- 952 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Son Bir Morso Daha
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
‘’Savaş alanını çarpışmalar başlamadan önce mutlaka ziyaret et.’’ derdi Dimitri usta. Bugün yanında yoktu ama olsaydı yine aynı sözleri söyleyecekti. Dimitri usta her şeyi bilirdi. O demişse yapılmalıydı.
Salona girerken Svetlana ustasının sözlerini düşünüyordu. Dimitri Scarlato’nun bahsettiği ‘’savaş alanı’’ bugün için ortaçağdan kalma bir manastırın şapeliydi. Yüzyıllarca rahiplerin hep bir ağızdan söyledikleri Ave Maria’nın yerine programda olan Rameau ve Scarlatti çalınacaktı. Yüzlerce davetlinin önünde Svetlana çalacaktı. Ellerinin titrememesi, acele etmemesi gerekiyordu. Piyanonun başında gözünü araba farı almış tavşan gibi kalmamalıydı.
Ahşap platformda yürüdü. Adımlarının yankı yaptığını farkettiği. Gece böyle olmazdı. Girerken başlayacak alkış topuk seslerini örterdi. Piyanonun başına geldi. Yüzünü boş sıralara dönüp, bir eli piyanonun üzerinde eğilerek selam verdi. Sonra piyanonun başına oturdu. Taburesinin ayarını düzeltti. Gözüyle akşam orada olacak şefle işaretleşti. Ellerini tuşlara doğru uzattı.
‘’Çalma!’’ derdi Dimitri usta, ‘’Her zaman parçanı ilk defa konserde çal. Hazırlığını yapacaksan evinde ya da otel odanda yap. Biliyorum, herkes tersini söylüyor ama müziğin ruhu bunu gerektiriyor. Tıpkı ‘seni seviyorum’ demek gibi. Bir kereliğine, o da sevgiliye, söylenmeli. Sen de o piyanoya ilk defa seyircinin önünde dokun. Heyecan olmazsa çalışın mekanik olur. O yüzden öncesinden çalma!’’
Ellerini geri çekti. Yavaşça piyanonun başından kalktı. Tekrar salona baktı. Sıralar boştu. Sadece arkalarda bir gölge gördü. Oturan yaşlıca bir rahipti. Soru soran gözlerle Svetlana’ya bakıyordu. Selam vermemezlik edemedi Svetlana. Rahip selamını iade etmedi. Tam Svetlana çıkmak üzere dönmüştü ki rahibin kendisine seslendiği duydu:
‘’Çalmayacak mısınız?’’
Svetlana yaşlı adama bakıp tedirgin bir şekilde gülümsedi.
‘’Akşama çalacağım. Ustam böyle olması gerektiğini söylerdi.’’
Rahip yerinden kalktı, yavaş yavaş Svetlana’ya doğru yürüdü. Platformun önüne gelince basamaklardan çıkmadı. Ufak tefek, zayıfça bir adamdı. Başını kaldırıp Svetlana’ya baktı.
‘’Bunu akşam çalacağınız eserler için söylemiştir. Şimdi başka bir şeyler çalabilirsiniz. İddialı olmayan ama bir kaç dakikalığına buranın sessizliğini kıran bir parça mesela. Akşam sizi dinleyemeyeceğim; ısrarım ondan.’’
Yapacak bir şey yoktu. ‘’Asla dinleyiciyi hayal kırıklığıyla evine gönderme’’meliydi. Svetlana piyanonun başına geri döndü. Oturup başını kaldırdığında rahibin de yerine doğru ilerlemekte olduğunu gördü. Yaşlı adam yerleşene kadar bekledi.
‘’İstediğiniz bir eser var mı?’’
‘’Barok bestecilerden herhangi birisi olabilir. Sen seç.’’
Svetlana düşünmedi bile. Parmakları karar vermişti. Bach’ın kaybolmuş bir keman konçertosunun adaptasyonunu çalmaya başladı. Dindar bir sanatçı olan Bach kilise ortamına çok uygundu. Belki akşam için de onu seçmeliydi. Ama artık çok geçti.
Son notaları vurup ellerini dizlerinde kavuşturduğunda alıştığı alkışı duymadı. Başını çevirdi ama yaşlı rahibi göremedi. Salon boştu. Svetlana yerinden kalktı. Topuk seslerinin yankıları arasında salondan çıktı.
…
Akşam yaklaşırken makyajının son rötuşlarını yapıyorlardı. Kapı vurulmadan içeri menajeri Stephan girdi.
‘’Stephan? Bir şeyi unutmadın mı?’’
