SULARI ISLATAMADIM-3
Uykuda altını ıslatmak bilinçli bir olay değil tabii ki. Yatakta olduğunuz aklınıza gelmiyor katiyen.
O anda sanki uykuda değilsiniz, açık hoş bir arazide, rüzgar püfür püfür eserken çok sıkıştığınızı hissedip, etrafı kolaçan ediyorsunuz.
Hiç kimsenin olmadığını anladığınızda, önünüzdeki çalılığın üzerine iç huzuru ile salıyorsunuz bütün çişinizi.
Oh! ne kadar mutlusunuz, olumsuz bir durum yok.
Hiçbir sakınca çekince yok, rahatlamışsınız, en az çalılar kadar.
Gayet normal geliyor size çalılıklara işemek.
Bir rahatlıyor, huzur buluyor ki insan sormayın gitsin.
En azından altınıza yapmadığınız zannıyla sevinç doluyor yüreğiniz.
Yani ben genellikle bu havalide, bu tarz yerlerde görürdüm kendimi. Başka çocukların değişik fantezileri olduğuna eminim ve saygı da duyuyorum en samimi duygularla. Ben sadece çalılıklar, güzel bir manzara, ıssız ve gözden uzak arazide bulurdum kendimi. Yıllarca o çalıları ıslattığımı zannederek, yataklara işedim durdum. Ve yıllar oldu o çalıları göremedim rüyalarımda, şimdi büyümüş koca ağaç olmuşlardır, kim bilir?
Ben diğer kardeşlerimden bu hususiyetimle farklıydım. Onlar yatarken pijamalarını, geceliklerini giyer, kuğu gibi süzüle süzüle yatağa girerlerdi. Ben ise yatmadan önce özel üniformalarını giyen dalgıçlar veya son yıllarda filmlerde çokça gördüğümüz bomba imha uzmanları gibi uzunca bir işlemden geçer ondan sonra yatabilirdim.
Yıllar sonra Kevın Costner’ın “Su Dünyası” adlı filmini izlerken en heyecanlı ve gerilimli sahnelerde bile gülmekten kendimi alamıyordum. Sık sık kahkahayı patlatıp “heyy gidi günler” dediğimde, yanımdakiler, filmin bu kadar gülmeme sebep olacak kadar komik olmadığını, neden güldüğümü merak edip sorduklarında, filmin adını gerekçe olarak gösteriyordum Yoksa Su Dünyası adının bana hatırlattıklarını anlatmam hem uzun sürer, hem de sıkılmama sebep olur diye geçiştiriyordum böylece. Film hakikatten güzeldi. Aklımda milyarlarca çocuğun bir anda işeyerek dünyayı çişle doldurduğu, karaların bu çiş suyunun altında kaldığını hayal ettiğimi söyleseydim, söylese miydim acaba?
Aklımdan neler geçiyordu o zamanlar bilseniz, nasıl gülerdiniz üzerime. Bir ara dernek kurmayı bile düşünmedim değil. Altını Islatan Çocuklar Derneği; AIÇ-DER. Parti kurmayı düşünecek kadar uzun metrajlı değildi ufkum, onu hiç düşünmedim doğrusu.
ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR
Şimdiki çocuklar her açıdan çok şanslı.
En şanslıları altını ıslatan çocuklar bana sorarsanız. Onlar bizim yaşadığımız sıkıntıları yaşamıyorlar. Gelişen dünya onların sorunlarına da el attı. Muhteşem çözümler üretti. Bizim zamanımızda böylesi ince hazır bezler yoktu. Şimdi ne kolay, rahatlıkla yapıştırıp takıyorsun popona, ipincecik, belli olmuyor bile. Neredeyse her gün yeni bir özellik eklenerek en mükemmel bezi üretmeye çalışıyor uzmanlar. İstediğin rengi bile seçebiliyorsun. Bizim zamanımızda bir mavi muşamba vardı bir de pespembe.
En sinir olduğum o pespembe muşambayla ambalaj olmaktı. Kız rengi derdim, istemezdim. Yani, haksız mıyım?
