- 2037 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TOPLUM DEĞERLERİ
Bir ömür refah içinde yaşamanın temel kuralları nelerdir? Biraz da düşünmeye sevk etmek istiyorum sizleri… İnsanlar inanmadıkları durumları önemsemez, böylelikle de göz ardı ederler. Fakat bir ömür refah içinde, güzelliklerle dolu bir yaşam herkesin isteğidir. Öncelikler farklıdır tıpkı güzellik gibi bu kavramlar da göreceli kavramlardır.
Bir ömür refah içinde nasıl yaşanır, bunun için nelerin olması gerekir?
- Sağlık
- Para
- Aşk
- Mutlu bir yuva
- Şipşirin çocuklar
- Huzur
- Kariyer
Sizce bunlardan hangisi geçerli? Hepsini teker teker ele alalım istiyorum hiçbir ayrıntıyı kaçırmaya çalışmadan olduğu gibi…
Sağlıktan başlayalım önce, bir ömür mutlu mesut yaşayabilmek için rahata erebilmek için sağlık en temel hazinemizdir. Sağlığımızın olmadığı yerde yaşamımızda bir şeyler eksik kalacaktır, zaten ömrümüzün büyük bir bölümünü sağlıkla geçirdiğimiz takdirde bize ekstra puan olarak geri dönecektir huzur ve mutluluk…
Para’ya dönelim bakalım… Aç, susuz sefalet ortamında büyüdüğümüzü göz önüne alırsak eğer bir ömür refah içinde yaşayabilmemiz söz konusu olabilir mi? Kimine göre olur, kimine göre olmaz.
Olur diyenler her şeyin para olmadığına inanmış ya da inandırılmak durumunda kalmış toplumlarda gözlerini açmış insanlardır, onlar parasız da mutlu olunabileceğini sadece sevginin onları yaşatabileceğini savunurlar. Diğer bir kesim ise saadet ancak para ile bakidir cümlesini cuk diye hayatlarına oturtmaya çalışan tiplerdir. Bir gün olsun parasız pulsuz gezsinler, adeta onlar için hayat durur, bir ömür refah içinde yaşayabilmeleri ne mümkün… Bir saate bile tahammülleri yoktur. Bu durumda paranın refah içinde yaşatma seviyesi göreceli bir kavram olarak karşımıza çıkan ilk temel kural…
Aşk’a gelelim… Bir ömür bizi bulutlarda gezdirebileceğine inanıyor muyuz? Aşk bize bunu yapabilir mi, o kadar merhametli mi? Aşk’a inanmıyorum daha doğrusu bir insanın beni bulutlarda gezdirebileceğine, kanatlandırıp uçurabileceğine bir ömür bana o mutluluğu yaşatabileceğine inanmıyorum… “KÜLLİYEN YALAN!” İşte yapmak istediğim de buydu… Hani bazı tipler vardır benim aynı şu an yazdığım gibi söylemeye başlarlar, hatta gün be gün söylenirler aşka inanmıyorum onların hayatlarındaki birinci felsefeleridir… Esasında “Aşka İnanmıyorum” lafının tam da ucunda şu durum yatmaktadır; “BENİ AŞKA İNANDIRABİLECEK BULUTLARDA GEZMEMİ SAĞLAYACAK, BİR ÖMÜR BENİ REFAH, HUZUR İÇİNDE YAŞATABİLECEK O İNSANI ARIYORUM GELMİYOR DİYE ÇAĞRIMI BU YÖNDE KULLANIYORUM, HAYDİ BENİ İNANDIR AŞKIN VARLIĞINA…”
Aşk da göreceli bir kavramdır, kimileri inandıklarını rahatça söyler prenslerini veyahut prenseslerini beklerler baş tacı edebilmek ümidiyle… Ya da baş tacı olabilmek ümidiyle…
Kimileri de benim az önce yazdığım gibi “İnanmıyorum” der, inandırılma çabasında bir ümit beklerler. Peki, aşk bir ömür insanı refah içinde yaşatmaya mutlu etmeye yeter mi?
Yanında başka tercihler sunarsanız kendinize o size en fazla heyecan katar, hayata olan gücünüzü demleyip gün be gün biraz daha enerjik olmanızı sağlayarak karşınıza çıkarıp mutluluğunuza ekstra bir puan katar.
