- 1768 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Hayat cesaretli olanları seviyordu. Duru bir çocuk masumluğunda.
Bugün yıllar önce birlikte çalıştığımız arkadaşlarımızla son kez toplanıp çalıştığımız sağlık ocağını ziyarete gitmeye kararlaştırdık. Artık, Aile sağlığı merkezi oldu. Tek ebe ve doktor hizmet verecek bizim bile yazın zorlandığımız izin alamadığımız beldeye. Ebe arkadaşımız, çok sıcak bir karşılama ve kucaklaşma ile kapıda şaşkındı bizi görünce. Beklemiyordu. Ellerimizde kısır malzemeleri ile sürpriz yapmıştık. Arkadaşımızın yüzündeki hüzün yalnızlığın verdiği sıkıntı bizi görünce ki mutluluk ile maskelendi o an. Cıvıl cıvıl hasta kaynayan odalar da sadece üç odası kullanıma açık diğer yerler ise içindeki eşyalarla birlikte yalnızlığa mahkum olmuştu.Tek tek bütün odaları dolaştık dağılmış hiç insan eli değmemiş, inkar eden hasta masaları yataklarını görünce boynum büküldü.Her oda da anılarımızı tazeledik içimizi çekerek.Zamanımız kısıtlı idi aramızda iş bölümü yaparak kimimiz kısır yapmaya kimimiz de büyümüş gürleşmiş ağaçları ile ocağımızın etrafını çevreleyen küçük dağ da dilkimen (kuşkonmaz bilinen diğer adı) toplamaya. Dikenli çalıların arasında yeşil ince uzun, minik yapraklarla sarılı tepe kısmı yuvarlak bir bitki. Her yerde bulunmaz sadece çalıların bol olduğu yerlerde toplaması zor, fakat zevkli bir uğraş.Spor ayakkabılarımla gelmediğime üzüldüm, bıraktılar beni ocakta.
Mutfağa daldım başladık hummalı şekilde hazırlık yapmaya. Marul, maydanoz, dere otu taze soğan, domates biber, yıkandı. Bulgur kaynar suya ıslandı. Kuru soğan, yağda kavrulurken içine biber ve domates salçası baharatlarla harmanlandı. Bulgur şişinceye kadar, ellerimiz de çay bardaklarımızla ( ayrılmaz bir parçamız) birlikte bahçeye çıktık.Tahta banka ilişirken, bir zamanlar ufacık olan zeytin, selvi, söğüt, badem ağaçları mavi gökyüzüne doğru yükselmişti.
Geçmişin izlerini ararken, anılar ne kadar canlansa da eksik kalan boşluk vardı içim de. Hiç yaşanmamış gibi olsa da görüntü de mekan,içimde sessiz çığlıkları duymak için derin düşünceye daldığım bir an da soyulmuş çıplak ağaçlar gibiydi ruhum. Güneş o kadar yakıcı, ısrarla rüzgarı kesse bile üşüdüm. Sıvası düşmüş duvarlar, kimsenin oturmadığı fakat bir zamanlar aşk’ ın kokusunu barındıran bomboş soğuk odalar içimi ürpertti. Kısa süren, her anı dolu dolu. Yüreğimin çırpınışlarını hissetim derinliklerimde. O esna da kırmızı kiremitlerin arasından uçan kumrunun, masmavi göklere süzülmesi tazeledi, onaylarcasına. Koskocaman on yıl geçti. Ağaçlar yaşlanmış, dallarında tek yaprak bile yok. Baharı müjdeleyen papatyalar ve rengarenk kır çiçekleri bir zamanlar itina ile ekilmiş gürbüz çimlerin yerine, öbek, öbek yayılmışlardı. Her şeye rağmen toprak ana elinde kalanlarla tutunuyordu her zamanki gibi yeni baharlara.Hiç bitmiyordu sabır örerek mücadelesi,elinde kalanlarıyla dimdik kucaklıyordu önüne gelen mevsimleri.
Bir an bir zamanlar her gün serum takmaya gittiğim son zamanlar da isim tutmayı unuttuğum teyzemizin bahçeye dikmem için verdiği sümbülleri aradı gözlerim.Adım gibi hangi duvarın dibine diktiğimi biliyordum ayaklarım sürüklendi geçmişin izlerinden yaşanmış bir kanıt aramanın telaşı ile.Sanki bekleniyordum.Evet!. Duvarın dibin de tek dalda bir sümbül. Mor elbiseye bürülü, hala kokusundan en ufak eksilme olmamış. Gözlerim On da aklım da sen gülümseme yayıldı dudaklarım da, hüznümü bir yana yıkarak. Tüm yaşanmışların bahar kokusuyla gerçekleri, ruhuma bir kez daha sermişti çünkü. Çektim içime senin kokun varmış gibi. Bıraktım,ait olduğu yere. Hiç unutulmayacak, izle sevgiyle. Oraya aitti, başka yerde yaşaması imkansızdı. Biliyorduk ki en güzel anılar, dayanması zor acılar, içinde kıvrandırsa bile ait olduğu yerde kalmalı idi.Dün burukluğu, güzelliği ile oradaydı artık. Çok yol almıştı gönlüm, acımıyordu, teslimiyeti yaşamıştı bu sefer geri saymayacaktı.
Birden tahta bankonun üzerinde daldığım yerde gözlerimi açtım. Fark etmediğim günün döndüğü saatte gözümün içine bakan dalların diplerin de bembeyaz açmaya çalışan badem çiçeklerine takılı kaldım. Umut buydu işte.
