- 746 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Anlaşma
Arada bir saklandığım yerden başımı uzatıp etrafı seyrediyordum. Bunun için sola doğru biraz kaykılıp, masamdaki ekranın gölgesinden çıkmam yetiyordu. Saat on buçuk civarı gibi herkes önündeki işine gömülür, bir tek toplantılara gidenler yerlerinde olmazdı. Günün o saati ofisi seyretmek gibi garip bir huyum vardı.
Aysun masasında pek oturmayanlardı. Doğrudan genel müdür yardımcısıyla çalıştığı için onun toplantılarına katılır ya da verdiği işlerin peşinde, çeşitli bölümler arasında koştururdu. Şirkete yeni katılmıştı. Birkaç kere onunla sohbet etmeyi denediysem de sonuç alamamıştım: Ya meşguldü, ya da meşgul gibi davranıyordu.
Bugün şanslıydım, Aysun masasındaydı. Koyu renkli saçlarını açmıştı, o güzel boynunu göremiyordum. Bugün fazladan bir düğmesi açık mıydı, yoksa gömleğin modeli mi böyleydi, bilemedim. Masa yüzünden, gömleğinin altına ne giydiğini göremedim.
‘’Aysun?’’
‘’Efendim?’’ dedi başını kaldırmadan.
‘’Öğle yemeğine beraber çıkalım mı?’’
‘’Sağol, başka sözüm var.’’ Başını kaldırmış, ama bana değil, ekranına bakıyordu.
‘’Kime sözün var?’’
Bana döndü. Sonunda dikkatini çekebilmiştim. Sert bir ifadeyle:
‘’Size değil Cemal Bey.’’ dedi.
Ortamı daha da gerginleştirmemek için ekranımın arkasına saklandım. Bir süre neye baktığımı anlamadan sayfaları çevirdim. Yemek arası gelince de Aysun çantasını alıp, aceleyle çıktı. Siyah, dizüstü eteğini giymişti.
Canım sıkılmıştı. Duygularımı belli ediyor olmalıydım ki Murat masama geldi.
‘’Seni püskürttü anlaşılan. Suratın allak bullak olmuş.’’
‘’Gereksiz sertlik gösteriyor. Halbuki sadece yemeğe davet ediyorum. Akşam dışarı çıkalım, sonra da mumu benim evimde söndürelim demiyorum ki.’’
‘’Belki prensipleri vardır; iş arkadaşlarıyla olmaz diye.’’
‘’Arkadaş olamadık ki, işi ileriye götürelim. Çaycı Emin Efendinin bile daha koyu sohbeti var.’’
‘’Emin Efendi kıza çay getiriyor. Senin ne faydan var?’’
‘’Bir dışarı çıkalım, faydalarımı görecek hanımefendi.’’ dedim. Hala kızgındım.
Murat omzuma dokundu:
‘’Boşver, sen de benimle yemeğe gidersin. Hem belki de boşuna kürek çekiyorsundur. Ne biliyorsun Aysun’un kadınlardan hoşlanmadığını?’’
‘’Tebrik ederim seni Murat. Kız yemek teklifimi reddetti diye tek kalemde onu lezbiyen yaptın. Kimbilir benim arkamdan neler diyorsundur?’’
‘’Ne arkadan diyeceğim, yüzüne söylüyorum: Totoş bir Cin Conlusun sen!’’
Hassas yerimden vurmuştu. Yemek boyunca konuyu futboldan uzak tutmaya çalıştım.
…
Akşama otoparkçıyla kavga ederek başladım. Parkederken yine arabamı sürtmüştü.
‘’Abi, haklısın ama…’’ diyordu.
‘’Ne aması? Ne aması? Sürtmüşsün işte.’’
‘’Olur bu kadar sıkışık yerde. Biz de keyfimizden sürtmüyoruz. Zaten eski araba, o kadar da ah-vah etmeye değmez.’’
‘’Ne diyorsun sen ya! Eşin yaşlandı diye birileri ellese sesini çıkarmıyor musun?’’
‘’Öyle deme abi! Karıştırma şimdi yengeyi.’’
‘’Sen de sürtme arabamı.’’
Daha fazla uzatmadan arabayı aldım. Az ileride durup, otoparkçının ayarını bozduğu koltuğumu düzelttim. Tam tekrar yola çıkacaktım ki, servislere doğru giden Aysun yanımdan geçti. Hemen arabayla onu yakalayıp, pencereyi indirdim:
‘’İstersen eve bırakayım. Söz, yolda kahve teklifi yapmayacağım.’’