‘’Ah, doğru. Affedersin. Kısa bir haberim var, onu söyleyip gidiyorum.’’
‘’Evet?’’
‘’Konser iptal edildi. Yarın akşam çalıp çalamayacağını soruyorlar.’’
‘’Programımı sen biliyorsun. Bana kalırsa, ben yarın çalabilirim; eğer onu da iptal etmeyeceklerse. Sahi, sebep neymiş?’’
‘’Rahiplerden biri aniden ölmüş. Onun için yas tutulup, ayin yapılacakmış.’’
‘’Oh!’’
Stephan omuz silkti ve çıktı. .
YORUMLAR
Yazılarınızın çok farklı bir çizgisi var ve ben ilk okuyuşumda kesinlikle fenafil demiştim ve yanılmadığıma göre siz gerçekten farklı ve usta bir kalemsiniz. Hemen anlaşılıyor. Mükemmeldi her zaman ki gibi. Tebrik ederim. Biliyorsunuz ben de sürekli okuyucunuzdum. Halen de öyle. Saygılarımla...
İlhan Kemal
Yemin bile edebilirm ki, daha ilk yazınızda ağyar'ın düşündüğünü düşündüm. Hatta şu an sayfanıza girdiğimde bile yani yorumu okumadan önce yine aynı şeyi düşündüm. Aynı başlangıç tarzı ve aynı bitiş tarzı...Siz fenafil değilseniz, o zaman onun yazılarını birebir düşünebilen ya da yürüten birisiniz:))
Burada olduğunuza sevindim...
İlhan Kemal
Teşekkür ederim Aynur hanım, ben de döndüğüme, ve yazılarınız ile yorumlarınızı okuyabildiğime sevindim. Saygılarımla.
Aynur Engindeniz
Biliyorsunuz, yazılarınızı en çok beğenenlerden ve hiç kaçırmayanlardan biriydim. Herhalde öyle olmaya devam deceğim. Dur bakalım inşallah bu isme alışırım:)
Hoşgeldiniz.
İlhan Kemal
İlhan Kemal
İlhan Kemal
Neden böyle şeyler yapmaya gerek duyuyorsunuz anlamıyorum? Bir çok farklı rümuz ile yazmak ya da cinsiyetini farklı göstererek yazmak gibi...
Bunlar, en azından multipolar kişilik zaafiyetini, okuyanda şüphe olarak intiba şeklinde uyandırabilir...
Hiç hoş ve normal bulmuyorum.
Göktürkmen tarafından 4/1/2011 10:55:23 AM zamanında düzenlenmiştir.
İlhan Kemal
Aslında üç dört yazı önce fark etmiştim,
Bu arkadaş % 99,9 Sayın “Fenakemal İlhanfil” ya da “Fililhan Kemalfena” ya da “İlhanfena Kemalfil” , “Fenaİlhan Filkemal” dir diyordum kendi kendime (başka kombinasyon kaldı mı? Şayet o değilse % 0,01 de kıvırma payımız olsun canım ;-] )
Konu ile direkt alakalı gibi gözükmese de (aslında çok alakalı) geçen gün (30.03,2011] tarihinde sitemizde yayınlanan bir yazıya kafam takıldı, üzüldüm.
[Yazının linki http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=75133 ]
Yazının sayın yazarı “körler ve sağırlar vs“ şeklinde genel bir sitemde bulunduktan sonra haklılığını ispat etmek istercesine şöyle de bir öneride bulunuyor ; “size açizane küçük bir öneri, çok okunan biri arkadaş başka bir isimle siteye girsin bakalım kaç kişi okuyup yorum yapacak” şeklinde.
Eğer ki Sayın “İlhan Kemal” sayın “fenafil” in bizatihi kendisi ise kafamın takıldığı ve üzüldüğüm yazının sayın yazarının önerisi kafadan yatmıştır. Zira “fenafil” rumuzu ile başarılı eserlere imza atmış ve başarısı site üyelerince birçok defa kırmızı kurdele ile tasdik edilmiş yazarımız “İlhan Kemal” rumuzu ile kaldığı yerden sadece yazıları ile site üyelerinin teveccühüne mazhar olmuştur. Tıpkı günün yazısı seçilen bu yazısı gibi.
Bütün bunları buraya yazmam “İlhan Kemal” beye ayıp oldu biliyorum. Lakin kendilerinin “fenafil” olduğu yönündeki içimdeki kuvvetli his vicdan azabımı biraz olsun rahatlatıyor.
Bir kez daha tebrikler.
