AŞK VE İNSAN
Bu sabah güneşin doğuşu berrak bir ırmak gibi güne nakaratlar eşliğinde, yakamozlu ışıkları bütün hisleri karmakarışık bir denkleminde sorguluyordu. ve yürekte acı bir sızı perçinleyip bütün bir ruh coğrafyasının iç hesaplaşmasıyla doğup gergin bir ayaz gibi çarpıyordu yüzüme.
Hepimizin aradığı o değil midir? Uğruna tüm benliklerimizi onunla paylaşma sevdası; Bazen eşkıya olup dağlara çıkar bazen mecnun olur çöllere düşeriz… Ve gül niye dikenlidir diye sitem ederiz. Gene de Gençliğimizi harcamaktan çekinmeyiz bir aşk uğruna. Yalnızlığımız hep içimizde kalır. Üşümüş bir yürek de cabası
Aslında en çok, insana yasak ve gizemli aşklar acı verir çünkü imkansız olandır ama biz inadına imkansızı isteriz uçurumların dibinde hırçın poyrazları umursamadan. Ardından kalan yitik düşlerimizden kırıntılarla avunuruz. Sevdalılar; Aykırı şehirlerde bir yabancı gibi dolanıp durur, en içten sözler yitirilmiş olur adı gibi bildiği nağmelerde!
Kimse bilmez düşen kadar düşeni, yüreği kan ağlarken bir kuş gibi çırpınır ama çırpınışları kimse duymaz! Çünkü aşkta kanun yoktur, herkes dilediğince yaşar ve acılarına da tek başına göğüslemek zorunda kalır.
Bu gün başka bir limandan ayrıldım da geldim, arkamda enkazlarımı bırakarak. Her dalga beni kırıyordu, martılar ise çığlıklarımı duymadan maviliklerde özgürce uçmanın tadını çıkarırken ben ağlardım, gözyaşlarımı soğuk toprağa, acılarımı da sineme çekerdim.
Ne zormuş gerçekleri haykıramamak, sevdasına korkusuzca koşmak! "Yaşıyorsam ben de varım" nidalarını bir türkünün ezgisinde dinlemek isterdim oysa.
Oysa bu Evrende yaşamak, gülüp eğlenmek herkesin hakkı kadar doğal bir şey daha var mı? Ya yaşamın ölüm kıyılarına mahkûm eden yazgılara ne demeli? Hele bu yazgılar el yapımı ise… Yok, yok ben kendimi bildim bileli, başkaları benim yürek başkentimden hayatımı hep yönetmişlerdi
Hayata birer tanığız ama kendimize hep yabancı kalırız! Gideceğimiz yerlere varmak istediğimiz her yolda biz varız; çünkü dönüp dolanıp yine kendimize varırız, bir limana sığınırcasına, o limanlar yıkık harap bile olsa…
Ve binlerce unuttuğumuz sevgi kırıntılarından bir parça olsun alıp değerlendirmekten çok aciz kalmışız, hayatın düzlem metaforlarından rüzgârla sallanır hale gelmişiz. Bu salanımlar elbet acıdır, bir de hedeflerimizden olmuşsak.
Oysa günlerden veya zamanın tozpembe hayallerinden çok beklentilerimiz olur. İşten çok aşka; aşksız bir gün bile ziyan gelir “boşa geçti” dediğimiz her saniyelik ömrümüzden.
“Biz hem kurtların doymasını, hem de koyunların sağ kalmasını istiyoruz” diyen Tolstoy’un bu sözleri gibi.
Sevginin kokusu olmaz, dokunulmayınca o sıcacık tene ve bazen belirsizlikler olur, sevgi sandığımız ruhlara gizemce yapışmış ihanetlerden korkarız. Hani hayaller kurup da her bulutları yağmur bulutları olsun isteriz ya, gökyüzünün hep mavi olsun diye tutturduğumuz gibi…
Ve renkler birer yansıma değil mi denizlerden gökyüzüne?
Oysa bazı aşklar birer kasırgadır; vurur, kırar ve döker arkasından kocaman bir aşk enkazını bırakarak...
Deneme–2- Z.DEVRİM
YORUMLAR
Allah aşkı sorgusuz sualsizdir ama diğer aşkları yaşarken biraz mantığımızıda devreye sokmalıyız diye düşünüyorum.Bu belkide benim kendimi koruma amaçlı savunma mekanızmam.Sonunda zarar gören olmamak için.
Çok güzel bir paylaşım.
Tebrikler ve selamlar
DemAN
selamlar
"Aşk ve insan"
Aşk deyince aklımıza hep, kadın ve erkeğin birbirine olan aşkı gelir.
Evet ben AŞIĞIM. Kızıma aşığım, mis gibi kokan çiçeğe aşığım, daldaki eriğe, vişneye, kiraza...
Evet ben AŞIĞIM. En önemlisi kalbimde AlLLAH aşkı var.
Bu aşklarım sayesinde hiç incinmiyorum, beni kırmıyorlar. Ne verirsem, onu alıyorum.
Yüreğinize sağlık. Sevgi ve saygıyla
DemAN
Saygımdasınız