Mutlu bir yuvanın temelleri ne üzerine kuruludur peki? Ben, mutlu bir yuvanın en sağlam temelinin saygıyla kurulduğuna inananlardanım. Aşk bize ne kadar heyecan katsa da geçici bir durumdur ve yerini sevgiyle saygıya bırakır ama saygının olmadığı yerde sevgi de barınamaz bir süre sonra o yuvayı terk eder. Bir ömür refah içinde yaşama hayalimiz de suya düşmüş olur bir nebze.
Çocuk… “Yuvayı dişi kuş yapar” deriz ya hep, aslında bir yuvanın yuva olmasını sağlayan en güzel şey çocuklardır… Şipşirin çocuklar, baktığımızda hayatımızın insanının bize sunmuş olduğu bir armağan olarak hissettiren, yeri geldiğinde kızdığımız ama sevmekten asla vazgeçmediğimiz çocuklarımız… Eşlerimizden vazgeçebilir, anlaşamayıp boşanabiliriz ama çocuklarımızı bırakmak çok zordur, onlar vazgeçilmezlerimizdir. Bırakanlar da var tabii ki, onların vicdanlarından şüphe etmiyor, olmadığı kanaatine varıyorum.
Geldik en önemli maddemize… HUZUR… Hepsini sarıp sarmalayan en önemli şey, huzur…
Huzurunuzun bir an için kaçtığını düşünün o zaman gözünüzün önüne ne para, ne aşk ne de diğer dünyevi güzellikler gelebilir. Huzurun olmadığı bir ortamda refah içinde yaşamak imkânsızdır.
Geldik en son maddemize… Kariyer… Bekârlar için kariyer; aşk demektir, güç demektir, eş demektir, yalnızlığın bastırılmış şeklidir. Evli çiftler için kariyer ise; ortak bir müessesenin filizlenmiş hâlidir. Kadın ve Erkek eşitliğinden bahsediyoruz, yıllar evvel kadınların hiçbir şekilde söz hakkının olmadığı, kadın erkek eşitliğinin olmadığı bir dünyada, okuryazar kitlesinin azınlıkta olduğu bir toplumda kariyerin öneminden bahsedilemezdi. O zaman eşitliğin olmadığı bir düzen de refahtan da bahsedilemez.
Tek bir taraf için geçerli olur her şey, azınlığın olduğu yerde çoğunluk ne yapsın? Ama günümüze gelince kadınlar artık evde oturmak yerine özgür bir birey olduklarını hissederek ve bunun da onuru, gururuyla tek başlarına hayat mücadelesi verecek kadar yürekliler… Artık kadınlarımızın da söz hakkı var, kadınlarımız da mecliste yer alıyorlar. Ezilmemek için okuyorlar, kariyer sahibi oluyorlar zamanında büyüklerinin ezildiğine seyirci kalıp da aynı durumları yaşamamak adına çalışıyorlar. Zaten ben de kadın erkek eşitliğinden bahsediyorsak eğer, kadınlarımızın da okumaları kanaatindeyim. Ailede hem kadın hem erkek çalışıyorsa güven ortamı daha sık gelişir. Kadın ezildiğini hissetmez, erkek ezmeye çalışmaz ortada saygı hep baki kalır…
Şimdi söz sizde… Bir ömür refah içinde nasıl yaşanır, hangi ortamlar hayatı canlı kılıp dünyevi rahatlığımızı temin edip yüzümüze tebessümü yaraştırır?
Dilara AKSOY
YORUMLAR
Güzel bir yazı olmuş.Ben ömrü hayatımda hep sağlığı ilk planda tuttum.Lakin bu yazınızda saydığınız tüm kavramlar birbirleriyle ilişkili.
İnsanda para yoksa sağlığı da huzuru da bozuluyor. ( intihar edenler,depresyona girenler )
İnsanda para olupta huzur olmayabiliyor
Kariyer olupta aşk olmayabiliyor
Para,aşk,kariyer olupta çocuk olmayabiliyor.
O yüzden neresinden tutarsan tut elinde kalıyor.İnsanlar hayatlarında eksiklikleri bir şekilde tamamlamaya çalışıyor ki ömür bu şekilde hızlıca akıp gidiyor.
Emeğine,düşüncene sağlık.Güzeldi gerçekten...
Sevgiyle...
Eren