Not: Ne İlhan Kemal beyi, ne fenafil’i ne de öneride bulunan sayın yazarımızı tanırım.
asran
İlhan Kemal sayın fenafil'in gerçek ismi bile olabilir bunu kendi açıklar isterse ama hangi isimle gelirse gelsin iyi bir çalışma her zaman günü hak edecektir.
O yazıda ben pek canımı sıkmadım, arkadaşlarımıza güveniyorum usta dip avcıları şükür. Yersiz ve haksız bir eleştiriydi, kişisel sebeplerle yazılmış diye düşündüm.
Vesileyle güne gelen çalışmayı tebrik ediyorum. Başarılarının devamını dilerim yazara.
Ağyar
Umarım yanlış anlaşılmamışımdır. Ah benim şu sol kulağımı, sağ elimi ensemden dolaştırarak gösterme merakım yok mu? Az daha bir çuval inciri berbat ediyordum, yoksa ettim mi?
Sayın “asran” ben de sizinle hem fikirim “hangi isimle gelirse gelsin iyi bir çalışma her zaman günü hak edecektir “ ediyor da zaten
Vurgulamak istediğim; İlhan Kemal’in veya namı diğer “fenafil”in [ Ki inşallah odur, eğer o değilse yandı gülüm keten helvam :-( ] haklı başarısı linkte yayınlanan “yersiz ve haksız” eleştiriyle tam da körün gözüne, gözüne ilginç bir şekilde tevafuk etmiş. İlginç değil mi.
Saygılar, selamlar
asran
Tam tersine ben çok memnun oldum bu durum tespitinize.
Aynen çok iyi denk gelmiş gerçekten. İlhan bey, Fenafil arkadaşımız çıkarsa da çok mutlu olurum. Bizzat yaşayan bir şahidimiz olmuş olur hem, hem de "hangi isimle gidersem gideyim bir tarzım var okurum beni kalemi tutuşumdan bile tanır" diyebilecek bir kazanımda olduğunu görmüş olur.
Velhasılı, iyi niyet yaşadığı her yerde ancak muhabbet doğuruyor kendinden.
Selam ve saygımla...
İlhan Kemal
Yeni bir yazarın kendisini kabul ettirmesi gerekiyor. O zamana kadar çok az sayıda tıklandığı gerçeği var: Benim birkaç yazım 13-14 kere tıklanarak günü bitirdi. Fenafil iken 45 tık ''Demek ki yazım beğenilmedi'' yorumunu bana yaptırıyordu. Yani yazının okunma sayısında kimin yazdığı farkediyor. Bunun çeşitli sebepleri olabilir ama gruplaşmadan çok, okuyucunun süresini tanıdığı isimler üzerinde kullanmayı tercih ettiğini düşünüyorum. Bu da yadırganacak bir durum değil.
Yazıların güne gelmesinde ise yazara karşı olumlu/olumsuz bir önyargı olduğunu düşünmüyorum. Seçici kurulun kendilerine has kriterleri var. Bu kriterlerin kişiler bazında değil, metinler bazında uygulandığını düşünüyorum.
Son olarak okuduğu metinlerin yazarını isimlerin ötesinde farkedebilen herkesi, başta Ağyar olmak üzere kutluyorum. Saygılarımla.
Ağyar
"Deniz Aral" da sıkı okuyucusu ve sayfanın müdavimlerindendi.
Yoksa siz ! Hadi canım, inanmam.
canandemirel
İlhan Kemal
Yazıyı beğendiğiniz ve bunu belirttiğiniz için teşekkür ederim. Saygılarımla.
DÜNKÜ PİYANO KONSERİNİN ÜZERİNE BU YAZI ÇOK İYİ GİTTİ. KUSURSUZ YAZILMIŞ..
AKICI ÜSLUBUNUZLA YAZINIZI KEYİFLE OKUDUM..
GÜNÜN YAZARINI TEBRİK EDİYORUM..İYİ GECELER..
İlhan Kemal
Yorumunuz için ve yazarken benim gibi acımasız davranmak yerine son derece hoşgörülü olmayı tercih ettiğiniz için size özellikle teşekkür ederim.
İsimler, müzik terimleri ve eserler bize uzak bir kültürün anlatıyorsa da öykünün güzelliğine gölge düşmüyor. Ön yargısızca birazda telaffuzda zorlanarak da olsa öyküye başladığınızda o sizi alıp götürüyor zaten. Akıcı üslubunuz, keşfedilmeyi beklemiyor, buradayım diyor.
İlhan Kemal
Tüm ''uzak''lığına rağmen öyküyü okuduğunuz, onu benimsediğiniz için teşekkür ederim. Saygılarımla.