- 605 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Emperyalistler Libya Halkına Saldırıyorlar
EMPERYALİSTLER LİBYA HALKINA SALDIRIYOR
Tarih sahnesine çıktıkları günden beri insanlığa karşı hep kan ve irin kusuyorlar.Çok korkuyorlar kitlelerin değiştiren kahreden devrimci gücünden.Korkaklar saldırgan olurlar doğaları gereyi.Milyonlarca iradenin toplamda emeğiyle birkmiş bütün emek değerleri çirkin,barbar ve vahşi çıkarları gereği bir anda yokedebiliyorlar.Libya halkının emeğiyle yıllardır birkmiş bütün değerler emperyalist haydutlar tarafından bir anda yokediliyor.Yok edilen Kaddafi ailesinin yarattığı değerler değil,libya halkının emeğiyle yaratılan emek değerlerdir.Yol,köprü,fabrika ve bütün sanayi kompleksleri en ağır silahlarla, yeni denenen son teknolojik silahlarala tamamen tarip ediliyor.Bunun adı ’’demokrasi götürüyoruz’’oluyor.Kocaman bir yalan!..Irak ve Afganistan’a da bu gerekçelerle girmemişler miydi?
.Kapitalist-emperyalist sistemin bütün yıkıcı ve yok edici şiddetine rağmen İnsanlığın sosyalist uygarlık ve giderek sınıfsız topluma olan özlemi devam ediyor. Afrika halkları tarihsel hegemonyayla mücadeleye devrimci yöntemlerle yanıt veriyor.
Faşist diktatörlüklerle yıllardır yönetilen Afrika halkları artık devrim ve değişim istiyor. Emperyalizmin işbirlikçileri ise kısmi kırıntılarla bu meşru halk hareketlerini, bu meşru başkaldırıları bastırmak istemektedirler.Küçük bir taviz halkı için bedelleri ağır ve telefisi zor sonuçlar yaratır.
O nedenle Libya halkı için tek seçenek kalıyor,sonuna kadar devrim. Süreç işliyor,Libya,yani halk kitleler bu süreci iyi yönetemezlerse,işçi sınıfı mücadeleye aktif katılmaz ve önderlik edemezse,mücadelenin yenilmesi kaçınılmaz olacaktır.Emperyalist kuşatmaya anti emperyalist,ant, faşist,halkların devrimci birleşik cephesiyle karşı konulabilir.Fiili olarak kapitalist emperyalist sistem dünyanın emekçi halklarına savaş ilan etmiştir.Bugün yaklaşık dünyanın 90 ülkesinde savaşlar tüm vahşetiyle devam etmektedir.
Emperyalist sistem dünyada tekelci merkezi bir iktidar oluşturmaya çalışıyor ama bu mümkün değil. Dünya ekonomisi 1929 buhranından sonra, ilk kez devasa boyutlarda büyük sorunlar yaşamakta, bölgeler arası eşitsizlikler derinleşmekte ve bölgesel savaşlar yeni bir dünya savaşına doğru gitmektedir.
ABD’nin Afganistan ve Irak işgaliyle küresel konumunu pekiştirme çabaları yeni işgal ve saldırılarla devam etmektedir. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) coğrafi olarak AVRASYA’nın esasını oluşturuyor. Proje geniş kapsamlı bir stratejinin hayata geçirilmesi için AVRASYA’yı, (Karadeniz, Akdeniz, Hazar Havzası, Kafkaslar, Balkanlar, Ortaasya, Basra Körfezi ve Kuzey Afrika’yı) içermektedir. Bu stratejini temel amacı Çin, Rusya, Hindistan gibi alanlara yönelmek ve bu ülkelerin gelişim alanlarını daraltmaktır. ABD için Avrasya coğrafyası hayati önemdedir. Ekonomik olarak kendi içinde ciddi sorunlar yaşayan ABD ve AB, bu krizi Asya ve Afrika’daki stratejik kaynakları;(petrol v.s) kontrol ederek atlatmaya çalışmaktadır.
Özellikle I. Dünya Savaşı sonrası, dünyamız yeni bir jeopolitik ve jeostratejik mücadeleye sahne olmuştur.Bu süreç 2.Dünya Savaşıyla daha da derinleşerek devam etmiştir.1.Dünya Savaşı, emperyalistlerin dünyayı paylaşım savaşıdır ancak 2.Dünya Savaşının ikili bir karekteri vardır.
1. Dünyayı yeniden paylaşmak
2. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğini ve dünya devrim cephesine katılmak isteyen ülkelerdeki devrimci mücadeleleri bastırmak.