Takıyorsun, bari erkek rengi olsun. Ne o öyle? Şimdiki bezlerin körüklüsü bile çıkmış, beline göre istediğin gibi yukarı aşağı ayarlayabiliyorsun, oh ne rahat. Hatırlıyorum, belimden eksik olmazdı muşambanın izleri, Arkadaşlarımla denize gittiğimde “Ne olmuş orana?” diye sorduklarında, mosmor kesilir, türlü yalanlar uydurmak zorunda kalırdım. Bazılarında ise emici özellik var. Ne kadar yaparsan yap, çişi içerisine emerek üst kat bezin kuru kalmasını sağlıyor. İşiyorsun işiyorsun bir damlacık olsun ıslaklık hissetmiyorsun poponda. Ya insanın içinden…
Neyse. Çok şanslı bu nesil altını ıslatan çocuklar. Bizim çocuk olduğumuz zamanlarda kullanılan kavramlar incitirdi çocukları söylendiğinde. Bunlardan en aşağılayıcısı “sidikli” denmesiydi, hatıralarımın en acı sayfalarda bu söz yazılı siyah harflerle. Şimdiyse ne hoş kelimeler söyleniyor.”Altını ıslatan” deyimi ne kadar anlayışlı, ne kadar hoşgörülü kalıyor eskisinin yanında.
Sanki altını elinde bir hortumla bahçe veya çiçek sularmış gibi anlıyor insan. Eski söylem artık “kaba sözcük” olarak geçiyor dilbilgisi kurallarına göre.
Unutamıyorum o perişan hallerimi. Koca bez muşambayla bacaklarımın arasına oturtur, muşamba ile bağlarlardı. Ben de koca popolu ördekler gibi dolanırdım ortalıkta. Hem sağlıksız hem de rezil bir hal. Neler çekmişim neler, altımdaki muşamba uyurken sağa sola döndüğümde popomdan kayar açılırdı. Bez yokmuş gibi sırılsıklam olurdu yattığım yer. Şimdiki bezler sızdırmıyor oysa ne kadar yaparsan yap dışarıya bir gram çiş bulaşmıyor, içerde tutuyor. Sabaha kadar mışıl mışıl uyuyup kalkıyorsunuz kupkuru bir vaziyette. Sonra bantlarından söküp çöpe atıp kurtuluyorsunuz, giydiğinizde yüz gram, çıkartırken iki kiloya yakın gelen bezleri. Ne çarşafınız, ne yorganınız, ne yastığınız (tabi ki yastık da ıslanırdı bazen) ,ne pijamalarınızda en ufak bir ıslaklık olmuyor.
İlk zamanlar rengarenk, oyları bembeyaz parıldayan yorganlar, tiril tiril çarşaflar serilirken yatağınıza, sonradan daha kolay yıkanan, solgun ve kokmuşlarına kalıyordunuz o zamanlar. Şimdi bezler sayesinde hepsi ilk günkü gibi kokan, canlı renklere yatıyor çocuklar. Her yaşa her kiloya uygun ebatta olanları var. Size en uygun olanı seçip alıyorsunuz keyifle. Yıkama derdi de yok. Anneler için ne büyük kolaylık. Annemin ellerindeki bez çitilemekten oluşan yaralar gözlerimin önüne gelince üzülüyorum şimdi. Hem ıslaklığı hem kokuyu dışarı vermeyen bezler çocuklar için olduğu kadar, bütün aile için çok mükemmel yaşam sunuyor. Ah gidi günler, bizim zamanımızda ne kadar çok temizlik yapılırsa yapılsın, evin içine sinen o pis koku asla kaybolmazdı. Annem misafir geleceği akşam her tarafa oda spreyi sıkarak evi esir alan o mendebur kokuyu yok etmeye çalışırdı. Yine de bazen lavanta bazen de karanfil kokularının içerisinden kalın, kaba ve iğrenç çiş kokusunu çekip alırdı burunları herkesin. Annem de mahcup olurdu.
Bu günkü bezler olsaydı neler değişirdi hayatımızda kim bilir.
Daha rahat olmanın dışında daha özgüven duyarak büyürdük eminim. Daha çok oynar, daha çok gezer akrabalarımızın, sevdiklerimizle daha çok beraber olabilirdik. Futbol oynayabilirdik rahatlıkla, voleybol oynarken fileye yükselebilirdik, basket oynarken potaya uzanabilirdik. Hatta uzuneşek oynardık sıkılmadan. Şimdiki çocuklar ne güzel atari oynuyorlar incecik bezleriyle. Cep telefonlarıyla arkadaşlarıyla ne de rahat konuşuyorlar, altlarında bez yokmuş gibi.