Şükür etmek ,dua etmek,dirilmek,sarılmak,açmak,kucaklamak,özgürce, güneşe, mavilere uçmak.
Bir daha ne zaman geleceğim?.
Ancak bu sefer biliyorum ki barışığım anılarımla.
Dİlkimen, çok az bulmuştu arkadaşlarım, bol soğanla birlikte yumurta koyarak soframıza kısırın yanına kardeş payı yaptık. Çok leziz, sohbetle bütünleşmiş gözlerimiz de sevgi kıvılcımları ile birazdan bitecek olan son dakikaların demlerini, içimize sine sine ara da fıkralarla hatıralarla birleştirdik. Hem gözyaşlarımızı hem de gülmeyi öğrenmiş hayatın zorlu tozlu yollarını, kat etmiş olarak birbirimizin artık ne düşündüğünü bile anlayabilen sıcak bir ortam da edilen sohbetin tadını, binlerce kez yemek yapıp çay içtiğimiz bir zamanlar laboratuar olarak kullandığımız mutfakta bıraktık.
On dört Mart Tıp bayramı, pastalar alınır, hediye çekilişi yapılır, sevinçle açılırdı hediyeler gözlerde pırıltılarla. Duygular yansır yüzlere sarılırdık hiç birlikte olmamış gibi içimizde duyardık sevgimizi. Şimdi ise suyu kesilmiş değirmen gibi akmıyordu. Dağılmıştık her birimiz. Fakat hiçbir zaman unutmayacaktık, iyi, kötü günlerimizi. Ardımız da kalsa bile, ilk fırsat ta başka mekanlar da görüşmeye söz vermenin sıcaklığı ile ayrıldık. Arkamız da üzgün iki çift göz bırakarak.
Bir devir kapanıyor, yeni devir açılıyordu yaprak, yaprak tüm beyazlığı ile.
Özlemini duyduğum denizin iyot kokusunu duydum iliklerimde. Kaç zamandır, uzaktan dertleşiyorduk sessizce. Anlatmalıydım. Günlerdir, beni sıkıntıya boğan, yüreğim de kopan fırtınalarımı. O da kah, sessiz dalgalarıyla kah köpükleriyle eşlik ediyordu aslın da bana.Sabah kanı çekilmiş, hasta gibi gerilere kaçan halinden eser yoktu. Ancak, yığınla dal ,budak yemyeşil yosunlar kümelenmişti kıyısında. Al köpükler yer yerdi üstünde idi.O da dökmüştü işte, içinde barındırdığı gel- git lerini. Utanmıyordu, teslimdi doğaya, adeta ben buyum her halinle sev kirlensem bile ben benim diyordu. Büyüktü, açıktı, netti. Vurmuyordu, oyun, hile ,yoktu yüzünde. Astarı yırtılmış kadar kendiydi. Utandım,kuşkularımdan sıyrılmam, kaygılarımdan arınmam, seven gözlerle mutlu yüzlere dönmeliydi yüzüm.Boğan, sıkboğaz eden duyguların esiri olmaktan yüreğimi beynimi arındırmak için söz verdim ruhuma, denizime.
ilk kez, kahvemin tadının lezzetini yudumlarken gözlerim olduğu gibi önüme serilmiş, beni anlayan can yoldaşım, denizime bakarken kendimi olduğum gibi kabul etmenin mutluluğunu yüreğimde hissettim.
Üç yaşında bir çocuğun kullandığı akülü arabanın önünü kesen garsonun;
Trafik kontrolü var! Ehliyetinizi gösterin!. Diyince;
Çocuk hazır cevapla,
Ehliyetim arabada kaldı!.
Kendinden emin korkusuz yanıtına, herkes gibi ben de gülümsedim, güldüm.
Hayat cesaretli olanları seviyordu. Duru bir çocuk masumluğunda.
14/mart / 2011( Tıp Bayramı unutmuşum .)
Her sene törene dönen tıp bayramı hazana dönmüştü dağılan arkadaşlarımızın yokluğuna. Bir daha yaşanmayacaktı artık bu odalarda. O da sarı sayfaların arasın da kalmıştı. Kim bilir kimler anımsayacak eski günleri. Fakat ben unutmayacaktım.Buruk olacak sol yanım/ız…
YORUMLAR
Gülayşe DELEN
çok değerli güçlü kalemleri bu sitede okumak onur sen de o yolda başarılısın teşekkür ederim canım...
Gülayşe DELEN
çok değerli güçlü kalemleri bu sitede okumak onur sen de o yolda başarılısın teşekkür ederim canım...
Gülayşe DELEN
Gülayşe DELEN
Uzun zaman sonra bir yazını okuduğuma sevindim. Paylaşımın için teşekkür ederim. Keyifliydi seni okumak.
Sevgiler.
Gülayşe DELEN
Değerli yazarım çok güzel bir anlatımla paylaştığınız anınız, ister istemez acaba eskiden her şey daha mı güzeldi? Diye düşündürüyor, sizin bu güzel anınızı okurken, her şeye rağmen şanslı olduğunuzu düşündüm, çünkü en azından eski dostlar bir araya gelmenin mutluğunu yaşamışsınız, benim önceden çalıştığım kuruluş özelleşti, artık kapısından bile içeri giremiyoruz, kaleminize kuvvet diyorum, selam ve sevgilerimle.