Senden nefret edenleri sev; iyilikten başka üstünlük alameti tanımıyorum. -- ludwig van beethoven
erolabi
erolabi
@erolabi

Kısaca...

28 Mart 2011 Pazartesi
Yorum

Kısaca...

7

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1163

Okunma

Kısaca...

Bu sıralar çektiğim acının ruhumdaki derin tesirinin sebep olduğu bazı hususlara aşırı duyarlılık ve duyarsızlık halini olumlu yönde sevk ve geliştirmeye karar verdikten sonra daha sağlıklı ve hakikat ekseninde düşündüğümü zannediyorum.
Kardeşimi kaybetmeden önce ( ki ben bu kaybetme sözüne sinir ourum,sözgelimi yazdım ama açıklama fırsatı doğdu diye de silemedim,ölümün bir kayboluş-yok olma hali olduğu ne kadar saçma !) hastanede yaptığımız sohbetlerin ekseri konularını ruh-ölüm-varlık-yokluk-gibi kardeşimin de benim de üzerinde hayli düşündüğümüz meseleler ve derinlemesine yaptığımız tahlillerin açtığı ve her birini bir ayet ve hadisle izah ederek konuşmamızı daha ziyade derviş muhabbetine çeviren onun hafızamda kalan sözleriyle dolanıyorum ortalıkta...
"Biz sadece bir ruh’uz" sözündeki hakikati, onun ruh’u yeni hayatın ilk perdesini araladıktan sonra geride kalan bedeninin soğuk ve artık yaşayanlar için tehlikeli duruma dönüşen artığının bozulmaya başlamadan gördüğüm son halinin hal lisanından bir kez daha dinledim.
Düşündüm...
Birkaç saat önce bana şakalar yapan, elimi tutup sıkan ellerindeki irade artık yok.
Ruh ayrılınca beden bütün hususiyetlerini yitiriyor. Muhtevasında saklı bütün özellikleri bir anda nihayete eriyor ve deforme olmaya başlıyor.
Bütün yetilerini ruhunun verdiği can ile kullanabilen ceset bu özelliklerini kaybedince sadece sessizliğe bürünmüyor, sizi de uyarıyor kendine has lisan-ı hal ile.
Yarın her birimizin dünya hayatında kullanabileceği, yaşamda gerekli işlevleri muhtevasında barındıran bedenin terk edileceğini ve sadece bir artık olduğu hakikatini haykırıyor adeta.
Annem hemen her gün kardeşimin kabrine gidip "Oğuull... Oğul ben sensiz ne yaparım oğul" deyip ağlıyor.
Aklıma
"Ne verdimse ekmeğimden, emeğimden, sütümden...
Helal ettim helal ettim duy oğul"
Diye haykıran şehit anasının sözleri geliyor.

Ruhumuz ayrıldıktan sonra etrafa pislik ve hastalık saçan artıklarımızın yaşayan canlılara zarar vermemesi için ne güzel ve muhteşem bir yol göstermiş Allah.
Gömülmek...
Ölüm aynı zamanda bir rahmet...
Gömülmek ne kadar edepli ve muazzam...
Bazı insanların sağlam kısımlarını kurtarabilmek için kesilip atılan hastalıklı organlarını düşününce, aklıma ilk gelen ayrılan kısmın ruh’unun durumu.
Ben mezarda sadece artıklar var zannederdim. Bu yazıya başlayınca o kanaatteydim. Ve ölenin defninden sonra kabristanın boş olduğunu, içerisindekilerin ehemmiyetsiz ve çürüyüp yok olan artıklar olduğuna inanırdım.
Birkaç akşam önce kardeşimin değerli arkadaşları beni sohbete davet edince icabet ettim. Orada tanıştığım bir arkadaşı Peygamber efendimizin “Mezarlara basmayınız” dediğini, ölen kişinin bunu hissedeceğini söyledi.
Şaşırmıştım.
Daha sonra aklıma “yeşil yağmurların yağacağı ve insanların kabirlerinden bitki gibi büyüyerek çıkacağını” anımsadım. Yüce Allah Nuh suresi 17, 18: “Ve Allah bir bitki gibi sizi yerden bitirdi.Sonra sizi yere geri gönderiyor bir çıkarışla tekrar çıkarıyor.” Buyurmuştur.
O zaman “Kabirlere basmayınız” hadis-i şerifinin esprisini daha iyi anladım.

