Kayalarda Aşk İzi Var.
Kayalarda Aşk İzi Var.
Her adım başı bir başka dünyaya açılırsınız sanki.Oysa bir adım ötesi de aynı aşklara yarenlik etmiştir.
Gerçeklerin gizemler ardına saklanışı yok mu ?
İşte Meryem’inde dillere destan olan aşkı öyle bir gizem…
Gizem olmasıyla birlikte gerçek.
Torosların eşsiz yamaçlarında Ak yoldan Göç yoluna doğru yol alırken dilinizde “ Halbur derler yüksek yayla,Ben daha görmedim böyle “ türküsü uzak ufuklara doğru süzülür bakışlarınız.
Sanırsınız ki göz bebeklerinizin feri kısıldı…
Hayır.
Aslında göz bebeklerinizin feri kısılmadı…Doğanın eşsiz güzelliği,yeşille mavinin hercai birleşimi daha bir başka büyüledi bakışlarınızı…
Onun içindir ki gözleriniz daha bir başka kamaşır oldu…
Bakışlarınızın kamaşmasına müteakip Torosların dik kayalıklarındaki silüetlerin her biri bir başka aleme gark olmanıza vesile olur…
Kırksu vadisinin eşsizliğinin yanında Kayranlı dağlarının olanca heybetiyle duruşu Toroslarda bir asaletin belirtisidir adeta.
Ve bu asaletinde geçmişinde Meryemin Aşkına dair izler yok mu ?
Elbette var…
Kayranlının asaleti nasıl dik duruyorsa Meryemin aşkı da asırlardır söylene gele dimdik duruyor.
Tarihin tozlu raflarında kendine yer bulan,Anadolunun mistik havasına bir katkısı olan,Torosların eteğindeki eşsiz yaylaya adını veren Meryeminde kendince bir hikayesi yok mu ?
Var.Hemde dillere destan olmuş Çilli Meryem diye nam salacak kadar da özel bir hikaye…
Hem bu hikaye dillere pelesenk olduğu gibi Meryem Meryem dedikleri de Çilli bir Meryemmiş nidaları eşliğinde dert yanışlar işlenir olmuş Toroslarda kayalara…
Hem aşk kokar,hem Tarih,hem de dert yanarcasına yürek yangını Torosların eteği…
Hikayenin oluş tarihi açık açık bilinmiyor olsa da Göç yolu üzerinde bulunan,Anadolu tarihine ve kültürüne katkıları olan,yörenin etkinliğini tarihte ve günümüzde ön plana çıkaran kaleler dizisinden üçü arasında geçmektedir bu hikaye.
Bu kalelerden ilki,Göçyolunun Çukurovaya açılan burcunda yer alan ,Akyolun Orta Anadolu’ya giriş kapısı konumunda olan ve konuşlandığı yer bakımından etrafına olanca heybetiyle hakim olan Azgıt kalesi.
Halbur yaylasının düzünü aşıp da dik yamaçlara doğru meşe,ardıç,çam ağaçları arasında şırıl şırıl akan dereler boyu yol alarak ilerleyip de baş döndürücü zirvelerin eteğinde yer alan Geben Ovasına geldiğinizi hissedersiniz bir an.Ve burası Çukurova’nın Orta Anadolu’ya geçişinde kilit noktalardan bir yer.Ve bu geçit başında konuşlanmış Geben Kalesi.Namı diğer Meryemçil Kalesi.
Adını sevdalarından,kayalara işlenen aşklardan alan yaylalar hası Meryemçil yaylasını aşıp da kendinizi Orta Anadolu’nun eşiğinden geçip doğuya uzanan yolların başında bulduğunuz noktada yer alır Göksun Kalesi.
İşte bu üç kale arasında geçer Meryemin de kayalara işleyen sevda hikayesi…
Anadolu her yanı tarih,her yanı ayrı bir kültür dedik ya…
İşte tarihin engin sayfaların da yer alan bu hikaye şöyle başlar.
Geben Kalesi Kumandanının güzel mi güzel bir kızı var.Ve güzelliği dillere destan olan bu kızın adı da Meryem.
Meryem gelinlik çağına gelince güzelliği de dillere destan olurda bu yörenin ileri gelenlerinin kulağına gitmez mi…
Azgıt Kalesi Kumandanın da yağız atlara binen cevval bir oğlu var.
Aynı zamanda Göksun Kale Kumandanında bir oğlu var ki ünü şanı almış yörede gitmiş başını…
İşte tam böyle bir çetrefilin ortasında kalır Meryemin aşkı…
Geben Kalesi Kumandanın kızının desti izdivacına her iki kale komutanının oğlu da talip olur.
Bu durumda ne yapacağını bilmeyen Geben Kalesi Kumandanı da bu işin bir yarış yoluyla olmasına karar verir.Ve böylece hiç kimsenin gönlü kalmadan bu işi halledebileceğini düşünür.
Ve diğer kale kumandanlarına hemen bir haberci yollar.
Kızına her iki kale kumandanının oğlunun talip olduğunu,kızını kime vereceğini de bir akıl yarışı sonucu belirleyeceğini iletir.
Yarışmanın asıl sorusu şu olacaktır.
“Kim ki atının ayağına toprağa değdirmeden gelirse kızını ona vereceğini söyler Geben Kalesi Kumandanı.
Böylesi ilginç bir yarışın içine girerken iki kale Kumandanın oğlu,Meryem de için için düşünür bu durumu…
Oysa Mermyemin gönlü azgıt kalesi Kumandanının oğlundan yanadır.
İstemez Göksun Kalesi Kumandanının oğlunu…
Ama ne çare ki bu derdini kime anlatabilir ki…
Ve iki genç arasındaki yarış başlamış ve süre ilerledikçe Meryeminde içindeki huzursuzluk gittikçe atmaya başlamış.
Öyle bir günde Göksun Kalesi Kumandanının oğlu başlamış icraata.
Atın ayağına toprak değmeyecek şekilde Geben Kalesine doğru taş döşetmeye başlamış.
Gün geçtikçe Geben Kalesine doğru yaklaşmaya başlamış Göksun Kalesinin düğün alayı…
Meryeminde huzurluğu gün aşırı çoğalırken birden aklına bir cin fikir gelir …
Hemen haberci yollar Azgıt Kalesi Kumandanının oğluna.
Ve şöyle söyler.
“ Hemen atını hazırlasın.
Atın dört ayağını da bir güzel kalın keçelerle sarsın.
Ve gelip beni kaçırsın der.”
Bu haber üzerine Azgıt Kale Kumandanının oğlu Meryemin dediklerini harfiyen yerine getirir ve Geben Kalesine gelerek Meryemi de Atının terkisine atarak alır döner Azgıt kalesine.
Göksun Kalesi Kumandanının oğlu da taş döşeyerek gelir Geben kalesine kadar.
Gelir ki Meryemi de Azgıt Kalesi Kumandanının oğlu atının terkisine atmış götürmüş.
İşte o an kaybettiğini kabullenmek istemediğinden şu sözler dökülür dudaklarından…
Zaten Meryem de Çilliydi…
İşte o günden sonra Geben Kalesinin adı olur Meryemçil Kalesi…
Ve O yaylanın adı olur Meryemçil Yaylası…
Bu aşk ki dillere destan olup da kayalara işlenmiş silüetler gibi yöreye bir nakış edasıyla işlenmiştir.
ERARENG
Mustafa ARSLAN
27.12.2009 – 15.10
Susurluk / Balıkesir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.