YORUMLAR
bu seriye çiviledin bizi....ama bizim çocukluğumuz şimdikilerden çok iyiydi be erolabi....şimdikiler yarış atı gibi.... her şeyleri sanal....bizde sevgi.... saygı her oyuncağımızın ham maddesiydi.....kalemin hiç susmasın can sevgiler
erolabi
saygı ile..
Yazıya eklediğiniz resimlerle başlıyor herşey.
Nereden buluyorsunuz o resimleri?
Hepsi de ne kadar masum bakıyor. Öyle bir masumiyete altını ısattın diye kızılabilir mi hiç?
Ama İnci'nin dediği gibi, belli bir zamandan sonra altını ıslatan çocuklar mutlaka doktora götürülmeli.
Yazınızı okurken, ister istemez yüzüme gülücükler geliveriyor :)
Kaleminize sağlık. Diğer bölümlerde görüşmek üzere sağlıcakla kalın. Sevgi ve saygıyla.
erolabi
Masumiyetin kokuların altında kaybolduğu haller olduğu bir hakikat.
Tedavi olmak için önce hastalık olduğuna kanaat getirmek lazım.
Saygı ve dua benden değerli kardeş.
Erolum...
Evimizin bitişiği, bol meyva ağaçlıklı bir bahçe. Sahibi hain mi hain. Çocuklarıda yok. Mevsiminde ağaçlardaki meyvalar ağım
ağım...
Ama kimseye vermez.Yere düşer çürür aldırış etmez.
Ben senin yaşadıklarını yaşadığım yıllarda hep onun meyva ağaçlarını sulardım. O ağaçlar suyu yedikce dallarını aşağı doğru eğerlerdi. meyvaları pat pat düşer dökülürdü.
Sabah yediğim fırcaya aldırmaz, hemen bahçeye bakardım.
Ağaçlar diri, dalları meyva dolu olurdu hep...
"Bu günde olmamış ama bu gece kesin" der sulamalara devam ederdim.
Öptüm gözlerinden can gardaş...
erolabi
Bedri Ağabey sen sağol...
Allah hayırlı uzun ömür versin.
ben de ellerinden öptüm ağabey.
Bu çocukların doktora gitme zamanı ve tedavi zamanı geldi ve geçiyor artık.Bu gün gülmeyi bırakıp biraz bilgi versem iyi olacak.Ama ben yine de gülme vitaminimi alıyım.Değil mi? Ne de olsa bir kahkaha bir parça pirzolaymış ya ondan...
Evet şimdiki çocuklar bez konusunda çok şanslı ama işeme konusu okul çağına kadar hoş karşılanabilir.0-5 yaş arsındaki çocuklarda bu işemeler normal karşılanabilir. 5 yaş sonrası artık hekim görmesi gerekir.Çocuk için 1,5 - 3 yaş arası tuvalet eğitimi için uygun zamandır.
Çocukta idrar kaçırmanın çeşitli nedenleri olabilir.Bunlar norojenik gelişme geriliği,uyku bozuklukları,çevresel nedenler,psikolojik nedenler ya da idrar yolu iltihabları hatta allerjik rahatsızlıklar bile gece işeme sebebi olabilmektedir.
Tetkikler yapıldığında çocuktaki işeme nedeni kesin bulunur.Önce bulunan nedene göre bir tedavi yolu izlenir eğer iltihabi bir durum varsa o tedavi edilir ya da anatomik bozukluksa ona göre bir yol izlenir fakat büyük çoğunlukla psikolojik nedenler bulunuyor ve bu tadavi biraz uzun sürüyor.Yani aileye sabır gerekiyor.
Çocuklar altını ıslattığında zil çalan özel yataklar var ya da aile mesane kontrolünü sık sık tuvalete kaldırarak sağlar.İlaç tedavisi yapılır ki muhakkak sonuç verir.
Tabii bu tedavi yolları izlenirken çocuğu utandırmamalı ve başka çocuklarla kıyaslama yapılmamalıdır.Doktora götürme sebebi açıkça anlatılmalıdır.
Şaka bir yana çok güzel bir konu.Selam ve saygılar
incidal tarafından 4/1/2011 12:25:59 PM zamanında düzenlenmiştir.
erolabi
Biraz bilgi verilmeli aslında.