Muteber hadis kitaplarında "ölümünden sonra insanın her şeyinin çürüyüp yok olacağı, ancak acbü’z-zeneb denilen kemiğin bundan müstesna olduğunu bildirilmiş, kıyamet koptuktan sonra ikinci yaratılışın bu çürümeyen kemikten derlenip toparlanacağını" haber vermiştir. (1)


Acbü’z-zeneb’le ilgili hadisleri tahlil ettiğimiz zaman, haşr (ikinci yaratılış) ile insanın ana rahmindeki oluşumu arasındaki münasebeti tesbit edebiliriz. Günümüzde tıp ilminin vardığı sonuç şudur: "Sperm ana rahmine düştüğü zaman (ilk oluşum esnasında) ana rahmiyle, insan embriyosu arasında birleştirici bir sap bulunur. Başlangıçta cenin bu sap üzerinde büyür. İşte bu sap, insan embriyosunun kuyruk sokumuna tekabül eden bölgesidir. Hadis-i şeriflerde acbü’z-zeneb diye ifade edilen kemiğin, yeniden dirilişin çekirdeğini teşkil edeceğini düşünmek mümkündür. Resûl-i Ekrem (sav)’in "hardal tanesine benzettiği ve insan bedeninin çekirdeği" (2) olarak vasıflandırdığı acbü’z-zeneb, insanoğlunun kendine mahsus özelliklerini içinde toplamaktadır. Her insanın parmak izi birbirinden farklı olduğu gibi, acbü’z-zeneb kemiği de farklıdır.

Sevgi ve saygı benden…

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kısaca... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kısaca... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kısaca... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
SEVİLAY DİLBER
SEVİLAY DİLBER, @sevilaydilber
29.3.2011 12:15:02
büyük sabır dileklerimle..
beraber saygılarımı sunuyorum..
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz, @aynurengindeniz
28.3.2011 23:39:59
Neden bilmem okurken gözlerim yaşardı...Kardeşiniz için Allah'tan rahmet diliyorum.
Bir sürü kelime var aslında birleştirilip cümle yapılabilecek ama yazamıyorum.
En iyisi bu güzel ve anlamlı yazıyı tebrik edip çıkmak...
Saygılar.
ferromuratti
ferromuratti, @ferromuratti
28.3.2011 16:58:13
abim varol...
Rabbim Ruuzu mahserde , Raabimin sevgili kullarını arasında olarak haşrolmayı bize nasip etsin.
Rabbim kendisinden ayırmaya çalışan tüm pisliklerden bizi muhafaza etsin.
Ve sonumuz Öyle mukaddes olsun ki, bu dünyada tanışamadığım abimle, mahşerde , Rabbimi zikre dalalım inşallah.
Engin Tatlıtürk
Engin Tatlıtürk, @engintatliturk
28.3.2011 16:55:48
10 puan verdi
Selam kardeşim.

BaşınSağolsun.

Yazını üzülerek ve takdirle okudum. Sizdeki muazzam değişiklik ortada.

Evet din denince herkesin eksik tarafı oluyor. Doğmaları ve hurafeleri oluyor. Değişim zorludur.
Helede inanç safhasında. Bazı değer yargılarının yeniden yorumlanması ve değiştirilmesi devrimdir.

Devrim yapmışsınız. TEBRİKLER.

Güzel ve samimi yazınızdan dolayı kutlarım.

Haklısınız. Yoken var eden yeniden var edecektir. Tok olmayan tohumdan.

Sevgi ve selamlar.
Eser Akpınar
Eser Akpınar, @eserakpinar
28.3.2011 16:36:32
Son günlerde, sıkça düşündüğüm bir konu: Ölüm. Yok, öyle ruhsal olarak bir çöküntüden kaynaklanmıyor, çok şükür. Sadece bakış açısı yakalamaya çalışıyorum. Evet, ölüm bir veda, bir yok oluş değil. Kısa süreli bir Hoşça kal. Bu bakış açısına sahibim ama kimler için? Kanımdan, canımdan olan insanlar için de ( Allah esirgesin ) aynı kabulü yaşayabilir miyim? Kolay değil. Red, özünde kolay olmayan olguyu daha da zora koşmaktan bir işe yaramıyor.

" Mezara basma " ve " Kabristanda düşme " bu iki tembih, çocukluğumdan takılı kalmış kulaklarımda. Basmamak için saygı yorumunu yapmıştım, kendimce. Ama neden düşmemek lazım? Hala çözebilmiş değilim.

Zaman, acıya boyut değiştirtiyor. Saygılar.
O qué
O qué, @o-qu
28.3.2011 16:18:01
inşaAllah fikrimizde Rabbimiz, zikrimizde, Rabbimiz olarak yaşar ve ölürüz.
O zaman ölmeyiz aslında, hep yaşarız.
Rabb sevdasi ile.
incidal
incidal, @incidal
28.3.2011 16:04:56
Oniki yaşımda Hüseyin Dedemi kaybettiğimde sessiz sakin bir şekilde az gökyaşı döktüğüm için annem beni doktora götürmüştü ve çok sevdiği dedesi öldü ağlamadı demişti.Doktor annemi çıkarıp benimle konuştuktan sonra, annemi çağırıp çocuk ölümün ne olduğunu çok güzel öğrenmiş bunu bilen bir insan davranışı gösteriyor demişti.Gayet normal dediğinde annem bu doktor çocuktan anlamıyor diye babamın başının etini yemişti.Oysa dedem bana ölümü yıllar önceden öğretmiş ve yokoluş olmadığını anlatmıştı.Yazınızı okuyunca o günleri anımsadım ve en iyisi ben bir ara bunu öykü olarak yazayım.

Sorgulatan ve bilgilendiren güzel bir yazı.
Tebrik ediyorum.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.