten kale gibiydi. Çaresizce bir köşede durdu ve sanki bir şeyler düşündü; az sonra apansız bir şey oldu. Akrep kendi iğnesiyle hayatına son vermişti! Baskılara dayanmayan Akrep, kendi ölümü intihar ederek gerçekleştirmişti. Tabi ölen Akrep, saman ateşinden feci bir şekilde cayır cayır yanmıştı.
Hasan sevinçle:
“Bak, gördün mü? biz öldürmeden o kendini öldürdü. İşte benim görmek istediğim kare buydu, boyun eğmeyen bu yaratık aslında bize çok şey öğretiyor!” dedi. Ömer ise ağlamaklı ve abesine öfkeyle bakarak:
“Bir şeyi öğrenmek adına bir canlının ölmesi mi gerekiyordu? Senden iğreniyorum!” deyip oradan ivedice ayrıldı, giderken de ağlıyordu “Küstah, bir de beni kötü emellerine ortak etti” söylenerek eve koştu.
Aradan birkaç yıl geçmişti. Günlerden bir gün Hasan, ölümcül bir hastalığa yakalanmıştı. Babası, hangi doktora götürdüyse de, hepsi hastalığının ne olduğunu ve tıpta böyle bir hastalığın görülmediğini söylemişlerdi. Tıp çaresiz kalmıştı, baba ise perişandı. Ömer, Akrep’in ateşte yanışı hatırlarken, kardeşi bile olsa Hasan’a üzülmüyordu.
Baba her tarafa çocuğun öleceğini söylemiş ve başvurmadık yer kalmamıştı. Bir gün yaşlı ve güngörmüş komşuları olan Yavuz dede, evlerine gelip Hasan’ın babasına:
“Komşu! bir yol bilirim ama sen yapar mısın bilemem?”
Acılı baba, sevinerek:
“Oğlum iyileşecekse, ne gerekirse yaparım” dedi.
Yavuz dede, bilge bir tavırla:
“Çocuk zaten ağır hasta… Atalarımız, bazen bir damla zehir şifa bazen de bir damla bal zehir olur demişler”
Acılı baba, merakla ve heyecanla Yavuz dedenin gözlerine bakarak:
“Söyle, oğlumun kurtulması için ne gerekiyorsa yaparım, gerekirse Kaf dağın ardında olsun”
Yavuz dede:
“Yok, yok o kadar uzak değil, sadece bir akrep bulup, akrebi incitmeden bir damla zehrini almak!”
Acılı baba, hayretle:
“Şimdiye kadar niye söylemedin? Şifa, yanı başımızda imiş meğer… Fakat nasıl olur” diye tereddüt etiyse de:
“Hemen arar buluruz” dedi.
Yavuz dede kalkıp gittikten sonra Acılı baba, Ömer’i de yanına alıp evin arka bahçesinde, köyün, taşlık ve çorak bölümlerinde akrep avına çıktılar. Sabahtan akşama kadar bakmadık delik, yoklamadığı harabe ev bırakmadılar fakat istenen akrep bulunamamıştı. Baba ve oğlu Ömer, eve yorgun argın geldiler fakat baba umudunu hala yitirmemişti “Yarın gene arar bulurum” dedi.
Ertesi gün gene akrep avına çıktılar o bir yanda köyün çocukları bir yanda karış karış her yeri aradılar fakat tek bir Akrep’e rastlanılmadı.
Evde Hasan’ın başında imam dua okuyordu, babası eli boş dönmüştü.
Hasan, hasta yatağında söylenerek:
“Baba, bir akrep bulamadın değil mi?”
Bir köşede oturmuş olan Ömer:
“Abı, o Akrebi öldürmeseydin, şimdi sana şifa olurdu!” dedi fakat pişman da oldu bunu söylediğine, abisi ölümle pençeleşirken yarasını deşemeye ne gerek vardı. Ömer, sonra ketum kesilip bir köşede hasta abisine bakıp öylece kaldı.