Bir şey söylemeden beni süzdü. Sonra kapıyı açıp, yanıma oturdu. Oturunca eteği daha da geriye gitti. Nereye baktığımı farketmiş olmalı ki:
‘’Gitmiyor muyuz?’’ dedi.
Yola çıktık. Normalde havadan sudan konuşmayı iyi beceririm. Fakat bugün canım epey sıkılmıştı ve Aysun’u da kelimenin her anlamıyla köşeye sıkıştırma imkanım vardı. Bu yüzden doğrudan konuya girdim:
‘’Niye beni öğle yemeği için o kadar tersledin? Beraber yemeğe gitme teklifi yaptım, sert bir hayır aldım.’’
‘’Sözünü ettiğin ‘hayır’ yumuşaktı, kulağına sert gelmiş. Reddedilmeye alışmalısın.’’
‘’Peki ya kimlerle gittiğini sorduğumda aldığım yanıt? ‘Sizinle değil Cemal Bey.’ Kalkıp suratıma tokat atsaydın bari.’’
‘’Sen de şirkete yeni gelmiş bir kızın özel hayatına müdahele etme. İstediğiyle gider. Sana mı hesap verecek?’’
‘’Verecek tabi. Ben kocası değil miyim? Karım gözümün önünde bilmem kimle yemeklere gidecek, ben bunu soramayacağım bile.’’
‘’Soracaksın Cemalcim. Ama öğle vakti değil, akşam eve gelince. Ben işe başvururken bunları konuşmuştuk değil mi?’’
Doğru, konuşmuştuk. Evli çiftleri beraber işe almadıkları için Aysun’la ben durumumuzu kimseye söylemiyorduk.
‘’Her şey tamam da, niye beni o kadar sert reddediyorsun?’’
‘’Reddediyorum çünkü cevap olumsuz oldukça sen hırslanıp daha fazla bana asılıyorsun, bu da hoşuma gidiyor.’’
İlişkimizin ilk günlerine dönmek Aysun’u mutlu ediyordu. Belki de bu yüzden şirkete teşekkür etmeliydik.
YORUMLAR
:)) Bu şirkette çalıştıkları sürece aşklarının hiç bitmeyecek olduğu kesin..tebrikler,mükemmel bir final.
İlhan Kemal
Yeşilvadi
İlhan Kemal
Harikaydı. Gerçekten sürpriz bir sondu. Ben de eşimle işyerinde tanıştım sonra evlendik ve yıllarca beraber çalıştık. Ama aramızda iki kat vardı ve amirlerimiz farklıydı. Sabah işe birlikte gider, akşam beraber dönerdik. Ama Allah'tan böyle bir engelimiz yoktu. Emekli olduk şimdi ikimizin de tayin yeri evimiz.
Öyküleriniz mükemmel. Tebrik ediyorum. Saygılarımla..
Aysel AKSÜMER tarafından 4/14/2011 12:22:34 PM zamanında düzenlenmiştir.
İlhan Kemal
Bu da gerçek hayattan bir alıntıydı. Aynı işyeri olabilir, bu o denli sorun yaratmaz. Ama eşler aynı birimde çalışıyorlarsa hayat hem onlar, hem de çevresindekiler için kabus olabilir. Sizin kıskanılacak bir şansınız varmış. Daha uzun yıllar boyunca mutluluk diliyorum. Saygılarımla.
İlhan Kemal
İnsanın eşiyle çaktırmadan flörtleşmesi fikri bana çocukken gizli kulüplere üye olmamızı anımsatıyor. Sınıfta kağıtlara şifreli mesajlar yazıp, birbirimize gönderirdik. Aysun'la Cemal'in yaptıkları da farklı değil gibi.
reyya
İlhan Kemal
Çok güzel sözler yazmışsınız. Kusura bakmayın, onlara cevap verme imkanım bugüne değin olmamıştı. Saygılarımla.
İlhan Kemal
Böyle bir sonu, ilk başlarda düşünmemiştim :)
Ne güzel bağlamışsınız.
Doğru, karı-koca aynı yerde çalışan çiftlere güzel bir örnek olmuş.
Kaleminize sağlık. Sevgi ve saygıyla...