Batı emperyalizmi dünyada değişen güç dengelerini yeniden dizayn etmek için yeniden bir dünya savaşı dayatmaktadır.Bugün dünyada esas akım artık tartışmasız savaştır.Asya ve Afrika halkları,yani devrimin fırtına merkezleri yüz yıllık faşist diktatörlüklere başkaldırmış,tanrılarına isyan etmiş ve tanrılar kaçacak delik aramaktadır.Bu devrimci başkaldırı dünya emperyalist sistemini derinden sarsmıştır.Afrika, kıta olarak şimdilik tamamen savaş bölgesidir ve bu savaşlar genişleyerek Asya ve dünyanın diğer kıtalarına yayıylma eğilimi taşımaktadır.Kapitalist emperyalist sistem dünyanın kırlık alanlarından kuşatılacaktır.Emperyalistlerin iç kırizi her geçen gün daha da derinleşiyor ve bu durum giderek emperyalist ülkelerde de iç ayaklanma ve çatışmalara dönüşme eğilimi taşıyor, kapitalist emperyalist ülkelerde iç faşistleşme eğilimleri hızla yükseliyor.
Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesinin amacı, İslam kültürünün yoğun olduğu Asya ve Afrika jeopolitiğini kontrol etmek olduğu çok açıktır. Anglo – Sakson Atlantik imparatorluğu, AVRASYA ittifakını Afrika ve Asya halklarını hedef alarak yeni oluşmakta olan farklı kutupların (AVRASYA Projesi, ŞANGHAY İşbirliği) oluşumunu engellemek hatta, bu oluşumları III. Dünya Savaşı’na neden olrak görmekte ve bu oluşumları tehdit ederek mutlak üstünlüğünü pekiştirmek istemektedir.
Türkiye jeostratejik konumu bakımından 3 kıtanın, GBOP(Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamındaki coğrafyanın ortasında yer almaktadır. AB için boğazlar ve deltaların kontrolü bu jeostratejinin kırılma alanları olması bakımından hayati önem taşımaktadır. Rusya açısından Türkiye, boğazların kontrolü ve bulunduğu coğrafya nedeniyle 3 kıtanın anahtarı durumundadır. Türkiye bu stratejik konumundan ötürü BOP, AVRASYA ve BÜYÜK AVRUPA projeleri güç oluşumlarının merkezinde olup hayati önemde olan bir ülkedir.Bundan ötürü Türkiye bu 3 güç tarafından işbirliğine zorlanmaktadır. Ancak, dünyamız tek merkezden kontrol altına alınacak kadar kolay bir jeostrateji ve jeopolitiğe sahip değildir.
Yukarıda anlatmaya çalıştığımız bu karmaşık süreçte bir çok çelişki ve çatışma ön plana çıkmaktadır. Süreç değişmedikçe bu çelişki ve çatışmaların merkezi yer değişmeyecek Asya ve Afrika,Ortadoğu bu çelişkinin merkezinde olacaktır.1800’lerde kendi ulusal devletlerini kurarak Osmanlı’dan kopan ve bu imparatorluk coğrafyasında devletler kuran ve bu devletlerin, kendi iç sorunları da dikkate alındığında bölgenin bu emperyalist güçler tarafından nereye sürüklenmek istendiği çok açıktır. O nedenle Asya, Afrika ve Ortadoğu dünyanın en kritik coğrafyası olup, tarihsel derinliği olan, tarihin her döneminde, dünyayı kontrol etmek isteyen güçlerin hedef tahtasında olmuştur.
Bu siyasetin temeli yüzyıllara dayanmaktadır. Günümüzde daha da yoğunlaşarak devam etmektedir.ABD “ılımlı İslam” adı altında Ortadoğu’yu kontrol altına almaya çalışmaktadır. Ortadoğu din ve mezhepler açısından dünyanın en yumuşak karnı olup, geçmişten beri dinsel ve etnik çatışmaların merkezi olmuştur. Bu saldırıların önüne geçebilmek için iç dinamiklerden hareketle devrimci politikaların oluşturulması ve halkın siyasete etkin bir şekilde katılması gerekmektedir. Bu da devrimci sınıf ve katmanları kapsayacak anti faşist,anti emperyalist, devrimci cepheyle mümkündür.
Dünyayı yeniden dizayn etmek isteyen küresel emperyalist güçler öncelikle dünyanın bütün ülkelerinde “aydınlardan” oluşan toplum mühendisleri, (aristokrat burjuva aydınlar gurubu) oluştururlar. Dünyanın bütün sorunları önce görsel ve yazılı medya kullanılarak, psikolojik bir savaşla dünya halklarına empoze ettirilir. Çeşitli senaryolarla çeşitli stratejiler geliştirilir. Dünyadaki üretimi, dünyanın nüfus dağılımını, çevre, sağlık, kaynakların kullanımı, merkezi düzeyde global bir planlamayla, kimlerin dünyanın nimetlerinden ne kadar yararlanacağını, kimlerin öleceğini, kimlerin kalacağını onlar önceden planlarlar.
Emperyalist dünya sistemi, uluslararası kurumlar aracılığıyla önce hedef ülkelerin devrimci dinamiklerine saldırarak onları etkisiz kılmaya çalışır ,bu direnç noktalarını kırıldıktan sonra onların iradelerini emperyalist uluslar üstü iradelere devreder, iradesi kırılan halklar kontrol altına bu yöntemle alınır.Bütün bu saldırılara ancak kendi iç dinamiklerinden hareketle oluşturulacak anti emperyalist,anti kapitalist ve anti faşist devrimci bir cepheyle karşı konulabilir.
Erdoğan Ateşin
25.03.2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.