Az sonra İmam acılı babaya dönerek:
“Başınız sağ olsun, Hasan Allahın rahmetine kavuştu” dedi. Bu söz evde buz etkisi yaptı. Acı bir feryat evin içinde çınladı.
Baba gözyaşları içinde:
“Ah, Akrep, bize bir damla zehri çok gördün” derken evin toprak damından içeriye doğru bir akrep sürünerek geçtiğini gördüler!
Evdekilerle beraber imam, şaşkınlık içinde akrep’in geçtiğini izlediler, beklenen akrep görünmüştü ama Hasan, ebediyete göç etmişti. Ömer, daha önce abisiyle bir akrebin ateşte yaktıklarının sahnesi gözlerinin önünde geçti. Ömer “Allah, hiçbir yaratığı boşu boşuna yaratmamıştır demek!” deyip evdeki yasa katılmıştı.
Bu arada Akreplerle ilgili birkaç kısa bilgi düşmek istiyorum.
Üç hafta süreyle buz kalıbında dondurulan bir akrep, buz eritildiğinde yürüyüp normal hayatına devam eder,
Akrepler bir sene aç ve susuz yaşarlar. Kopan organları yeniden ortaya gelir. Radyasyona çok dayanıklıdır. Çiftleşme sonucu dişi akrep erkeğini yer. Eğer akrebin etrafını ateşle çevirirsen, akrep kendini sokarak öldürür. Çölde yaşayan bir akrebin zehri, akrep ne kadar susuz kalırsa o kadar kuvvetli olur.
“Zararsız hayvanları öldürmek caiz değildir. Zararlıları da eziyetsiz öldürmek caizdir.”
[email protected] Öyküler
YORUMLAR
dün ben bu yazıyı okuyup gittim eve
çok severim bütün börtü böceği
yılşanı akrebi yengeci bile
öğrenciyken kurutup eve getirmiştim
annem çıldırmıştı
fareleri bile seven biriyim ben
ama bu yazı kalmış aklımda
bütün gece rüyamda akrepler gördüm
yormadım ne hayra ne şerre yazıya yordum
:)
çok güzel bir paylaşımdı dün yazmamıştım
o kadar rüyadan sonra yazmalıyım
belki gene görürürm neme lazım
:)
kutluyorum değerli yazarımızı
saygımla...
DemAN
Kendine iyi bakıyorsun, sevgilerimle
1- Yılan
2- Akrep
3- v.s diye gider. Ne mi bunlar? Korktuğum hayvanlar tabiki :)
Hele bir de dişi akrebin, erkeğini yediğini okudum ya, erkeğini yiyen akrep, insanlara ne yapmaz? :))
Şaka bir yana (şaka değil korkuyorum valla) akrepte olsa can taşıyor, durup dururken öldürmek günah. Ama öldürmek için illâ sokmasını mı bekleyeceğiz? diye de bir soru takılıyor kafama :)
Konu ilginç, anlatım güzel. Kaleminize sağlık. Sevgi ve saygıyla arkadaşım
DemAN
Öyküde.
1- Hayvanlar da canlı olduğunu, özelikle son günlerde hayvanlara uygulanan şiidete gönderme yaptım.
2-Hiç bir canlı boşuna yaratılmadığını,
3-Zehrin bazen ilaç, bazen de balın bile zehir etkisini,
4-Her canlı dünya ekolojinin birer parçası olduğunu
ve
Final: kötülük eken, kötülük biçtiğini tema ettim.
Gelelim korkuya, itiraf etmeliyim yılan ve akrepten korkarım ama ne onlar bana karışsın ne de ben onlara karışırım:) onları gördüğümde yolumu değiştririm.
Tekrar teşekkür ederim can
saygımdasınız her daim
Sevgi Salman
Ve ne ekersen, onu biçersin...Velhasılı çok güzeldi :)
DemAN
:)