O zamanlar bu konulara eğilen yoktu.
Bir rezil hal vardı sormayın.
Allahtan biz ilçede oturduğumuzdan ( Annem Devlet Hastanesinde ebe,babam kamuda muhasebeci) biz bu durumdan pek ak-pak çıkardık.
temiz ve parfüm kokularıyla köye gittiğimizde..amcamın evşnin ağır ve beynimizin arkasına yapışan kokusundan rahatsız olurduk.
Onlar da :)))) utanırdı.
Ben de "yaa bu ev ne kokuyoooo?" diye sorardım.
O yaşlarda bi dekıllık oluyo...deme gitsin.
Bir sonraki yazıda başımdan geçen tedavileri yazdım.
Selam ve dua ile değerli kardeş...
Allah sizi ve çocukjlarınızı cennetine atsın.
:)
Tabiki yaralayıcı sidikli demeleri..
O zaman insanların aklıda düşünceside çocukların altına koydukları bezler gibi kaba sabaymış demek..Şimdiki ince ve narin hatta parfüm kokulu bezlerin yanında..Ve bunun bir hastalık olduğunun bilincinde olan büyüklerinde ayrıcalık payı var.
Selam ile..Hayırlı cumalarınız olsun
erolabi
İnsanlar daha kırıcı ve kaba olduğu kadar tahammülsüz idi.
Şükranlarımı arz ederim.
ÇOK GÜZEL BİR YAZI OKUDUM..BEN DE ÇOÇUKLARIMI BEZLE BÜYÜTTÜM ÇÜNKÜ YANİ ÇIKMIŞ VE ÇOK PAHALIYDI BU YÜZDEN TUVALET EĞİTİMİNİ ERKEN ÖĞRETTİM AMA ŞİMDİ PSIKOLOGLAR TUVALET EĞİTİMİ İÇİN ERKEN ÖĞRETMENİN MAHSURLU OLDUĞUNU SÖYLÜYORLAR ÇÜNKÜ ÇOÇUK ZORLANIYOR VE KARAR KENDİNİN OLMUYOR DURMADAN ANNE ÇOÇUĞA DURMADAN SORAR:TUVALETİN VAR MI ? DİYE....
BENİM TORUNUM 2 YAŞINDA SANKİ BEZ YOK İNCECİK VE BEZ DOLUNCA DEĞİŞİTİRİN BEZİMİ DİYE UYARIYOR..
KENDİ NE ZAMAN İSTERSE O ZAMAN BEZDEN KURTULACAK..
SEVGİLER...
erolabi
Değişen zaman sadece bizi geriye gitürüyor.
Diğer bütün şeyler ileri doğru gidiyor.
:)))
Saygı ve selamlarımla.
Gayet şirin olmuş dillerin dostum.
Bana uyp yolundan ne şaşarsın?
Ben; gönlü aklına uymayan deliyim.
Ben; azdüşünceye doymayan deliyim.
Bana uyup yoldan çıkmayasun. ::))))
Sevgi ve selamlar.
erolabi
Kim hangi yolun doğru olduğunu biliyor ki...
rahmetli kardeşim Müslümanlarla tanıştığında babam delirmişti ...Çocuk yoldan çıktı diye...
Neler etti o zaman.
Evden kovdu sakal bıraktı diye.
Şimdi her akşam Adnan kardeşimin bir gurup arkadaşı babamı ziyarete geliyor..
oturup sohbet ediyor Kur'an okuyup zaman geçiriyorlar.
Kim nerde? Nasıl?
Selam ve en içten sevgilerimle.
:)
Haklısın ama takıntı olmasın. Büyüklere göre olan bezlerde var şimdi.
Çayelili hemşehrim; Bir yazı dizisi uğruna çocukluğumuzun bütün mahramiyetini şettin. ( Deşifre ettin.)
Biraz da; bir atlamada 7 andalı nasıl atlardık, onu yaz. Çizilen karizmayı kurtaralım.
Karadeniz çocuğu iyi yüzer.
İpucu olsun.
Tebrikler ve selamlar.
erolabi
Bu yazıyı senin eleştirin üzerine parçalara ayırdım ve yeniden attım.
:))))))))))
Valla o zaman da "nerde öğrendunuz yuzmaği?" diyecekler..
Selam sevgi ve dualarımla