VAZİYET-ÜL AHVALİMİZ
“Zor kullanarak elde ettiklerimizi ancak zor kullanarak elde tutabiliriz"
Mahatma Gandhi
VAZİYET-ÜL AHVALİMİZ
Doğu Karadeniz’i Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya bağlayan tarihin İpek Yolu kavşağında bir mahrum coğrafyanın eteğinde dört yanı taş ve kayalar arasında adeta dağların avucundaki kent hüviyetindeki Gümüşhane Bayburtluların;
“Üç taş beş hane, al sana Gümüşhane” cihetinde kaderiyle baş başa bir şehir. Bir zamanlar Trabzon gibi altı vekilini meclise gönderen bu şehir yokluk ve yoksulluğun neticesinde öylesine bir göç verdi ki bugün iki vekili bile tehlikeye girdi dersek abartmış olmayız.
Osmanlı İmparatorluğu’nun iki darphanesinin birinin yer aldığı altın ve gümüşün vuslatındaki bu şehir zamanla en çok göç veren şehir olmuştur. En yakın gurbeti Trabzon, Samsun, Ankara, Antalya, Kocaeli, İstanbul ve Bursa şimdi Gümüşhanelilerin yoğunlukta olduğu illerimiz. Gümüşhaneliler zor coğrafyalarından aldıkları ilhamdan olsa gerek inşaatçılık ilk ve tek meslekleri olmuştur. Bu meslek çalışkanlıkları ve dürüstlükleri ile de birleşince bu büyük kentlerin en büyük müteahhit ve işadamları şüphesiz Gümüşhaneliler olmuştur.
Beride kalanlar ise zor coğrafyanın besleyemediği ve hedeflerin Kuşakkaya ile sınırlandırdığı bu şirin kentte okumaktan başka bir hal çaresi bulamadılar. Zor ve imkânsızlıkların mecburen okutmak zorunda kaldığı Gümüşhaneliler yine Türkiye’nin hemen her alanında yer almayı başardılar.
Avrupalıların “altın madeni üzerinde oturan dilencilere benziyorsunuz” yakışıksız olmasına rağmen bir o kadar da doğruları haykıran ifadelerinden olsa gerek bugün ekmek paramızı yine o taşlardan çıkarmaya başladık. Düne kadar sokaklarında başıboş dolaşan ve kahvehanelerde pinekleyen Gümüşhane gençliği bugün azda olsa madenleri kendilerine bir ekmek kapısı yapmış durumdalar. Öte yandan genlerinde okuma azmi olan diğer gençliğimiz ise yüksek öğrenimle makûs talihlerini bertaraf etmenin uğraşındalar.
Yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları, tarihi ve kültürel kaynakları, yaz ve kış turizmi, yaylaları ve eşsiz doğası ile küresel ısınmanın zuhur ettiği bir dünya coğrafyasında Avrupa’nın Alpleri hükmündeki bu şirin şehir inanın kendisine uzatılacak olan bir dost eline hasret durumdadır. Cumhuriyetle birlikte zuhur eden yanlış politika ve oluşumların es geçtiği bu güzide şehir tarihin en şaşaalı dönemlerine tanıklık etmesine rağmen bugün hala himmete aç ve muhtaç bir haldedir.
Madenleri ve hinterlandı nedeniyle demiryolu taşımacılığına son derece müsait olmasına rağmen bu hayallerini ertelemekten yorulan bir şehirde inanın hayal kurmaya bile fırsat bulamazsınız. Koşullanmış bir çaresizlik içinde Kuşakkayaların arkasını görmeye mecali olmayan insanlarına yepyeni ufuklar açacak beyinlere ihtiyacımız var. Okumanın en büyük çıkış kapısı olduğunu minik dimağlara empoze edecek olan idealist anne baba ve öğretmenlerine ihtiyacı var. Birbiri ile değil projelerle haşır neşir olacak yepyeni girişimcilere ihtiyacı var. Küçücük şeylerle değil büyük ideallerle ufukları tahayyül edecek civanmert deli yüreklere ihtiyacı var. Genlerinde var olan Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevi nasihatlerini sentezleyerek, Aydın Doğan cesaretinde ve azminde iş yapabilecek yepyeni evlatlarına ihtiyacı var. Mahmut Oltan Sungurlu gibi memleket sevdalısı değerlerine ihtiyacı var.
İşte vaziyet-ül ahvalimiz bu. Sorumsuzca kirlettiğimiz Harşit, beton yığınlarına terk ettiğimiz bağlar ve bahçeler, ucube kondulara tercih ettiğimiz şaheserlerimiz Gümüşhane Konakları, tamamen kilitlenen bir trafik, zehir misali içtiğimiz sularımız, çarpık ve bozuk altyapının getirdiği kanalizasyon, bozulan ve tamir edilemeyen sosyal ve içtimai yapımız, azda olsa kötü alışkanlıklara meyilli gençlerimiz ve tüm bunların karşısında elleri koynunda biçare insanlarımız.
Vaziyet-ül ahvalimiz bundan ibaret. Değiştirmek; senin ve benim elimde. Yeter ki karanlığa küfretmek yerine eline bir mum alıp yakma cesareti gösterenleri çıkabilsin.
YORUMLAR
Doğup- büyüyenlerin, terketmek zorunda kaldıkları memleketlerine borcu kalır... isteyen öder ve vicdânı, ebedî huzur bulur;
işi ters gidenler ise, bu sözü hatırlarsa gönülleri ziyadesi ile sevgi dolar.
Böyle inanır ve böyle yaşarım... Mutluyum... mutluyum... mutlu.
Selâm ederim.
kadiryeter